"bu kılıkta ve bu zekada başkan olabileceğini mi sanıyorsun?" jennienin rahatsızlığı olduğunu iddia ediyordu babam, onun küçüklüğünden beri. aslında bunun az çok hepimiz farkındaydık ama böyle bir konu aramızda geçmezdi bile. ki zaten ismini koymak için yeterli belirti de yoktu.
"sen önce kendi zekana bak." mırıldanarak imza atacağım yere imza attı dönüp kalemi bana verdiğinde yüzüme doğru küçümseyici ifadeyle bakıyordu. sanırım bu işin tek huzurlu kısmını bulmuştum.
kalemi kavrayıp hızlıca imzaladım.
"başkan diye gelen kişiye bak" teknik olarak jennie ve ben ortaktık, fakat herkesin gözüne batan tek kişi oydu.
dışlanıyordu, belki de en dışlanılası gereken yer bu lanet ortamdı ama jennie her türlü buna nefret ederdi. silahı aldığı gibi masanin üzerinde kurşun iz bırakmıştı.
"tek kelime eden kurşunun hedefi olur."
rahattım, ya beni öldürmeyeceğine inandığım içindi, ya da kaybedecek bir şeyim olmadığı için.
ikincisiydi, yine. vurulmak istemememin tek nedeni benden sonra ona bir zarar gelmesinden korkmamdı.
anlaşmayı aldığımda jennie elindeki silahla arkasına dönüp dışarı yürüdü. herkes ona dönerken anlaşmayı çantama yerleştirdim.
"gelmiyor musun?"
yüzündeki en masum ifadeyle sormuştu. ben tekim derken yanıldığını nasıl da belli ediyordu. başımı yavaşça sallayıp arkasından ilerlediğimde odadan çıkmıştık. eskisi gibi olss şu an benim yanimda derin nefes verir ve içeride ne kadar gerildiğini anlatırdı. ama şimdi ne benim anlatacak kimsem vardı, ne de onun. yanımda da gardını indirmezdi.
asansöre bindiğimizde korumayı dışarıda bırakmıştım. bana döndüğünde kaşlarını kaldırdı hafifçe uzaklaştı.
korkuyor muydu, bana acı çektirmek için mi böyle davranıyordu bilmiyorum.
asansörden indiğimizde arabama doğru yürüdüm. hala peşimden geliyordu. arabaya bindiğimde arabaya binecekken diğerleri onu durdurmuştu.
"gelsin." arabaya oturduğunda kollarını bağladı kapı kapandığında hala bir açıklama yapmamıştı. araba haraket ederken başımı hafifçe sola yatırdım. gözlerimi güzel gözlerinde gezdirdim.
"kendini bu kadar sıkmana gerek yok yanımda." keskin bakışları bana döndüğünde ellerini işaret ettim. titrememeleri için tırnaklarını bastırmıştı, kanatıyordu.
"önerilerini kendine sakla ve benimle iletişim kurma." goz devirip önüme döndüm çıkardığım sigarayı dudaklarımın arasına yerleştirdim. ucunu yakacakken karşımdaki kızın bakışları afallatmıştı.
eskiden içmezdim evet ama dediği gibi, çok şey değişmişti.
yakamadım yanında, nefesine bu iğrenç şeyi kabul etsin istemedim. sigarayı sertçe camdan dışarı atıp çakmağı çantama attım.
"iğrenç alışkanlıklar edinmişsin." sessiz kaldım. cevap vermek gibi hakkım yoktu.
"evime gittiğimi biliyorsundur umarım. neden arabadasın?" elleriyle oynarken ters ters bana baktı.
"gittiğim yeri bilmeyecek kadar aptal değilim. benim için en güvenli yer orası." kaşlarım kalkarken yüzümü izleyen gözleri hızlıca büyüdü hızlı hızlı konuştu. "diğerleri beni öldürmeye çalışacak ve senin evine kolay kolay giremezler. en azından senin evinde tek düşmanım sen olursun."
gözlerimi kıstım, gözlerini kaçırdı.
"seni evime kabul edeceğimden çok eminsin yani."
"mecbursun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
paramparça, jenlisa
Fanfictiongülümsedi, delirmiş bir kadın gibi. alayla, aklını kaybetmişcesine. "paramparça, her yer, paramparça." şarkının geri kalanı tamamlanmış, cam kalbimin ortasına inmişti. gözlerim camın olduğu yere indi, küçük parçayı daha fazla bastırmıştı karşımdaki...