9. BÖLÜM "Hak Edilmiş Bir Veda "

941 57 8
                                    

Seyran taksiden inip ceketini başının üstüne doğru çekti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Seyran taksiden inip ceketini başının üstüne doğru çekti. Yağmur şiddetini kaybetmeden devam ediyordu. Soğuk hava kemiğine işlemişti sanki. Karşısındaki manzaraya baktı. Heybetli yalı karanlıklar içindeydi. Latif Bey elinde bir şemsiyeyle Seyran'a yaklaştı.

"Hoşgeldiniz Seyran Hanım."

"Sağolun Latif Bey."

Acele adımlarla yalıya ilerledikleri için etrafı inceleme fırsatı olmamıştı Seyran'ın. Ancak içeri girince karanlık salona göz gezdirebildi. Kimsecikler yoktu. Yemek saati olmasına rağmen uzun masa boştu. Terk edilmişti sanki. Ürkütücü bir havası vardı yalının. Zehir olan her bir akşam yemeğinin sesleri yankılandı kulaklarında. Bu kapıdan giren Ferit ve Pelin'i hatırladı, o masaya nasıl çivilendiğini. Masayı terk edip giden Seyran'ın ruhu hala yaşıyordu sanki burada. Yaşıyordu ve Korhan yalısını günbegün tüketiyordu. Seyran kemiğine işleyen soğuğu tekrar hissetti ve titredi. Bu yalı hiç iyi şeyler anımsatmıyordu.

"Ağam sizi odasında bekler."

Merdivenleri tırmanıp bir üst kata çıktılar. Seyran ilk defa gelmiş gibiydi buraya. Yabancılaşmıştı. Tüm kapılar kapalıydı. Fotoğrafların olduğu köşeden Seyran ve Ferit'in evlilik fotoğrafları eksilmişti. Derin bir iç çekti Seyran. Yüzüğü çıkardığı gün veda etmişti zaten bu aileye. Fotoğrafların kaldırılması canını yakmadı. Onlar da ileriye bakacaklardı elbette. Geçmişin utanç verici anılarını unutmaya çalışacaklardı.

"İçeri geçebilirsiniz."

Kendinden emin adımlarla odaya girdi genç kadın. Bir önceki geldiğinde ürkekti ve çaresizdi. Yaşlı çınarın dallarına sığınıp korunmak için gelmişti buraya. Bir şeyleri başarmıştı demek ki. Artık korunmaya ihtiyacı yoktu. Kendini koruyabiliyordu. Kendi ayakları üzerinde durabiliyordu. Yardım istediği yaşlı çınarın karşısına çıkıp onunla başı dik bir şekilde konuşabilecek kadar güçlüydü.

"Hoşgeldin Seyran. Otur bakalım şöyle."

"Hoşbuldum efendim."

Boğazı gören koltuktaki yerini aldı. İstanbul yine ışıl ışıldı. Gündüzü ayrı gecesi ayrı güzeldi. Karşısında oturan çatık kaşlı adama baktı. Son gördüğünden beri çökmüştü adam. Yaşlanmıştı sanki. Yüzündeki çizgiler derinleşmişti.

"Ferit imzaladı şu boşanma zımbırtılarını. Sen de imzalarsan nihayete varacak artık bu mesele."

Seyran'ın şaşkınlıkla parlayan yeşil gözleri sehpanın üzerinde duran evraklara ve dolma kaleme takıldı. Ferit gerçekten de imzalamıştı kağıtları. Nabzının hızlandığını hissetti. Gözleri yanıyordu. Ne olmuştu da çay bahçesinde hiç düşünmeden kağıtları denize atan adam imzalamıştı bunları? Gazete manşetlerinden sonra gelip hesap sormaması da bir garipti zaten. Normal Ferit gazeteleri görür görmez esip gürlerdi. Yoksa Halis Korhan yine zarar mı vermişti Ferit'e? Seyran'ın bileğinden çıkan zincirler Ferit'in bileğine takılmıştı belki de. Yalının yeni tutsağı Ferit miydi?

SON PİŞMANLIK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin