𝙶Ü𝙽 𝙸Ş𝙸Ğ𝙸

26 2 0
                                    

                             𝕲𝖎𝖗𝖎ş 

Ben, Buse Soylu. Hayali olmayan, düştüğünde yardım edilmeden kendi kalkan, 𝐞𝐧 𝐛ü𝐲ü𝐤 𝐚𝐜ı𝐥𝐚𝐫ı𝐧ı 𝐛𝐢𝐥𝐞 𝐮𝐟𝐚𝐤 𝐛𝐢𝐫 𝐮𝐦𝐮𝐭 𝐛𝐢𝐥𝐞𝐧, Buse Soylu.

On dokuz yaşıma kadar ailemden sevgi gördüğümü hissetmemiştim. Ailem beni hiçbir zaman sevdiklerini düşündürtmemişti.

       Bunun için çok üzülmezdim, ya da üzülmemiş gibi davranırdım. Ben, acısını tebessüme çeviren bir kızdım.
E𝐧 𝐤ö𝐭ü𝐬ü 𝐢𝐬𝐞; 𝐛𝐞𝐧 𝐛𝐚𝐛𝐚𝐬ı𝐧ı𝐧 𝐩𝐫𝐞𝐧𝐬𝐞𝐬𝐢 𝐨𝐥𝐚𝐧, 𝐲𝐚 𝐝𝐚 𝐚𝐧𝐧𝐞𝐬𝐢𝐧𝐢𝐧 𝐦𝐞𝐥𝐞ğ𝐢 𝐨𝐥𝐚𝐧 𝐛𝐢𝐫 𝐤ı𝐳 𝐝𝐞ğ𝐢𝐥𝐝𝐢𝐦...

Dayak yediğim de ağlayamazdım, izin verilmezdi. Kimse yardım edemezdi bana. Hayatın gerçeklerine dayak yiyerek alışmıştım. Sanki hayatımın güzel olması gereken zamanlarımda, bir kuş misali kafese kapatılmıştım ve ölüme mahkum edilmiştim. Tenimde oluşan renklere gülüp geçerdim. Belki de sadece alıştığım içindi.

               Ben buydum. Günün birinde mutlu olmayı dileyen, yolunu aydınlatacak bir ışık arayan, kaybolmuş umudunu arayan biriydim. 𝐕𝐞 𝐛𝐢𝐫𝐠ü𝐧 𝐛𝐮𝐥𝐚𝐜𝐚𝐤𝐭ı𝐦...

                            1.𝕭ö𝖑ü𝖒

Saatin kaç olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Daha doğrusu, bir katil tarafından kaçırılmıştım ve depoya getirildiğim için bakamıyordum. Beni takip eden kapüşonlu birinden şüphelenmiş ve hiç bilmediğim bir sokağa girmiştim.

              Kaçırılan sadece ben değil; otuz yaşlarında düşündüğüm bir adam da kaçırılmıştı. Adam hemen yanımdaki sandalyede bağlı ve baygın bir şekilde duruyordu. Durumum ondan farksız değildi. Tek fark, ben sadece baygın numarası yapıyordum.

      Ben, bizi kaçıran kişiyi gizli gizli izlerken; o kesici aletlerin olduğu masaya birkaç adım attı. Kesici bir bıçak, makas ve üstünde demir dikenlerin olduğu bir zincir aldı eline. Önce adamı yakasından çekiştirerek uyandırdı. Sonra bıçağı aldı eline ve acı çekmesini ister gibi yavaş yavaş soktu karın bölgesine.

        Adam acı içinde kıvranırken, katil elini ensesine attı. Ve montunun içine sakladığı saçlarını çıkarıp sırtına bıraktı. Cinsiyetini dışarıda gizlemişti. Ama artık bir önemi yoktu. Çünkü, ikimizinde öleceğini düşünüyordu. Kesici aletlerin olduğu masadan mavi bir dosya aldı.

       İyice inceledi. Sonra ufak bir kahkaha attı sinirle. "Gücün on yaşındaki bir kız çocuğuna mı yeter hep?" Sonra adama öyle bir bakış attı ki, bakışlarıyla öldürmüştü adamı.

     Bir adım attığında, gözlerimi kapattım görmemesi için. Adam birkaç dakika sonra acı içinde bağırdığında tekrar gözlerimi kıstım ve o yöne döndüm. O an kalbimin bir saniyeliğine durduğunu hissetmiştim. Katil, eline bir makas almış, adamın baş parmağını kesmişti.

      Katil, adamın paşparmağından akan kanları umursamadan işaret parmağını kesmeye başladı. Yavaş yavaş yapıyordu ki canı acısındı.

      Dosyayı tekrar eline aldığında, "Fatih Karlı." dedi adama bakarak. İsminin Fatih olduğunu öğrendiğim adam acı içinde kıvranıyordu.

      Peki benim suçum neydi? Ben neden kaçırılmıştım? Kimseyi öldürmemiştim ya da hiçbir suç işlemiştim. O zaman neden buradaydım?

        Aklımdan deli gibi sorular geçerken katil, Fatih denen adamın orta parmağını da kesmişti. Sonra diğer parmağını ve tekrar diğer parmağını.

 𝙶Ü𝙽 𝙸Ş𝙸Ğ𝙸  (Atlas Üç)                                        Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin