6, kardan adam

42 9 6
                                    

saatler geçmişti hava iyice kararmıştı. göğsüme yaslanmış sessiz şekilde yeri izliyor, bende onu izliyordum. sessizliği bozmaya karar vererek başını iyice yasladığı yere sürttü.

"şarkı yok mu bu gün?" bana bakan yüzüne bir kaç saniye baktım başımı yavaşça iki yana salladım. doğruldu ayaklarını yerle buluşturarak kalktı.

"bu günü not düş, beni öldürmediğine pişman olacaksın." benimleydi savaşı, haklıydı. odadan çıktığında başımı ellerimin arasına aldım olduğum yerde yavaş yavaş sallandım. aşağıdan gelen kapı sesiyle beraber koltuğa uzanmıştım. bu saatte nereye gittiğini soramadım tabi, iyi olmasını diledim.

daha fazla dayanamadım, daha fazla merak edemezdim. ayağa kalkıp kabanımı aldığım gibi odadan çıkmıştım. hızlı adimlarla kapıya ilerledim, evden çıktığımda soğuk hava yüzüme çarpıyordu. çok soğuktu, akşam olduğu için zaten soğuk olan hava buz kesmiş, ilikleri donduracak şekilde kendini gösteriyordu. derin nefes verdim burnumdan verdiğim sıcaklık buhara dönüşünce neredeyse bir başka nefes daha hissediyordum.

görmeme ya da bakmama gerek yoktu varlığını hissediyordum. önce sola döndüm, hava karanlık olsa da bahçe ışıklıydı. kimse yoktu. sağa doğru döndüğümde ağaca yaslanarak oturmuş kızı gördüm. net seçemiyordum, yakınlaştıkça beynim onun olduğunu doğruladı. sadece beynim değil, kalbim de doğrulamış, onu görmenin verdiği sevinçle çarpmıştı. üzerinde bu sabah toplantıda giydiği kısa etek ve gömlek vardı onun dışında üzerinde herhangi bir şey yoktu. başını geri yaslayıp gözlerini kapatmıştı, yanakları burnunun ucu ve dudaklarimi soğuk kesmiş ve kızartmıştı. ellerinin üzeri kıpkırmızıydi. ısınmak ister gibi kendine çektiği dizlerine kollarını yaslamıştı.

kabanımı yavaşça çıkardım karın üzerine oturmuş bedeninin üzerine bıraktım. irkilmedi, beni duymuş ya da farketmişti. belki de o da hissetmişti.

kabanıma hafifçe sarıldı gözlerini hala açmamak için direniyordu. yanina eğilip elimi burnunun ucuna doğru koydum, kesinlikle donmuştu soğuktan. koluna hafifçe dokunup okşadım.

"eve götürebilir miyim seni?" hafifçe kirpiklerini araladı. başını iki yana sallayıp ellerini kabanın içinden hafifçe çıkardı.

"çok üşüyorum." onaylar anlamda başımı salladım.

"peki ne yapmak istiyorsun burada?" etrafına baktı yerler karla kaplıydı, ve hala kar yağıyordu. yutkundu tekrar bana baktı. gözlerini kaçırıp başını dizlerine yasladı gözlerini kapattı.

"üşümek." yalandı, yanlıştı. onun soğukluğu beni bu havaya şükredecek hale getirmişti. haksız mıydı? asla. daha fazlasını yapsa yine haklı olurdu.

ama bu canımın yanmasını değiştirmiyordu.

"peki, gerçekten ne istiyorsun?" yanına doğru oturmuştum, bedeni soğuktan titriyor, ona rağmen kalkmıyordu. tekrardan uğruna canımı vereceğim bir çift kedi gözlerini araladı.

"sekiz yıldır yeni yıla girmedim. sekiz yıldır kartopu oynamadım. şömine başında oturmadım, deliler gibi içip eğlenmedim. sekiz yıldır yaşamıyorum ben."

gözleri hafiften dolmuştu. başını hafifçe salladı.

"babamin gitmesi çok kötüydü ama beni sen de terk ettin. kimsesiz kaldım. nasıl kötü bir şey biliyor musun? yalnız kalmak."

biliyordum. benim onun dışında kimsem yoktu, o gidince tamamen yalnız kalmıştım.

iç çekti başını yeniden ağaca yaslayacakken doğrulup onu kucağıma doğru aldim. bacaklarını belime sarmış başını göğsüme yaslamıştı. onunla beraber içeri girdiğimde elimi dolaba attım hızlıca açıp sıkı tutacak mont aldim. kucağımdan indirerek montu giydirmeye başladım. yüzünde şaşkınlık yoktu sanki bunu yapacağımdan emindi. eline eldivenler takip boynuna atkı doladım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 29, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

paramparça, jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin