SELAM MİLLET! GÖRÜŞMEYELİ NASILSINIZ? BEN İYİYİM! BU GECE NEDENSE BİRAZ HÜZÜNLÜYÜM. BU YÜZDEN BİRAZ DRAM EKLEYEYİM DEDİM. UMARIM BEĞENİRSİNİZ. İYİ OKUMALAR!🐈⬛🖤
Elimde değil. Sonuçta kendimde olsa önümde tahrik edici bir video var. Yani...her erkek buna dayanamaz değil mi?
Sessizce yatağımdan kalktım ve odamın kapısını kitledim. Tekrar yatağıma uzandım ve eşofmanımı boxerımla beraber hafifçe aşağıya indirdim. (Øh çek çek yarasın koçuma.)
Tae'den
Yatağımda uzanmış, sırıtarak tavana bakıyordum. Velet kesinlikle sinirden kudurmuştu. Ya da belki eli çoktan sikindeydi. (Doğru tahmin koçum.)
Bunları düşünürken odanın diğer ucundan gelen sesle yatağımda doğruldum.
Thv: Hoseok hyung?
Cevap gelmedi. Bunun üzerine yatağımdan çıktım ve Hoseok hyungun yatağına doğru gittim. Yüzü duvara dönüktü ve yorganını çenesine kadar çekmişti. İç geçirdim ve odanın ışığını açıp tekrar yatağının yanına geldim. Yorganını üzerinden çekmeye çalıştım ama buna izin vermedi.
Thv: Telefonun nerde?
Yüzünü bana çevirmeden cevap verdi.
Hope: Komidinin üzerinde.
Komidine baktım ama orada yoktu. İç geçirdim.
Thv: İtiraf et. Yine müzik hocasının fotoğrafına bakıp 31 çekiyorsun, değil mi?
Gergin bir sesle cevap verdi.
Hope: Yoo. Ne alaka? Hem ben vazgeçtim ondan. O gitsin anca beden hocasıyla fingirdeşsin.
Hızlı bir şekilde elinden telefonunu aldım. Tahmin ettiğim gibi müzik hocasının fotoğrafı karşımdaydı.
Hope: LAN! VER LAN TELEFONUMU!
Sırıttım ve telefonu ona gösterdim.
Thv: Unutmuşmuş. Of! Fotoğrafa bak çok ateşli! İyi ki üzerine çay dökmüşüm! Hemende üzerini çıkarırken çekmişsin. Olsun seninde hakkın. Gözlerin şenlensin biraz. (Orospu çocuğu sana ne oluyor? Sen git veledine az.)
Hope: Bağırma orospu çocuğu! Sana ne lan benim cinsel fetişimden! Geri ver lan şunu!
Yorganın altından eşofmanını yukarı çekmeye çalıştığını tahmin edebiliyordum. Evin içinde bağırarak dolaşmaya başladım. (Otistik)
Thv: ALLAH ALLAH! HOSEOK HYUNG 31 ÇEKİYO! HEMDE MÜZİK HOCASININ FOTOĞRAFINA BAKARAK! OF OF! ŞU KASLARA BAK! SEN DAHA KASLARINA AZIYORSAN PENİSİNİ GÖRSEN ERİRSİN HERHALDE!
Hoseok hyung çoktan yatağından kalkmış beni kovalıyordu. Evdeki herkes odalarından çıkmış bizi izliyordu. Jin hyung gülme krizine girmişti. Namjoon hyung ise bir yandan beni azarlıyor bir yandan da Yoongi hyungla, Hoseok hyungu tutmaya çalışıyordu. Aslında Yoongi hyung biraz ayıp olmasın diye tutuyor gibiydi. Sırıtarak kavgayı büyütmeye çalışıyordu. Ben koltuğun tepesine çıkmış fotoğrafı gösteriyor bir yandanda gülüyordum.
Hoseok: BIRAKIN LAN BENİ! LAN SİKİK NİYE BAĞIRIYON?! İN LAN AŞAĞI! ENİNDE SONUNDA İNECEN, O ODAYA GELİCEN! BAK BAKİM NASIL SİKİYORUM GÖTÜNÜ!
Kollarımı göğsüme sardım ve mağdur bir ifadeyle bağırmaya başladım.
Thv: AY! YETİŞİN KOMŞULAR! BU, BU AZGINLIKLA GÖTÜMDE 6 DELİK BİRDEN AÇAR! KURTARIN BENİ! NAMUSUM ELDEN GİDİYOR!
Hoseok hyungun, diğer hyunglarımın elinden kurtulmuş üstüme doğru geliyordu. Kahkahalarla koltuğun tepesinden indim ve Hoseok hyungun telefonunu koltuğun üstüne atarak hızla evden çıktım. Hoseok hyungun ardımdan ettiği küfürleri ve Jin hyungun kahkahalarını duyabiliyordum. Bir süre kahkahalarla sokakta koştuktan sonra durdum.
Nerde olduğumu daha yeni fark etmiştim. Küçükken sürekli oynadağım parktaydım. Açıkçası burda olmayı pek sevmiyordum ama ben daha farkına varamadan ayaklarım parkın ortasındaki büyük ağaca doğru yürümeye başlamıştı. Ağacın yanına vardığımda öylece kalakaldım. Her şey tekrardan canlandı beynimde. Gözlerim doldu. Yavaşça ağacın geniş gövdesinin etrafında dolandım ve arka tarafına geldim. Oradaydı. 12 yıl sonra bile hâlâ oradaydı. Canım annemin kanı hâlâ ağacın gövdesin koyu kırmızı bir renkle kurumuş halde duruyordu. Ellerimi yavaşça kırmızı lekenin üzerinde gezdirdim.
12 sene önce ölmüştü annem. 6 yaşında küçük bir çocuktum o zaman. Her zamanki gibi beni oyun oynamam için getirmişti parka. Bir çocuğun kaçırıldığını fark ettiğinde çocuğu kurtarmaya çalışırken öldürülmüştü. Hâlâ gözlerimden gitmiyor annemin silahla vurulduğunda bana olan bakışı. Öyle bir endişeyle bakmıştı ki bana. Sanki son anında bile bana ne olacağını düşünüyordu.
Babam bir askerdi. Annem öldükten sonra boşluğa düşmüştü. Beni yanında götüremezdi. Benim gibi küçük bir çocukla işlerini halledemezdi. Bu yüzden beni büyükanneme emanet etmişti.
Annemin ölümüyle aynı şekilde bende babam gibi boşluğa düşmüştüm. Aylarca gitmedi annemin o endişeli gözleri aklımdan. Her gece kabusum olmuştu annemin ölüm anı. Büyükannem beni annemin ölümünden sonra dahada sevmeye başlamıştı. Her zaman yanımdaydı ama yinede annemin yerini tutamadı benim için.
Oldukça yaramaz bir çocuktum. Bu yüzden büyükannemin başına iş açar dururdum. Ortaokul zamanlarımda tanışmıştım bizim çeteyle. Zamanda onlarda ailem gibi olmuştu benim için. Sonunda büyükannemde öldüğünde onlarla yaşamaya başlamıştım. Neden bilmiyorum ama babam annemin ölümünden sonra beni hiç ziyarete gelmedi. Sadece her ay ihtiyaçlarımı karşılamak için para gönderiyor birde özel günlerde beni arıyor. Bu yüzden babamlada pek bir ilişkim olduğu söylenemez.
Ben ağacın dibinde oturmuş yaşlı gözlerle geçmişi düşünürken kahkaha sesleri duyamamla beraber yavaşça ayağa kalktım ve ağacın diğer tarafına baktım. Parktaki banklarda benim velet ve "masum yavrusu" çekirdek kola yapıyorlardı. Onları öyle görünce elimde olmadan gülümsemiştim.
Thv: "Aslında seninle uğraşmayı çok isterdim velet...ama bu gece havamda değilim." diye mırıldandım parkın çıkışına doğru yürürken kendi kendime.
YİNE KISA OLDU BİLİYORUM AMA BENİM GİDİP BİRAZ ZIRLAMAM LAZIM. KUSURA BAKMAYIN. LÜTFEN YORUMLARINIZI EKSİK BIRAKMAYIN. HADI GIDIYOM BEN!🤧🐈⬛🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sanal Partner
FanfictionYorucu bir okul gününün ardından eve gelen Jungkook İnstagram'da reels izliyordu. Önüne çıkan bir uygulamanın reklamından etkilendi. Bu bir rp uygulamasıydı. Uygulamayı indirdi ve giriş yaptı. Rastgele bir kişiyle konuşmaya başladı. Ne yazık ki konu...