Yine nefretle açmıştım gözlerimi sabaha. Yatağımda yavaş yavaş doğrulup yanımda yatan Cansu'ya baktım. Onun yanımda olmasına şaşırarak bakışlarımı çevirdim ve saate. 06:25. Bu saatte neden uyandığıma anlam veremeyerek bakındım odanın içine. Dışarıdan gelen ayak sesleri ile kalktım yataktan. Kapıyı açıp kontrol ettim koridoru. Enis'i görmemle birlikte bir adım atıp çıktım odadan. "Oo, sen kalkar mıydın bu saatte?" Ona gülerek yanına gittim. "Bu saatte nasıl uyandığımı ben de bilmiyorum." Elini omzuma koyarak indi merdivenleri. "Cansu'yu uyandırmadan gideyim demiştim, sen uyandın." Ben de elimi onun beline doladım hâlâ merdivenleri inerken. "Direkt ofise geçeceksin, değil mi?" Başını salladı bana dönerek. "Ne oldu ki?" Omuzlarımı kaldırdım. "Hiçbir şey. Sadece merak ettim." Enis önüne döndüğünde merdivenler artık bitmişti. "Bir şey sorabilir miyim?" Bana döndü koridorda durup, karşıma geçerken. "Neymiş sorun?" Soracağım soruya şaşıracağını ve belki de canının sıkılacağını düşünüyordum. "O kızla sevgili misin?" Sorum ben daha hazır olmadan çıkmıştı dudaklarımın arasından. Tek kaşını havaya kaldırdı. "Hangi kız?" Bakışlarım yere değdiğinde, bana bakan gözlere baktım yine. "İş görüşmesinde olan kız." Anlam verememiş ve biraz da şaşırmış gibi baktı. "Ne alaka, Buse? O sadece ortağım. Sen de biliyorsun." Başımı salladım, ellirimi saçlarıma götürerek. "Kızmadın, değil mi?" Olumsuz anlamda salladı başını. "Kızmadım." Bir adım atıp alnımı öptüğünde gülmeye çalışarak sarıldım ona. "Görüşürüz." dedi benden ayrılarak. "Görüşürüz." dedim ben de ona aynı gülümsemeyle.
Yukarıya çıkmak için merdivenlere yöneldim. Teker teker çıkıp odaya girdim. Uykum çok fazla olmamasına rağmen yatağa girip oturdum. Telefonumu elime alıp biraz oyalanmaya çalıştım. Üstten gelen bildirim ile birlikte mesaja tıkladım.
'𝐸𝑟𝑘𝑒𝑛𝑐𝑖𝑠𝑖𝑛?'
Cevap vermek istemiyordum. Mesajdan çıkıp tekrar oyalanmaya çalışmak istediğim sırada bir mesaj daha gelince sıkıntyla nefes verdim.
'𝐻𝑒𝑝 𝑏ö𝑦𝑙𝑒 𝑢𝑚𝑢𝑟𝑠𝑎𝑚𝑎𝑚𝑎𝑧𝑙ı𝑘𝑡𝑎𝑛 𝑚ı 𝑔𝑒𝑙𝑒𝑐𝑒𝑘𝑠𝑖𝑛? 𝑁𝑒𝑙𝑒𝑟 𝑜𝑙𝑎𝑏𝑖𝑙𝑒𝑐𝑒ğ𝑖𝑛𝑖 ℎ𝑖ç 𝑑üşü𝑛𝑚ü𝑦𝑜𝑟 𝑚𝑢𝑠𝑢𝑛?'
Mesajına cevap vereceğim sırada arama geldi. Ondandı. Açtım ve konuşmasını bekledim.
"Birkaç gündür görüşemiyoruz. Nasılsın? Baban ve ailen ile aran nasıl?" Yatakta biraz daha rahat oturdum. "Seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum." Gülme sesi yoğun bir şekilde geldiğinde, dudaklarım tiksinir gibi bir hâl aldı. "Peki." dedi bir nefes vererek. "Yakında tekrar görüşeceğiz, Buse. O günü iple çekiyorum!" Hiçbir şey söylememi beklemeden telefonu kapattı suratıma. Sinirle koydum telefonu komadine. Cansu yatakta hareketlendiğinde, yavaş yavaş örtünün içine girip yattım. Kafamdakileri biraz olsun dağıtmak için uyumaya çalıştım...
"Buse." dediğini duydum birinin. Gözlerimi zar zor açıp o kişiye baktım. "Ben dışarıya çıkacağım, gelmek ister misin?" Başımı olumsuz anlamda salladım uykulu bir şekilde, Cansu'ya. "Kahvaltılık bir şeyler var mutfakta. Acıktığında yersin." Başımı salladığımda yanağıma bir öpücük kondurarak çıktı odadan. Gözlerimi ovalayarak doğruldum yatağımda. Hızlıca lavaboya girip elimi, yüzümü yıkadım. Aşağıya indiğimde hiç aç olmadığımı hissettim ama yukarıya çıkmak yerine salonda oturmak istedim.
Uzun bir süre boyunca televizyon izlerken, telefonuma gelen arama sesiyle yanımda duran telefonuma uzandım.
"Görünüşe göre evde teksin." Kulağımı koyar koymaz anlamıştım kim olduğunu. Kurduğu cümle ile yavaş yavaş ayağa kalktım. "Bilir misin, Buse?" diye başladı bir diğer cümlesine. "İnsanlar, korkularımızı yenmek için onlar ile yüzleşmemiz gerektiğini söyler. Bence öyle değil. Korkularımızla yüzleştiğimiz zaman daha da çok korkarız." Etrafıma bakındım iyice. "Mesela," dedi ve durdu. Sessizliği çok şüpheci olurdu hep. Salonun kapısına uzanıp kapattım ve hızlı bir şekilde kilitledim. "Sen benim ile karşılaşınca daha da çok korkmayacak mısın?" Kalktığım koltuğa oturdum tekrar. "Senden korktuğumu kim söyledi?" Meşhur kahkahasının sesi duyuldu telefonun diğer ucundan. "Belki de zamanı geldiğinde, Buse. Ama korkacaksın ve ben elimden gelenin en iyisini yapacağım. Seni öldüreceğim!" Telefon her zamanki gibi cevap beklemeden kapandığında, sinirle alnımı ovaladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙶Ü𝙽 𝙸Ş𝙸Ğ𝙸 (Atlas Üç)
RandomHer şey, bir katilin deposunda başlamıştı. Aylar öncesinden onu takip eden Emir ve bunun farkında bile olmayan Buse, bu adam tarafından kaçırılınca, artık her şey farklılaşır. İki katil, bir suçlu beden... Hepsinin suçu farklı, yarası birbirlerinde...