12

74 14 22
                                    

yatağımda oturmuş

Doctor Who'nun yeni bölümünü izlerken

telefonuma gelen mesajla irkildim.

ekrandaki büyük harflerle yazan

ismini görünce

istemeden sırıtmaya başladım.

telefonunu aldığım günden beri

gerçek olup olmadığını kontrol etmek için

ikide bir rehbere girip duruyordum.

bir bakıma

telefonunu ezberlemiştim.

her neyse.

aşağı inmemi

beni bahçede beklediğini söylüyordun.

aşağı indiğimde

seni çimenlerin üzerine

otururken bulmuştum.

yanına oturduğumda

ağladığını gördüm.

ilk defa ağladığını görüyordum.

senin gibi birinin

ağladığını düşünmezdim.

ağladığını benden saklamadın,

kıpkırmızı olmuş gözlerini kapatmaya

göz yaşlarını silmeye

gerek duymadın.

hatta başını omzuma koyup

orada ağlamaya devam ettin.

ne olduğunu bilmiyordum,

o yüzden sana sarılıp

sen sakinleşene kadar bekledim.

sakinleştiğindeyse hiç acele etmeden

yavaş yavaş her şeyi anlattın.

tam tahmin ettiğim gibi:

konu yine Jessie'ydi.

onu hala unutamamıştın

ve yaşadığınız onca şeyden sonra

onun hemen seni atlatması

seni unutması,

seni mahvediyordu.

babasının

o çocukla olan ilişkisini desteklemesi

başka bir üzücü konuydu.

babası o çocuğa güvenmiş

ama sana güvenmemişti.

tanıdığın en iyi kalpli ve dürüst insan olduğumu

ve bu yüzden yanıma geldiğini söyledin.

her ne kadar buna sevinmiş olsam da

seni ağlarken görmek beni mahvetti.

"senin yanında ağlamaya korkmadım." dedin.

"umarım sorun değildir."

ne demek sorun değildir.

büyük bir sorun.

ben seni beklerken,

seni her gördüğümde mutluluktan uçarken;

sen lanet olası göz yaşlarını

lanet olası bir salak için döküyordun.

kendini daha iyi hissedip gittiğinde

bende senin arkandan ağladım.

ben sana bakmaya bile kıyamazken,

başkaları ağlamana sebep oluyordu.

senin.

ağlamana.

belki bu biraz bencil bir düşünce,

ama

bir gün benim için de ağlaman dileğiyle,

-Pam

&&&
ruh hastası veya manyak biri değilim ama bence bir erkeğin ağlaması aşırı güzel bir şey
(tamam belki birazcık garip olabilirim. birazcık)

wish you were mine [j.mcvey] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin