Part1
Dışarıda bulunan kalabalığa baktım. İlk imza günüm gibi heyecan ve sevinç vardı içimde boynumda ki kolyeyi tutum. Ailemden geriye tek kalan şey bu kolye. Geçmişin hangi izlerini taşıyan kolye. İmza saati gelmişti hızlı adımlar ile benim için ayrılan imza yerine geçtim. Beni gören herkes elinde ki kitapları salamaya başladı ve mukavadan yapılan kolejler vardı. Bulunduğum yere oturdum ve her zaman en iyi arkadaşım ve sırdaşım olan kalmimi çıkardım. En sırada bulunana okuyucum geldi. Ayağa kalkıp sarıldım.
"Merhaba senin ile tanıştığıma çok memnum." dedi.
"Bende." dedim.
İlk yazdığım üç kitabı masanın üstüne koydu. "Adın neydi?" diye sordum.
"Deren." dedi.
Kitabın ilk sayfa kısmına hiç kimseye yazmadığım bir alıntı bıraktım. Diğer kitapları imzalarken "Sosyal medya hesabında sürekli askerler ile alakalı bir şey paylaşıyorsun. Yeni kurgu mu geliyor?" dedi.
"Bilemem artık deren, böyle bir şey olursa ilk zaten siz bilirsiniz." dedim.
"Olduğumu şimdi yazarım." dedi.
"Oldu oldu hem de çok güzel." dedim.
O gittikten sonra diğer okuyucuma sıra geldi bu kez vampir serim vardı. Benim için özel bir kitap. Kitapları masanın üstüne koyup sarıldı bende karşılık verdim.
"Merhaba nasılsın?" diye sordu.
"İyim sen nasılsın? Adını öğrene bilir miyim?" dedim.
"Sezgi." dedi..
"Çok güzel ismin var." dedim.
Kitabın ilk sayfasına erkek karakterin bir sözünü yazdım. Diğerlerine ismi gibi güzel sözler yazarken. "Yeni bir kurgu mu geliyor? Çok uzun zaman oldu yeni kitapta yok." dedi sezgi.
"Biraz kendimi ve hayal dünyamı toplamam lazımdı. Çünkü çok dağılmıştı." dedim. Fotoğraf çekildik. Sonra hediye paketi verdi. Hediye paketini hızlıca açtım içinden sezin ve Olcay'a ait sözler bulunan bir bluz çıktı ve çorap. Okuyucuma sarılıp "Çok teşekkür ederim." dedim. Tebessüm ederek "Rica ederim askeri kurgu yazıyorsan söyle birine lütfen!" dedi. O sırada Instagram'a hikaye attım. Asker künyeli bir fotoğraf ve yanına yığınla bulunan kitap. Yeni gelen okuyucum elinde telefon ile bana baktı "Gene neler geçiyor aklından sevgili yazarım?" dedi.
"Bilmem ne geçiyor?" dedi. Telefonu bir yere sabitleyip bana sarıldı. "Adın neydi?" dedim.
"Liyal." dedi.
Tebbesüm ettim çünkü deli yazar karakterimin adı liyal. Kitapta bulunan bir alıntı yazdım ve yeni kitabımda bulunan kadın karakterim Liyal'ın bir sözünü yazdım. Altına liyal ve soyadının baş harfini koyup imza attım. O sırada bir yandan sohbet ediyordum. "Yeni kurgu geliyor hemde askeri değil mi?" dedi.
"Bilmiyorum ama yeni kurgu geliyor." dedim göz kırparak kız tüm sıraya dönüp "Yeni kurgu geliyor!" diye bağırdı. Bugün gece on iki de kitabın ilk bölümü platformda yayınlayacam ve şu an kitabın kapak tasarımını bitmiş ve yarın sosyal medyada paylaşacaktık. Tüm okuyucular bağırmaya başladı. Aralarında bir ses duydum. "Kurt timi emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım." bu sesi üç gündür duyup duruyorum. Rüyalarımda bile görüyordum. Kafayı yemeye başladım herhalde kendi yazdığım komutanın sesini duyuyorum ve bazen terler içinde uyanıyorum. Sakin ol Peren sadace bir karakter iyi halt yedin hayalinde ki aşık olabileceğin karakteri ne yazarsan.
Öğleden sonra birde başlayan imza günü akşam yedi ile son bulmuştu. Gerçekten yorucu bir andı benim için ama tatlı yorgunluktu. Tüm okuyucularım bazıları askeri kurgu diyordu, bazıları başka kurgu diyordu. Kaldığımız otele gelince herkes dinlenmek için dağıldı. Hızlıca odam olan kata merdivenler ile çıktım. İki kat çıktım çünkü asansör ile hiç iyi bir geçmişim yok. Çantamdan odamın kartını çıkartıp okudum. Üç gün daha burada kalacaktık. Bu dört gün kitap günleri olarak duyuruldu ve ilki ben ve benim gibi bir çok yazar var. Odama geçince derin nefes alıp ışığı yaktım direk ayağımda bulunan botları çıkardım.
Eğer ayaklarım konuşa bilse özgürlük diye bağırırdı. Gitmeden önce gelince kıyafet derdi çekmemek için her şeyi yatağın üstüne koymuştum. Kıyafetlerimi alıp odanın içinde ki banyoya girdim. Yüzümde ki makyajı temizledim sonra suyu ayarlayıp duşumu aldım. Yüzüme nemlendirici sürdüm sonra üstümü giyindim. Giyindikten sonra saçlarımın suyunu havlu ile aldım. Fön tarağını takıp saçlarımı kuruladım. Her şey bittince etrafı toplayıp çıktım. Oda servisini arayıp tek kişilik akşam yemeği söyledim. Uyumadan önce alerji ve astım ilacımı içmem lazım. Kapı çalınca oda servisinin geldiğini anlamıştım. Gene de kapının deliğinden kontrol ettim.
Kapıyı açtım "İyi akşamlar,Peren hanım akşam yemeğiniz." dedi.
"Teşekkür ederim. Bir dakkika bekler misiniz?" dedim. Yatağın üstünde duran çantamdan biraz para alıp çalışanın yanına döndüm. "Buyrun bahşişiniz." dedim.
"Teşekkür ederim ve afiyet olsun." dedi çalışan.
Yemeği içeri aldım, biraz çorba ve yanına ton balık salatası söylemiştim. Bir insanın hamsiye alerjisi olur mu? Çünkü benim var yediğim yiyecekler bile kısıtlı herkes benim bu kadar zayıf olmamı spor yapmama bağlıyor, hayır çünkü yediğim yiyecekler kısıtlı ve bende artık aynı şeyleri yemekten sıkıldım. Doktorum ile konuştuğumda tadımlık alabilirsin demişti. Buna izni vardı çok şükür. Bu yüzden içtiğim ilaç sayısı çok. Hata içtiğim ilaçlar bile özenli seçiliyor, onlara da alerji yapıyor.
Güzel bir film açıp akşam yemeğimi yemeye başladım.
"Vay şero kadın aldatmaya değer mi? Ne güzel bulmuş asker adamı, aldatıyor." dedim. Aklıma yazdığım kitap geldi masanın üstünde duran bilgisayar ve üstüne bıraktığım gözüme çarptı. Televizyonu durdurup bilgisayarın başına geçtim gözlüğümü taktım. Şaçlarımı altan topuz yaptım ve bilgisayarı açıp kitabın dosya pdf girip kaldığım yerden yazmaya başladım.
Liyal, yüzbaşıya bakıp içli bir nefes verdi "Yüzbaşım." dedi. Yüzbaşı onun sesine hasret kaldığını biliyordu ama cevap vermedi "Bana inanmıyor musun?" dedi kaç yıl olmuştu sevdiği kadının sesini duymalı tam iki yıl olmuştu. Nikah günü terk edip gitmişti.
"Yüzbaşı yüzüme bak!" dedi liyal. Yüzbaşı sakin bir şekilde hasret kaldığı ve yüzünü unutmamak için ezberlediği yüze baktı ama değişmişti gözlerin içi kıpkırmızı göz altları mos mordu. Kiraz gibi kırmızı olan dudakların rengi kaçmıştı. İki yıl önce ki sevdiği kadın yoktu karşısında çok değişmişti dış görünüşü ama bakışları ve nergis kokusu değişmemişti. Bir nefes aldığı sevdiğinin kokusunun hasretini daha yeni anlıyordu. Kalp ritimleri hızlanmıştı. Lanet etti hızlanan kalbine. "Hangi yüzüne bakayım liyal. Beni terk edip gittiğin yüzüne mi, yoksa sevip kandırdığın yüzüne mi hangisine sen karar ver yazar?" dedi.
"Yüzba..." dedi. Otay elini kaldırıp Liyal'ı susturdu "Rütbem ile seslenecek son kişi bile değilsin liyal. Ne için buradasın." dedi otay.
İki karakterimin dördüncü kitabını yani son kitabını yazıyorum. Umarım bana çok kızmaz okurlarım. Bir süre liyal ve Otay'ın yüzleşme sahnesini yazdım. Telefonumda ilaç saatini belli edecek alarm sesini duydum. Yanımda bulunan limonlu sudan bir yudum aldım ve ilaç kutumun içinde saati gelen ilaçlarımı içtim. Saate baktığımda on bir buçuktu. Telefonumdan hemen kitabın ilk bölümünü yayınladım ve yazmaya devam ettim. Telefonuma sürekli bildirim sesi geliyordu. Canım okurlarım benim ama sizi biterecek bir kitap yazıyorum.
Saate baktığımda gece ikidi gözlüğümü çıkartıp başımı masamın üstüne koyup gözlerimi kapadım. Sadace biraz dinleneceğim başka bir şey olmayacak. Sonra devam ederim.
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkanı Olmayan Aşk
RandomHem Türkiye'de hem de dünyada yazdıkları kitap ile tanınan ve sayamaycak kadar ödül almış bir yazar. Uzun zamandır herkesten gizli tutuğu kurgusunu her gece sayısı kelime yazan yazar. Kelimeler ile duyguyu yüksek doruklarda yaşayan sevgili yazarım...