'' Son Şans''

102 12 7
                                    

Soğuk bir kış akşamı dışarıda şiddetli bir şekilde yağan yağmur hızlı hızlı cama vuruyordu. Meryem karanlık odasında hayatının ne kadar anlamsız olduğunu düşünürken sokak lambasıyla aydınlanan dışarıyı izliyordu. Camdan süzülen yağmur damlalarıyla gözlerinden akan yaşlar birbiriyle yarışır gibiydi. Hayatını bu kadar anlamsız kılan neydi? Çaresizce gözünden akan yaşların asıl sebebi sevgisizlikti. 2 çocuklu bir ailenin küçük kızıydı Meryem. Babası Mesut bey hayatı boyunca doğru dürüst çalışmamış ailesinden kalan dairelerin kiralarıyla geçinmeye alışmıştı. Bu yüzden her gün evde eşine ve çocuklarına sürekli karışan, yapılan hiçbir şeyden memnun olmayan bir adamdı. Kuralları olan ve bu kurallara uyulmadığı anda büyük cezalar veren sert bir yapıya sahipti. İki kızı Suzan ve Meryem babalarından çok korkar, cezalandırılmamak için dediği her şeyi yaparlardı. Annesi Nurdan hanım eşine çok aşıktı. Bütün hayatı eşinden ve eşinin mutluluğundan ibaretti. Eşi ne isterse yapar kızlarını da babalarını üzmemeleri konusunda sık sık uyarırdı. Mesut beyin çok basit gibi görünen katı kuralları vardı.

Sabah 7'de herkes uyanıp yedi buçukta üstlerini giyinmiş bir şekilde kahvaltı sofrasında olmak zorundaydılar. Kahvaltı süresi sadece on beş dakikaydı. Kahvaltı yapıldıktan sonra iki kız kardeş okula gitmek için yola çıkarlardı. Saçları her zaman arkadan sıkı bir şekilde at kuyruğu yapılır çorap, ayakkabı, ceket, çanta ve akla gelebilecek her detay siyah renkte olmalıydı. Evde ve okul dışında dışarıda giydikleri tüm kıyafetler ve aksesuarlar da hep siyah renk olmak zorundaydı. Tırnakları hep kısa olmalıydı, oje sürmek kesinlikle yasaktı. Saçları sadece yılda bir kez kesilir, makyaj yapmalarına müsaade edilmez, parfüm dahi sıkamazlardı.  Okul çıkış saatlerinden tam on dakika sonra evde olmaları gerekirdi. Mesut bey Okul ve ev arasında ki yürüme mesafesini daha önce hesaplamış bu süreyi belirlemişti. Okuldan geldikten sonra annelerine yardım edip hemen ödevlerine başlarlardı. Akşam saat yedide akşam yemeği yenilir, sofra toplandıktan sonra sadece yarım saat babalarının istediği bir kanalda televizyon izlenir ve uyumak için yatağa gidilirdi. Hafta sonları anne ve babaları olmadan asla dışarıya çıkamaz markete bile gidemezlerdi. Ailecek dışarıya çıktıkları çok az zaman olurdu. Suzan ve Meryem bu kurallar ile yaşamaya alışmış kapkaranlık bir dünyanın içinde günlerini geçiriyordu.

Meryem  kısa boylu zayıf, beline kadar uzanan simsiyah saçları, kar gibi beyaz teni ve yosun yeşili gözleriyle çok güzel bir kızdı. Dışarıda onu gören herkes döner bir kez daha bakardı. Büyüleyici güzelliğiyle etkileyemeyeceği erkek yoktu. Fakat o hiçbir zaman kendi güzelliğini farkına varamamıştı. Ailesinden hiçbir zaman güzel olduğuna dair tek bir kelime bile duymamıştı. Anne ve babası iki kızına karşı hiç sevgi sözcükleri kullanmazdı.

Suzan ise  kısa boylu hafif toplu, beline kadar uzun siyah saçları ve esmer teniyle tam bir esmer güzeliydi. Ela gözleri ve uzun kirpikleri donuk bakışlarına rağmen dikkat çekerdi. İki kız kardeş aralarında 1.5 yaş fark olmasına rağmen babalarının aynı sınıfta olmalarını istediği için okula birlikte başlamışlardı. O yüzden şuan ikisi de lise sonuncu sınıflardı. Suzan'ın en büyük hayali üniversiteyi kazanıp ailesinden çok uzaklara gitmekti. Kardeşi Meryem'i de bu konuda hep heveslendirmeye çalışır sınava çalışması için zorlardı. 

Meryem ablasına göre daha duygusal ve cesareti olmayan bir yapıya sahipti. Ailesinden çok uzaklara gitmenin hayalini kursa da nasıl yaşayacaklarını düşününce hemen korkar hayal kurmayı bırakırdı. Babasının her ne kadar sert kuralları annesinin de çocuklarına karşı umursamaz tavrı olsa da uzakta zorluklar içinde yaşamaktansa evinde kalmak daha kolay geliyordu. 

Okulun bitmesine yakın sınav zamanı yaklaştıkça Suzan'ın heyecanı artıyor gidebileceği  şehirlerin araştırmasını yapıyordu. Bir gün Mesut bey akşam yemeğine arkadaşı Muhsin bey ve ailesinin geleceğini söyledi. Aile için misafir çok alışık oldukları bir şey değildi. Mesut bey misafir sevmez, eve dışarıdan kimsenin gelmesini istemezdi. Kızlar bu duruma çok şaşırsalar da bir şey demeden ev ve yemek işlerinde annelerine yardım etmeye başladılar. Tüm ev güzelce temizlendikten sonra babalarının istediği tüm yemekler yapıldı. Akşam vakti geldiğinde kapı çalınca Mesut bey büyük kızı Suzan'ın kapıyı açmasını istedi. Kapı açılınca karşılarında daha önce hiç tanışmadıkları Muhsin bey eşi Serpil hanım ve oğulları Murat vardı. Mesut bey büyük bir gülümsemeyle misafirlerine '' hoş geldiniz buyurun'' diyerek içeriye davet etti. Gülümseyerek içeri giren misafirler tüm aileye selam verdikten sonra ellerinde ki çiçek ve bir paket tatlıyı Suzan'a doğru uzattılar.  Kız korkuyla babasına dönüp baktı babasının kafasını hafif sallayarak onaylamasıyla tatlı ve çiçeği alarak mutfağa doğru yürümeye başladı. ''Hemen sofraya geçelim baya acıktık'' diyerek misafirlerini sofraya davet ederek mutfakta ki kızlarına seslendi. Yemek servisine başlandı hoş sohbetler ve kahkahalar eşliğinde yemekler yenildi. Serpil hanım ve oğlu Murat'ın gözü sürekli Suzan'ın üzerindeydi. Yemekler yenildi, çaylar içildi sıra tatlı eşliğinde kahve servisine geldi.

Kadınlar DiyarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin