Bora motor kullanırken kendini kaptırıp aşırı hız yapardı. Bu huyumu ondan almıştım. Bende motorumla aşırı hız yapardım. Özellikle tenha sokaklarda sürerken...
Bora ve Alper abim kendi aralarında yarışa kapılmıştı. Ben Bora'nın beline daha sıkı sarılmışken Umut abim bile 'erkeklik' gururunu kenara bırakıp Alper abimin beline sarılmıştı. Ve ben şuan acayip eğleniyordum!
Bora birden gazı kökleyerek Alper abimi geçti. Bende arkama doğru dönüp göremeseler bile dil çıkarttım. Ama sanırım yanıldım. Alper abim birden hız yaparak bize yaklaştı. Aniden hızlandığı için Umut abim hazırlıksız yakalanmış olmalı ki tiz bir çığlık attı.
Bora sesini duyurmak için bağırarak "Kara Gözlüm sıkı tutun. Biraz uçacağız!" dedi. Dediğini yaparak Deniz Gözlüme daha sıkı sarıldım. Sanki bunu bekliyormuş gibi daha da hızlanması mümkünmüş gibi hızlandı. Ve arkada ağlayan bir Alpiş ile Umuş bırakmış olduk.
Alper ve Umut abim arkamızda kalınca, "Bu gün mükemmeliz baby!" diye bağırdım. Bora tatmin olmamış bir şekilde "Biz her zaman mükemmeliz baby!" diye bağırınca aynı anda şen bir kahkaha patlattık.
Yaklaşık 20 dakika sonra yarışı biz kazanmış ve mekana varmıştık. Bora yavaşladığında inip motoru park etmesini bekledim.
Bora ve Alper abim motorlarını uygun bir demire kilitlediler. Onların işi bittiğinde koltukların altındaki bölmeyi açıp kaskları koyduk, koltuğu eski haline getirdik.
Mekan güzel gibi duruyordu. Dış cephesi mor ve lacivert renkleriyle boyanmıştı. Büyük kapının kollarıda mor ve lacivertti. Camlardan gözüktüğü kadar içeriside mor ve lacivertti. Sanırım biz gelmeden önce gökkuşağı kusup kaçmıştı.
Kapıya doğru ilerlerken bi yandan da Mert'e yazıyordum;
Defne: Biz geldik. Siz nerdesiniz?
Kapıdan geçerken Mert cevap yazmıştı.
Mert: Yoldayız, gelmek üzereyiz.
Cevap vermeden mesajlardan çıkıp masa taramasına geçtim. Cam kenarından bir masayı gözüme kestirdim. Abilerime masayı işaret ettim. Beraber masaya geçtik.
Benle Bora bir tarafa, Alper abimle Umut abimde bir tarafa oturduk. Bora dakka bir gol bir hemen Alper abimle uğraşmaya başladı. En son Alper abim Bora'ya öldürücü bakışlar atınca Bora korkup bana yanaşmaya başladı.
Onları yine keyifle seyretmeye başladım. Bora bana hala yanaşmaya çalışıyor, Alper abim Bora'ya bakıp sırıtıyor, Umut abimse telefonuyla ilgileniyordu.
Kapıdaki hareketlilikle bakışlarımı abilerimden çekip, kapıya çevirdim. Kapıda Berke, Mert ve iki kız vardı. Yeşil gözlü olan Balca'ysa diğeri kimdi?
Berke masalara göz atmaya başlayınca bizi görsün diye elimi havaya kaldırdım. Berke başta elimi sonra beni görünce Mert'i dürttü ve bize doğru gelmeye başladılar.
Yanımıza ulaşdıklarında ayağa kalkarak "Hoş geldiniz." dedim. Hepsiyle sırasıyla tokalaştım. Masadaki boş sandalyelere yerleştiler.
"Hoş bulduk." Mert herkes adına cevap verdi. Mert Bora'nın yanına, Berke Alper abimin yanına, Balca olduğunu düşündüğüm kız benim yanıma ve kim olduğunu bilmediğim kız Umut abimin yanına oturudu.
"Sen Defne olmalısın?" diye sordu Balca olduğunu düşündüğüm kız.
Yüzüme bir tebessüm kondurarak "Evet efendim. Ben Defne. Sizde Balca olmalısınız." dedim. Ve benden küçüklerle 'siz,efendim' demek iğrenç bir şeymiş. Mide bulandırıyor, cidden!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Ant
Teen FictionZümrüt gözlü kadın hayata gözlerini yumduğu an sevdiği adamın da gözleri siyaha boyandı. Adam, siyahlara büründüğü gün zümrüt gözlü kadının intikamını almaya ant içti. Ama bu Kanlı bir Ant idi. Yıllar sonra aynı gün farklı kişiler tarafından, farkl...