Part2
Gelen ışık ile gözlerimi açtım hemen geri kapadım. Resmen boynum tutulmuştu. Ufaktan sesler geliyordu oda bu kadar ışık yoktu. Başımın altında yastıktan daha çok sert bir şey vardı. Tamam ben neredeyim gözlerimi açtım gün ışığına alışınca tamamdı. Gözlerimi açtığımda bana tutulmuş yedi silah namlu ucu vardı. Evet şu an odamda olmam gerekirken önümde silah namlusu vardı. Üzerlerinde yedi üniforma olan kişiler vardı. Kolunun yanıda duran türk bayrağını görünce derin nefes aldım. Kesin gene kitap hakkında rüya görüyorum. Evet kesin rüya birazdan horozlu alarmım ötecek sonra odamın alacaklı gibi çalacak Buse gelecek.
Dilim tutulmuş gibi önümde ki askerlere bakıyorum onlar bana bakıyor. Konuşun bende konuşacak güç yok. Çünkü üstümde ayıcıklı pijamalarım ve çoraplarım var. "SENDE KİMSİN?" dedi askerlerden biri. Abi Acun'un bir sözü var. Hoy maşallah ne ses be? Ben gene cevap vermeden gene yedi askerini yüzüne baktım. Askerlerden birinin asi saçları dışarı çıkmış bir erkek askere göre uzun saçlar hem de baya uzun saç. Demek kadın askerde var. Allah'ım sen uyandır beni bu rüyadan amin.
"Dilin yok mu senin konuşsana?" dedi aynı erkek sesi.
Abi şoktayım ayrıca sesin bana çok tanıyordu. "İndirim mi komutanım!" dedi aynı asker. Ben bunu yer miyim, kısacası blöf yapıyor. Kim olduğu mu bilmeden vuramaz beni. Çünkü benimde böyle bir sahnem var. Gerçekte böyle bir şey olsaydı bir şey olmazdı. Yavaşça ayağa kalktım gerçekliğimi sorgulamak için her rüyamda yaptığım gibi kolumu cimcikledim acı hissettim. Acı hissettim, bu gerçek bu yedi asker gerçek. Ben buradayım. Lan bu imkansız benim hareketlerimi izleyen yedi askere baktım. Akıl sağlığını koru peren yok böyle bir şey. Gözlerimi kapattım bu bir rüya şimdi gözlerimi açacam hop odamdayım.
'Bom gene aynı yerdeyiz.' dedi derinlerden gelen bir ses.
'Sen kimsin be!' dedim.
'Ben bilgecan dede.' dedi.
'Ne?' dedim.
'Şaka kız gül diye, ben senin iç sesinim.' dedi.
Allah'ım ben ne yaşıyorum. Ellerimi açıp dua etmeye başladım. Ya rabbim sen akıl sağlığıma mükayet ol. Amin...
"Bacım iyi misin?" dedi elime konulan omuzu tutup çevirdim. Hemen geri bıraktım adamın kolunu "Özür dilerim." dedim sesim çok kısık çıktı.
"Bacım sorun değil de ne kuvvet varmış sende?" dedi asker.
"Şimdi konuştuğuna kimsin sen?" dedi ilk başta bana soru soran asker.
"Bilmiyorum ben en son burada değildim. Buraya nasıl geldiğim ben bile bilmiyorum." dedim.
"Adın ne?" dedi dananın kuyruğu koptuğu yere geldik.
"Peren." dedim.
Asker başı ile işaret verdi. Askerlerden biri plastik kelepçe ile geldi. Arkamda ellerimi birleştirdim. Asker durup arkamda birleştirdiğim ellerime baktı. Ellerimi bağladı ve önde onlar yürümeye başladı ve bende uslu uslu onları takip ettim.
'Uslu kızım benim.' dedi iç ses.
'Seni gebertme şansım var mı?' dedim.
'Kendini öldürmen gerek liyal.' dedi.
Liyal mı? Benim adım liyal değil ki? Bok yoluna girdin peren yolun sonu hiç iyi değil. Ayağım taşa takıldı benim ayağımda peluş terlikler vardı. Hiç fark edilmedi mi düşünerek yola devam ettim. Her yer kaya ot ve tepemizde ki güneş cayır cayır yakıyor insanın beynini, sudadığımı fark ettim. Hiç yürüyüşümü bozmadan yola devam ettim. Allah'ım bu ne sıcak kafamamda yumurta pişerdi hem de sucuklu nefes almak bu kadar zor olmamıştı. Tamam astım sırası değil lütfen şimdi değil. Cebimde duran fıs fısımı gördüm ona ihtiyacım var. Daha yeni yürümeye başlamışken nefes darlığım başlamıştı. Dayan paren, dayanın ciğerlerim. İlaç saatimin gelmiş olması lazımdı. Çünkü nefes almak zorlaşıyor ve tepemde cayır cayır yanan güneş var. Kendimi yere attım, yanımda yürüyen askerler durdu.
"Komutanım bir şey oluyor?" dedi asker.
Ölüyorum ilacıma ihtiyacım var gözüm kararıyordu. Asker düşen başımı kaldırdı "İyi misin?" dedi.
"İlaç ce..." dedim ama konuşamıyordum ciğerlerim yanıyordu. Asker pijimanın ceplerine baktı. "Kaç fıs olduğunu gözlerini kırparak söyle." dedi asker. Dört defa kırptım. Dört fıs sıktığı zaman kendime geldim. Ciğerlerim hava ile dolmuştu.
"Senin boynun hata ellerin üstü bile kızarmış küçük tomurcuklar var." dedi asker.
Lanet olası toz alerjim bir şey demeden ayağa kalkıp yürümeye başladım. Askerler benim yürüdüğümü görünce onlarda yürümeye başladı. Ta ki duyulan silah sesi ve kolumda his ettiğim acı ile hemen bir asker kolumdan tutup kolumdan kayanın arkasına saklandık koluma baktığımda kaynıyordu.
"Sikim böyle işi de böyle durumu da ben nasıl geldiğim buraya! Yok ama bende beyinsizlik ne ölü gibi uyursun kızım." Ellerimin üstü kaşınıyor boynum yanıyor kolumun ağrısını bile saymıyorum "Böyle zayıf bünye de böyle şeyi de. Yok küfür etmeyecem isyan etmeyecem. İte ota boka kabaran vücuduma bir şey demiyecem." dedim.
"Komutan!" diye bir iğrenç erkek sesi duydum. Bunlar yüzünde burada olabilirdim. "İT OĞLU İT KAYANIN ARKASINDA KOMUTAN DİYE BAĞIRMAK ÇIKSANA GÖT HERİF ORTAYA!" dedim. Biraz olsa rahatlamıştım. Yanımda bulunan asker bana baktı. "İnsan rahatlıyor biliyor musun." dedim sevimlice gülerek.
"Bizim yazar hanım demen beni unutmamışsin." dedi.
"Kim olduğunu bir bilsem kimsin sen it yarması?" dedim.
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkanı Olmayan Aşk
RandomHem Türkiye'de hem de dünyada yazdıkları kitap ile tanınan ve sayamaycak kadar ödül almış bir yazar. Uzun zamandır herkesten gizli tutuğu kurgusunu her gece sayısı kelime yazan yazar. Kelimeler ile duyguyu yüksek doruklarda yaşayan sevgili yazarım...