14

83 12 14
                                    

son mektubumu

dolabına koyduğumun

ertesi günü

okula mutlu geldin.

uzun süredir

ilk defa.

okula erken gelmek için

bir sebebin yoktu.

geldiğinde

yüzünde yastık izi

saçın dağılmış

gözlerinde

iyi bir uykun çektiğinin

işaretleri.

kitaplarıma sarılmış

yanıma gelişini

hayranlıkla izlemiştim.

bana "Günaydın." demiş,

kitaplarımı kucaklamış

ve ben daha

hangi derse gireceğimi söylemeden

biyoloji sınıfına

ilerlemeye başlamıştın bile.

küçük detaylara,

inceliklere

çok önem verirdin.

defterimin yeşil renginden

dersimin biyoloji olduğunu

anlamıştın.

fen bilimleri defterlerim

renklerine göre ayrılmıştı.

yeşil biyoloji,

turuncu kimya,

mavi fizik.

bunu daha önce

kimse fark etmemişti.

sen etmiştin.

harika birisin.

sınıfa ilerlerken

herkesin gözleri

üstümüzdeydi.

umursamadım.

yolda ilerlerken

bana bir kızdan bahsettin.

seni seviyormuş.

onun hakkında

bildiğin tek şey

seni çok sevdiği

ve adının baş harfinin

P olmasıymış.

sana mektuplar yazmış.

başta sinirlenmişsin,

yalancı diye düşünmüşsün.

ama sonra

samimi gelmiş sözleri.

öyle dedin en azından.

insan kendini kıskanabilir mi?

o kadar saçma

ve mantıksız

geliyor ki kulağa.

okulda adının

baş harfi P olan

kızların listesini

çıkartacakmışsın.

onu bulabilmek için.

"Burdayım!"

diye bağırabilmek istedim.

yapamadım.

yapmadım.

göremeyişin

beni üzdü.

bakmak

ve görmek

farklı kavramlar ya hani.

ben bunu

ilk sende anlamıştım.

ama sen bana

bakmana rağmen

orada durduğumu,

seni beklediğimi,

sevdiğimi

görmüyordun.

beni görmüyordun.

bir gün beni görebilmen dileğiyle,

-Pam

&&&
ah bu james bu james

wish you were mine [j.mcvey] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin