saatin sesi yeniden kulaklarımdaydı, bu kez barda değil, evimdeydim. yatağıma yatırdığım kadın hala baygın halde uyuyordu. koltuktan doğruldum, derin nefes alıp kabanımı nihayet çıkardım. yerine asıp ayağımı topukluların esaretinden kurtardım. öksürme sesleriyle beraber arkaya dönmüştüm. hızla doğrulan kişi beni itip banyoya girdi, yerimde hafif sendelemiştim.
banyodan gelen öğürme sesleriyle duvara hafifçe yaslandım. fazla beklemeden içeri geçmiştim. elini ağzına salmış, boğazına parmaklarını sokmuştu. bir süre kustuktan sonra kan gelince çekildi eliyle ağzını sertçe silip, başını yorgunca duvara yasladı. çoğu zaman normal kusmuyordu, kendini zorlaması lazımdı.
gözleri beni buldu, gülmek için kendini zorladı.
"memnun musun yarattığın görüntüden." hayır dikkat etmeyecektim, bana istediğini diyebilirdi.
"neden öldürmedin ki o gün beni?!" bağırdı, ses tellerinin acıdığına eminim. ne zaman bağırsa boğazım acıyor diyip kendine dinlenme süreci verir sonra yeniden bağırırdı.
"neden! neden öldürmedin beni!" elleriyle yerden destek alarak hızla doğruldu yanıma koştuğu gibi yüzüme tokat atmıştı. biri daha, biri daha. engellemeyecektim, yıllar sonra hesap sorma zamanı bulmuştu. hala yüzünde olan maskesini sertçe çıkarıp attı, en güzel yüz hatları ile süslenmiş yüzüne bakmaktan alı koyamadım kendimi. makyajlıydı yüzü, gizlenmişti arkasına.
☆
"bu gün makyaj yapmayacak mısın?"
gülerek başını iki yana salladı koşar adımlara çantasını alıp elini yanağına koydu gülümseyip göz kırptı.
"sen beni en çok makyajsız seviyordun dimi?"
yanındaki kız gülümsedi hafifçe eğilip burnuna parmağıyla dokundu.
"bunu hep derdim bu gun niye yapmadın?"
"kendimi gizlemek istemiyorum senin yanında"
dürüst cevabın ardından açılan kolların arasına girmişti.
☆
"senin yüzünden iğrenç bir hayat yaşıyorum mutlu musun?!" duygusuz bakan gözlerimin altında acı yatıyordu. o gün bile canım bu kadar yanmamıştı.
"konuşsana!" çıldırmış gibi bağırıp göğsüme yumruk yaptığı elleriyle vurdu. yerimden bile kıpırdamadım.
"iğreniyor musun benden" üzerindeki kan lekelerine baktı tekrardan bana döndü. elindeki bulaşmış kısımları elbisesine sildi. hayır dememe bile müsaade etmedi.
"ben senden iğreniyorum. nefret ediyorum ve öldürmek istiyorum." ellerim titredi hafifçe arkama gizledim. gözleri ellerime kaydı, kavrayıp öne çıkardı. sertçe tekrar bıraktı.
"herkes karşında korkudan titrese ne yazar zavallının tekisin." kimdi o? ne çıkmıştı içinden? sekiz yılda kini nasıl olur da gitmezdi?
"cevap ver! bana cevap ver, bağır, vur ama sessiz kalma! ne o sessizliğin yüzünden senin iyi birisi olduğuna inanacağımı mi sandın? senin içinde nasıl canavar olduğunu biliyorum ben! insan değilsin kalpsiz bir canavarsın!"
gözlerinden yaşlar akıyordu, yakalarımı kavramış nefretle bakıyordu.
hayır özlem vardı gözlerinde, özlemle bakıyordu nefrete çevirmeye çalışıyordu.
hafifçe arkaya çekilip odaya geçtiğimde peşimden gelmeyi durdurmadı, yanımdan yatağa doğru fırlatılan şeyle ona döndüm, aynanın önünden aldığı ruj, rimel; eline geçeni bana atıyordu. odadan hızla çıktığımda yüksek sesli çığlığını duymuştum. hızla çalışma odama geçtim kapıyı kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
paramparça, jenlisa
Hayran Kurgugülümsedi, delirmiş bir kadın gibi. alayla, aklını kaybetmişcesine. "paramparça, her yer, paramparça." şarkının geri kalanı tamamlanmış, cam kalbimin ortasına inmişti. gözlerim camın olduğu yere indi, küçük parçayı daha fazla bastırmıştı karşımdaki...