7 Nisan 1980
"Nisan ayının ilk günleri ve Nisan ayı şahit olsun, bu yeryüzü bu gökyüzü şahit olsun, intikamım çok büyük olacak. Çok kan dökeceğim, çok can yakacağım." diye içinden geçirdi adam.
Adam gözlerini yerde yatan cansız bedene çevirdi. Karşısındaki cesedin bedeni havanın aksine gitgide soğuyordu. Gözleri sadece tek bir yere bakıyordu; boşluğa. İlk defa karşısındayken ona aşkla bakmıyordu. İlk defa adamın karşısındayken duygusuz gözlerle boşluğa bakıyordu.
Göğsünün üzerindeki kurşun yarasından artık kan akmıyordu. Aksine kan kurumaya yüz tutuyordu.
Adam ağlamaktan yeşile benzeyen ela gözleriyle son kez baktı o zümrüt gibi yeşil gözlere, son kez baktı o güzel yüzüne. Adam sonlarının bitmesini istemiyordu. Eğer bitmek zorundaysa o nefes alırken olmalıydı. Böyle olmamalıydı.
Onun güzel,yeşil gözlerini sağ eliyle örttü. Adam ilk defa zümrüt gözlü kadına sağ eliyle dokunmuştu. Şimdi ise son defa dokunuyordu kadına sağ eliyle. Kazdığı çukura baktı. Çok derin bir çukur kazmamıştı. Zümrüt gözlüsü korkardı karanlıktan, yalnızlıktan. Kadın karanlıktan o kadar korkardı ki gece eğer uyanırsa bir daha uyuyamazdı. Adamı uyandırırdı, adam onun güzel, yumuşak saçlarıyla oynarken kadın tekrar huzurla uyurdu.
Adan kadının saçlarını okşasa kadın uyanır mıydı acaba?
Adam içi sızlaya sızlaya, yüreği parçalara ayrıla ayrıla onu küçük çukura iktirdi. Adam belki rahatsız olur uyanır diye küçük bir çukur kazmıştı. Ama kadının küçük bedeni çukura tam sığmıştı sanki adamın canını acıtmak ister gibi. Oysa ki adamın artık yanacak bir canı bile yoktu.
Adam, elindeki büyük kürekle o incecik vücuduna toprak atmaya başladı. Her bir toprakta gözünden yeni bir yaş akıyordu. Şıp şıp şıp. Adam bir kürek toprak daha aldı, kadının üzerine attı. Ve yeni bir göz yaşı önce adamın göz pınarından aktı. Oradan yanağına aktı. En sonunda attığı bir kürek toprağın üzerine düştü. Bir kürek toprak, bir damla göz yaşı. Bir kürek daha toprak, bir damla daha göz yaşı. En sonunda bedenini göremez oldu zümrüt gözlü kadını. Tek gördüğü kara toprak idi.
Son yaş gözünden akıp toprağa düştü. Adam büyük bir kederle çöktüğü yerden kalktı. Mezara bakarken beraber yaşadıkları iyi, kötü bütün anıları zihnine doldu. İlk tanışdıkları zaman. Ona çıkma teklifi ettiği zaman. Ailelerini tanıştırdıkları o heyecanlı an. Evlenme teklifi etmesi. Düğünlerinin olduğu gün. Kadının hamile olduğunu öğrendiği an. İlk çocuklarının doğduğu gün. İkinci çocuklarının doğduğu gün. Üçüncü çocuklarının doğduğu gün...
Adamın yüzünde hatırladığı şeyler sayesinde tatlı bir tebessüm oluştu. Ama kadının mezarına baktığı zaman yüzündeki tatlı tebessüm acılı, buruk bir tebessüme dönüştü. Adam gözlerini zümrüt gözlü kadının mezarından çekmeden bir cümle kurdu bu cümlenin gelecekte nelere mâl olacağını bilmeden.
"Sana, yere, göğe ve kara toprağa yemin ederim intikamını intikamımızı alacağım zümrüt gözlüm."
11 Kasım 2023
Yemin. Bir kelime. İki hece. İki ünlü üç ünsüz olmak üzere toplam beş harfli bir kelime. Böyle anlatınca çok basit bir kelime. Ama bu basit kelime bizden sekiz kişiyi aldı. Sekiz ruhu bedeninden ayırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Ant
Teen FictionZümrüt gözlü kadın hayata gözlerini yumduğu an sevdiği adamın da gözleri siyaha boyandı. Adam, siyahlara büründüğü gün zümrüt gözlü kadının intikamını almaya ant içti. Ama bu Kanlı bir Ant idi. Yıllar sonra aynı gün farklı kişiler tarafından, farkl...