𝟭𝟱.𝕭ö𝖑ü𝖒

2 0 0
                                    

"Cansu," dedim kahvaltıyı hazırlamış, uyandırmaya çalışırken. "Ben kahvaltını hazırladım. Sahile gidiyorum." Başını salladı gözlerini açmayarak. Odasından sessizce çıktım. Merdivenleri indim. Leyla teyzeye baktım. "Ben çıkıyorum, teyze." Mutfaktan sesimi duyması için bağırdım. "Tamam kızım, dikkat et." Evin kapısını açtım ve temiz havayı içime çekerek çıktım evden. Günlerdir çıkmıyordum ve şimdi çıkmak, çok bambaşkaydı. Özlediğim sokaklara baktım. Değişmemişlerdi. Sanki yıllardır görmüyor gibi hissediyordum. Elimdeki telefonu cebime koyarak, daha rahat yürümeye baktım. Yürüdüm, yürüdüm ve yürüdüm. Hep seçmiştim bu sokakları. Buraya ilk taşındığım da anlamıştım buranın gerçekten 'evim' olduğunu. Huzurlu hissettirme sebebi de buydu belki?

Sonrası ise bir film şeridi gibi. Arkamdan uzanan bir elin ağzımı peçete tarzı bir şey ile kapatışı, dünyamın bir anda kararışı. Hiçbir şey göremedim. Bayılmış mıydım? Yine Salih olduğunu düşündüm içimden gözlerimi açana kadar.

     Gözlerim açıldı sonra yavaş yavaş. Karşımda hiç tanımadığım bir adam ve elinde telefon. Zar zor bakıyordum ona. Midem de bir bulantı başladı sanki bunlar yetmezken. Acıyla kıvrandım olduğum yerde. "Sen... kimsin?" Kelimeler güçlükle çıktı dudaklarımın arasından. "Tanımazsın." diye cevapladı beni tek kelimeyle. Başımı sağa sola salladım. "Ne istiyorsun benden?" Adama döndü bakışlarım. İlk defa bu kadar yorgun hissediyordum. Halsiz hissediyordum. Bıkmış hissediyordum. "Sadece ben değil, Buse. Herkes senden bir şey istiyor. Söylesene, tek peşinde olan ben değilim, değil mi?" Bunları bilmesine artık şaşıramıyordum bile. Çünkü karışma çıkıp, beni kaçıran herkes, beni benden daha iyi tanıyordu. "Hayır," dedim mide bulantımla savaşırken. "Bilinmeyen numara." dedi. Ona döndüm. Herşeyi biliyordu. "Kim olduğunu biliyorum." Kaşlarım çakıldı. Daha dikkatli dinlemeye çalıştığım sırada, depo olduğumuzu bile yeni fark ettiğim depo kapısı tekmeyle açıldı. Gelen kişiye döndü bakışlarımız. Karışımdaki adam ve onun adamları. Herkes kapıya döndü. Gelen kişinin gelmesinin imkansız olduğunu bildiğim için gözlerimi ovaladım, hayal gördüğümü düşünerek. Emir Sarıhan. Tüm benliği ve sinirli haliyle daldı içeriye. Karışmdaki adamın adamları daha silahlarını bile kaldıramadan, Emir'in arkasından gelen bir kız onları vurdu. Yaren. Olanlara inanamıyormuş gibi izliyordum. Girdikleri gibi birkaç kişiyi vurup, geniş demirlerin arkasına saklandılar. Çatışma hâlâ devam ederken, beni kaçıran adam saklandığı yerden çıkıp beni çözmeye başladı hızlıca. "Bırak beni!" diye bağırdım önüme geçen adama tekme atarak. Sonra ağır bir silah sesi ve beni kaçıran adamın ayağından vuruluşu. Sesler kesildi. Mermiler durdu. Emir ve Yaren göründü sol tarafımda. Öylece dakikalar önce karşımda duran, şimdi ise yerde yatan adama baktım. "Behzet," dediğini duydum Emir'in. Ama bakışlarım ona dönemedi. Haftalardır görmeyişime dayanamayarak ona döndüm en sonunda. Özlemiş miydim?

