SİBYLLER'İN AYNASI (TAMAMLANDI)

SİBYLLER'İN AYNASI

Bu bölümde Sibyllerin kehanet güçlerinin hiçlik boyutundan gelen varlığın bir ayna hediye etmesi sonucu geliştiğini, Rhea'nın ve Koruyucu Tanrı'nın dünyaya gelişinden bahsedilecektir.

Bölüm Şarkısı : Rotting Christ – Grandis Spiritus Diavolos / Sibyller'in şarkısıdır.

Sihirli günler, keyifli okumalar dilerim.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Tantalos'un kızı hamileydi. Bu da demek oluyordu ki annem yine dünyaya gelecekti. Musalar yüksek boyutlardan haber almış, bir değil iki tane ilahi gücün iniş yapacağı bildirilmişti. Öğrendik ki Eleni de hamileymiş. Bu yeni tanrısal enerji Lahyad'ın eline geçecekti. Kadere inanmasam da engel olamayacağımız olaylar gerçekleşiyordu. Eğer müdahale etmeye çalışırsak bu sefer gerçekten gezegen kıyameti yaşayabilirdi. Lahyad'ın ne kadar güçlendiğini bilmiyoruz fakat herşey onun hakimiyeti altındaydı. Çünkü seçtiği boyut ve yarattığı evren üzerinde istediği herşeyi değiştirebilirdi. Sürüsüne bereket yaratıkları da cabasıydı. Malia bile onun hizmetine çalışıyordu. Kağıt üzerinde herhangi bir anlaşmaları olmasa da, benden intikam almayı kafayı taktığı için 'düşmanımın düşmanı dostumdur' mottosunu benimsemiş olmalıydı. Ayrıca ben bir empatım, bunu hissedebiliyorum.

Tantalos'un kızı ve Eleni birer hafta arayla doğurdular. Rhea'yı yine biz alıp eğitim vererek büyüttük, hemen hemen aynı fiziksel özelliklerde doğmuştu. Elementi ateş olduğundan kızıl saçlar, yeşil gözler, beyaz bir ten ile kuğu gibi bir genç kız olmuştu bile. Eleni ise bir oğlan doğurdu. İsmi Arel idi. Tipi babası Lahyad'ın insansı görünümünün gençliğine benziyordu. Siyah saçlar, koyu mavi gözler ve etkiliyici bakışlarıyla kitleleri peşinden sürüklüyordu.

Onun adına yeni bir din icat etmişlerdi. Kendisi gerçek Tanrı özü taşıdığı için sevgiyi övüyor, bir çok şeyin bilincine vardığı için kendine Omega Elolam diyordu (anlamı;son gelen). Arel ismini ise sadece yakınları kullanıyordu. Bir süre bu din, dünyada barışı ve birliği sağladı. Ancak Adom Kadmon, yazılı metinleri eski ritüeller ve çarpık ideolojilerle değiştirip yozlaştırdı. Bilirsiniz yine savaşlar, yine çekişmeler, herşey tekrar tepetaklak hale geldi.

Arel, Adom Kadmon'un çıkarlarına uymayan fikirleri ölümlülere anlatmaya devam ettiği için onu astılar. Tıpkı benim gibi üç gün sonra dirildi. Tabi onu kaçırıp, aramıza aldığımız için durumunu idrak edebilen çıkmadı. Göğe yükseldiğini sandılar. Musalar ise Arel'in güçlerini ve yekpare Tanrı'nın hangi parçası olduğunu çözmeye çalıştıklarında, bize gerçek görünümünü tezahür etti. Pullu teni üzerine geçirilmiş ejderha derisi gibi zırhı, hiçbir gücün delemeyeceği sağlamlıktaydı. Gözlerinden beyaz ve mavinin tonlarında ışıksal –tıpkı benim ellerimden çıkan enerjiye benzer- bir enerji yayılıyordu. "Ben OMEGA ELOLAM, yekpare Tanrı'nın koruyucu parçasıyım" diyerek kanatlarını açtığında, tüm yaradılışı kapsayan manyetik bir alanın evreni çepeçevre sardığını hissettik. Her türlü silah ve güce son derece dayanıklıydı. Şimdi Rhea'nın neden yalnız gelmediğini anlamıştık. Bizi ve halkımızı güvende tutmak için gitmiş, yanında koruyucu parçasını getirmişti.

Annemle babamın arasındaki sorunlar çözülmüyordu bir türlü. Çünkü annem Arel'e aşık olduğunu söyleyip duruyordu. Babam sonunda pes edip, birlikte olmalarına izin vermişti. Ama bu sefer delirmesi için hiç bir sebep yoktu. Sadece bu hayat döngüsünü Arel ile birlikte geçirmek istiyordu. Uzun bir süre ses seda çıkmayınca babam annemi merak edip Arel'e gitti. Annemle ile Arel birlikte olduktan sonra çocukları olmuş, ancak bu çocuklar annemin karnını yarıp boyut kapısından geçer gibi içinden geçivermişler. Bedeni ise evin bahçesine gömmüşler. Babam Arel'e, saçı sakalı birbirine karışmış avere avere bahçede dolanırken rastlamış. Olan biteni anladıktan sonra Arel'i ve çocukları buraya getirdi.