Hayır!

Yaren'e başıyla Behzet denen adamı gösterdi. "Sende." Yaren başını sallayarak Behzet'in yanına gitti. Emir gözlerimin içine bakarak yanıma geldi. "İyisin." dedi kararlı bir sesle. "Midem bulanıyor." Dakikalardır bu acıyla kıvranıyordum ve şimdi karşımdaki düşmanıma bunu açık açık söylüyordum. Elleri iplere uzandı ve tep çırpıda çözdü. "Miden mi bulanıyor?" dedi söylediklerimi saniyeler sonra algılayarak. Başımı salladım zar zor. "Ne yaptın lan ona." Behzet'e döndü sinirili olduğunu bildiğim bakışlarla. Behzet'in yarasını cebinden çıkardığı bezle saran Yaren, Emir'e engel olmak için ayağa kalktı. "Emir, şimdi olmaz." dedi başıyla beni göstererek. Yorgun gözlerime baktı Emir ve yanıma geldi. Neredeyse kapanacak olan gözlerime rağmen ona bakmayı sürdürdüm. "Neden bana yardım ediyorsun?" Bana baktı ve aceleyle aldı kucağına. "Ortağınım çünkü." Ortağım. Sadece ortağım olduğu için. İkinci defa ona inanmştım.

Beni kucağına aldığı an tekrar kapandı gözlerim. Sanki hiç tadamadığım bir baba kucağı gibiydi. Sıcak ve sakin. Belki Emir'i çok fazla tanımadığım içindi ona olan öfkelerim. Ama şimdi tüm öfkemi bir kenara bırakmış, onun sıcak ve kaslı olduğunu bildiğim kollarında uyumanın keyfini çıkarıyordum.

         "Ben mahzene iniyorum o zaman." Yaren'in sesini duyduğumda, yavaş yavaş uyanmaya başladığımı anlamıştım. Gözlerimi açtım ve sağa çevirdim bakışlarımı. Emir Sarıhan yattığım yatağın yanında oturmuş, öylece beni izliyordu. Ona baktığımı görünce hareketlendi. "İyi misin?" dedi aylar önce kibar çıkan sesi gibi. Başımı sallamaya çalıştım. "Zehirlemiş seni. Bir şey içirmiş." Kaşlarım çatıldı zorla. Uyandığım andan beri hiçbir şey içirilmemişti. "Zehirin etkisiyle orada bayılacaktın ve başka bir yere götürecekti." Onun bu kadar şey bilmesi, her zaman normal olmuştu. Konuşacak mecalim bile yoktu. Nasıl zehirlendiğimi, neden kaçırıldığımı sorgulayamayacak kadar halsizdim. Sadece başımı sallayabiliyordum. "Ha bu arada," dedi gözlerini kaçırmayarak. "Sana bir zarf geldi." Yatakta doğruldum yavaş yavaş. Etrafa bakındım hangi odada olduğumu bilmek isteyerek. Emir'in odasındaydım. "Bir şey mi oldu?"

"Hayır, zarf nerede." Elini cebine götürdü ve kahverengi bir zarf çıkardı. Paketi hiç açmadığı belliydi. Bana uzattığında hızlı hareketlerle açtım. Yine bir yapboz parçası ve bir de not.

𝑂𝑟𝑎𝑑𝑎 𝑔ü𝑣𝑒𝑛𝑑𝑒 𝑜𝑙𝑑𝑢ğ𝑢𝑛𝑢 𝑠𝑎𝑛𝑚𝑎, 𝐵𝑢𝑠𝑒. 𝑉𝑒 𝑏𝑢 𝑜𝑙𝑎𝑛𝑙𝑎𝑟𝑑𝑎𝑛 𝑜𝑛𝑎 𝑡𝑒𝑘 𝑏𝑖𝑟 𝑘𝑒𝑙𝑖𝑚𝑒 𝑑𝑎ℎ𝑖 𝑎𝑛𝑙𝑎𝑡𝑚𝑎!

Emir'in görmemesi için aynı hızla kapattım zarfı. Bana anlamsız ifadelerle baktı ama ne olduğunu da sormadı. Yataktan kalktı gözlerini kaçırarak. "Bir şeye ihtiyacın-" cümlesini bitirmeden kestim. "Olursa sana seslenirim. Sen de duyarsın." Gülmemeye çalıştı. Bu cümlem ona da aylar önce burada kaldığım günü hatırlattı. Başını sallayarak çıktı odadan.

Burada olduğumu biliyordu ve benim burada olmam, Emir'in de  tehlikede olduğunun kanıtıydı. Emir'e karşı nasıl bir anda böyle düşünceli olmuştum bilmiyordum ama yine de benim yüzümden bir insanın zarar görmesine katlanamazdım. Yataktan kalkıp camdan dışarıya baktım. Sanki bugün olanlar için bu hava çok masumdu.

Odanın kapısını açıp dışarıya çıktım ve korkuluklardan aşağıya bakındım. Hiç kimseyi göremedim. Sonra aklıma Yaren'in, "Ben mahzene iniyorum"  cümlesi geldi. Mahzen? Bu evde bir mahzen mi vardı? Alt kata inmeden iyice bakındım. Evin yer altına inen bir kapısı olmalıydı. Merdivenleri birkaç basamak indim ve etrafa bakındım. Sonra bir duvarın hareketlendiğini gördüm ve Yaren çıktı. Şaşkınlıkla baktım oraya. Merdivenlere yöneleceğini anladığım da, tekrar odama girdim ve yerime yattım. Kapı tıklatıldı ve Yaren göründü. "Gelebilir miyim?" Başımı salladım. Tebessüm ederek girdi içeriye. "Tanışma fırsatımız olmadı." dedi elini uzatarak. Dışarıdan görünen sinirli yüzünden dolayı, benimle konuşmak isteyeceğini düşünmüyordum. Ben de ona elimi uzattım. "Buse Soylu." dedim. Elimi sıktı nazikçe. "Ben de Yaren Demir."

"Emir'in sevgilisi." Kaşları çatıldığı anda kahkaha atmaya başladı. "Ne? Hayır! Emir benim kardeşim gibidir. Hatta gibisi az kalır. Biz beraber büyüdük." Kurduğu her bir kelimeyi şok içinde dinledim. Yüz ifademden anlamıştı ne kadar şaşırdığımı. "Anlattığı kadar varmışsın!" Bu sefer de ben anlamamış gibi baktım. "Ne?" Gözlerini kaçırdı. Başını sağa sola salladı. "Seni gizli bir yere götüreceğim!" Aksiyon dolu bir ses yapmaya çalışarak baktı bana. Şuan yaşadıklarım sanki bir rüyaymış gibi gelse de kalktım yataktan. Merdivenleri indik bir bir ve az önce çıktığı kapıyı açtı. Dışarıdan bakıldığında bir duvar gibi görünüyordu ve bu oldukça güzeldi. Karanlık olan yerde merdivenleri Yaren'in elini tuturak inmiştim. O buna alışmış olacak ki, kolaylıkla indi. Sonra bir ışık görüldü ve bir sürü mahzen. Gaz lambaları eski deviri hatırlattığın da, küçükken hep merak ettiğm için dikkatli bir şekilde dokundum. Yaren bana tebessümle bakarken, ileride biri göründü. Bu Emir'di. Bir mahzenin karşında durmuş bize bakıyordu. Bakışları benden bir an olsun ayrılmamıştı. Ben de ona aynı şekilde baktım. "Nasıl buldun?" dedi etrafı göstererek.

"Büyüleyici." Cümlemden saniyeler sonra bir şey mırıldandığın da, ona aldırış etmeden durduğu mahzenin içerisine baktım. Behzet yere oturmuş, öylece bize bakıyordu...

 𝙶Ü𝙽 𝙸Ş𝙸Ğ𝙸  (Atlas Üç)                                        Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin