#Amanda#
Gözlerimi kirpistirarak hafifçe actim.. Hiçbirşey göremiyordum. Heryer gerektiginden cok fazka karanlıktı. Elimi refleks olarak gözüme goturdum yok hayir gözümde bir sorun yoktu gorme duyularım gayet iyi çalışıyordu.. Demek asil çalışmayan duyular burasinin olacaktı ki sonsuz karanlık tek hakimi olmuştu.. Dünyanın ücra bir köşesinde ışığın hiç uğramadı karanlığın tek hakimi olduğu unutulduğu bir yerde uyanmıştım sanki... Hala uzanmakta olduğum yerden hızla kalktim. Birşeylere çarpmamak için- bu sonsuz karanlığın içinde çarpışacak birşey varsa tabi- kollarimi kendime siper edip dengemi ve beynimi toparlamaya çalıştım. Mantıklı bir neden bulmak için onlara hiç olmadığim kadar fazla ihtiyaç duyacaktim çünkü..
Ne ara buraya gelmiş ve ne kadar süredir burda olduğum konusunda en ufak fikrim yoktu. Bana sorsanız daha öz önce olmek uzere kanli bir basla Hayley' imin kucağındaydim .. Ah tanrım Hayley berbat halde olmalıydı şimdi.. En son ki görüntüsü gözlerimin önündeydi hala... Darmadağın olmuş kızıl saçlar ve ağlamaktan kıpkırmızı kesilmiş gözler.. Arkadaşımın duru güzelliğiyle birleşince dünyanın en tezat görüntüsünü oluşturmuştu... Peki ya abim, annem, babam, arkadaşlarım onlar da öğrenmişler midir acaba? Çok üzülmüş ler midir? Aglamislar midir? Onları düşünmek bile gözlerimin dolmasına yetmişti, kendimi tuttum hemen.. Yok hayir aglamanin sirasi degildi simdi.. Guclu olmam gerekliydi tum bunlari anca o sekilde atlatabilirdim. Bir korku filmi sahnesinden fırlamış gibi duran bu yer zaten kendimi iyice korkak savunmasiz kucuk bir kiz cocugu gibi hissettirmisti.. ailem ve arkadaslarim dan çok uzakta karanlık bir boşlukta olma gercegi tokat gibi yuzume vurulmasi ve ustune onlari asla bir daha göremeyecek ve dokunamayacak olma düşüncesi ise okunmayi bekleyen bir mesajın aralıksız alarmı gibi kafamda ikide bir belirmesi güçlü durmamin pek te kolay olmayacaginin işaretleriydi. Ama ben Amanda Morgan dim hic birsekilde devrilemeyecek bir guce sahip olan Amanda Morgan -bunun gerçeklik payi ne kadar geçerliydi hala cidden merak ediyordum.. Cunku az once tek bir darbeyle hemde diger tarafi boylamistim- tüm bunlarında atlatmanın bir yolunu bulacaktim elbet..
Varligi bile icime buyuk bir guc veren annemden uzakta olmak kokusunu içime cekememek ,sarilamamak , babamla ve Brian ile sakalasmamak. Hayley ile o meshur dedikodularimizi yapmamak ve alışveriş esnasinda Erin i nasıl haklayacagimizi konuşmamak.. Herşeyden önemlisi asla bir daha Hayley ile konuşmamak. Ölümden de beterdi bu.. Asıl ben şimdi berbat hissediyordum.. Düşünmek istemedigim hep bir tarafa attigim bu gercekler cig gibi büyuyerek geri donmustu.. Anılar bir bir yerini almaya başlamıştı bile.. Gelen her bir ani, bir kaçını daha beraberinde sürüklüyor yeterince kendimi yabancı savunmasız hissettiğim bu yerde beni bir duygu karmaşası içinde birakmisti.. Her hatirlayisimda içimi bıçak saplanmış gibi acıtan anilarimdan kacacak bir delik te bulamıyordum artik. Kacis yoktu anlasilan.. Ya pes edecek yada mucadele edecektim.. Sanirim ben bunlarin hicbirini yapmadım tum duygulari icime alip beni bogmalarina izin verdim..Bu duygu selinin beni ele almasina izin verdim.. Artık küçük dusmek yada kazanamak umrumda değildi. Ben ailemi hayatımı istiyordum onlarsiz yapamazdim.. Bir damla yaşın akmasıyla artık tutmaya calismadim kendimi çaresizce ağlıyordu.. Nasıl ağladığını bile görmediğim bu karanlık içinde.. Bacaklarimi kendime dogru cekerek sirtimi bosluga dayadim.. Şimdi kendimle hesaplasma zamaniydi.. Hep te kendisinden kaçtığım ve ertelediği o hesaplaşma..
Ne çok şey yasamistim meğer. Acı tatlı ne çok iyi günlerim olmuştu.. Okulda parmaklarla işret edilen, arkadaşlarım tarafından hep gıpta edilen bir hayata sahiptim.. Tüm bunlar bu muhteşem hayatin bir bedeli miydi yoksa? Rüya gibi hayatımın bedeli..
Hala kollarimi önümde buzulmuş şekilde oturduğum yerden, karanlıktan hızla dogruldum. Hizla kalkmak herseyin cozumuymus gibi bu duygu selinide hemen uzerimden atacagimi sanmistim. Yanilcagimi dusunerek bir an hareketsizce durdum. Yok hayir aglamam ve bu duyguları icime almam kesinlikle daha rahat hissetmemi saglamis ve adeta bir doping işlevi gormuştu. Daha güçlü hissediyorum artık..
Bu karanlikta üzerimdeki tozu gormus gibi silkeledim elbiselerimi.. Umarım dünkü giydigim koyu dar tisortum ve en çok sevdiğim yeni siyah mini eteğim yoktur hala üzerimde.. Dünyanın parasını vermistim onlara. Baska zaman olsa sinirden kupurecegim bu duruma bu kadar sevineceğimi asla dusunmezdim. Çünkü bu anca kendinden emin güçlü bir Amanda ya ait bir düşünce olabilirdi.. Buda hemen toparlanmaya başladığım gösteriyordu bile.. Hazır kafam yerine gelmişken şimdi nerde olduğumu bilmenin zamanıydı. Sabit bir şekilde yürümeye başladim ve bir yandanda kollarimi sağa sola doğru hareket ettiriyordum.. Belki de bu carpacagim yada elimle hissedebileceğim herhangi birşey bulursam nerede olduğum hakkında bilgi edinmemi sağlayabilirdi.. Karanlik bir boslukta karsima neyin cikacagini bilmeden adımlarımi siklastirarak ilerlemeye devam ettim...
Ayaklarim altında hemencecik ufalanan, irili ufaklı taşlardan oluşan sert zemin dışında pek birşey bulamamıştım maalesef. Anlayacağınız keşif yolculuğum husranla bitmişti. Bu zemininde bende yarattığı izlenim ise kesinlikle bir ev yada salona benzememesiydi. Dışarda bir yerlerde olmalıydı. Neyse buda bir şeydi en azından. Küçük de olsa nerde olduğum konusunda bir bilgiydi.. Aman Tanrim oda neydi öyle? Tamda bu esnada karanlığın ortasında hemen önümde aniden beliren bir ışık parçasi belirdi.. Birden ortaya çıkıp hızla büyüyen bu ışık parçasi gozlerimi çok yaktı. Elimi gözlerime siper ederek kaynaşmasına neden olan bu isisga bakmayı durdurmayı çok istememe rağmen acamiyordum.. Çok ağrıyordu.. Bir kaç saniye elimle kapattigim gözlerimin iyi olduğunu hissettiğimde yavaş yavaş açmayı denedim.. Actigimda hayatında yaşadığım en büyük şaşkınlığı yaşıyordum. Karanlıktan doğan bu alev topu hızla büyümüş ve heryeri aydinlatmaya yetecek bir büyüklüğe ulaşmıştı artık.. Işığa değilde en çok nerde olduğumu anladığım da şaşkınlığım katılanmisi.. Çünkü hayatımda hiç gitmedigim bilmediğim bir mağaraydi burasi. Bir mağarada uyanmıştım...#Hayley#
Bilemiyordum ama herşey bana garip bir şekilde tuhaf gözükmeye başlamıştı.. Brian sanki ölen kız kardeşi değilde sokaktan biriymiş gibi davranıyor ustelik utanmazsa niye agliyorsun bile diyecek kadar vahim bir tavır takiniyordu.. Telefonda da sanki duymami istemediği büyükçe bir haberi veriyormus gibi babasiyla fisir fisir konuşmuş ve üzüntüden çok her geçen dakikada yüzünde bir telaş ifadesi belirmeye başlamıştı.. Bu benim tanıdığım ve cok hoslandigim Brian olamazdı.. Cok farklı biriydi bu, Brian a ikiz kardeşiymis gibi çok benzeyen ancak asla bir ortamda bulunmayacak kadar farklı kişiliklere sahip olacak kadar farklı biri..
Hastanenin geniş bahçesinde bir agcin golgesinde bulabildiğim banka oturarak karışımdaki hastane duvarına gozlerimi dikmiş hala kafami kurcalayan bu detaylar ile kafamfakileri anlamlandırmaya çalışıyordum.. Gozlerimi duvardan ayirdigimda hastane kapisindan cikip ubenim olduğum yöne doğru gelen ancak hala bulamayan Brian i gördüm.. Esmer teni, uzun boyu ve yuz hatlariyla orantili bir sekilde uzatilmis siyaha çalan saçlar ile adeta bir Tanri gibi gozukuyordu.. Etrafına bakinmaya devam ediyor her bir tarafa dagilmis kalabalik icinde beni bulmaya çalışıyordu. Uzaktan el sallayarak "Burdayim Brian" dedim. Neni gorunce oda el salla ve bana dogru gelmeye basladi.Hala uzerinde bulunan siyah suit takimi bir is toplantisindan cikip buraya gelecek kadar acil bir durum oldugunu gosteriyordu..
Brian solumdaki boş yere oturarak gerçekten endişe etmiş bakışlarla " Daha iyisin yaa.."dedi.Hayranlıkla gri gözlerinin icine bakarak" Evet daha iyiyim, düşündüm de Amanda da böyle berbat durumda olmamı gerçekten istemezdi" dedim. Şaşırmış gibi gözükerek " Kesinlikle öyle. Amanda uyandığında senin bu hallerini duymak istediğini hiç sanmıyorum" dedi. Ancak Amanda dan hala yaşıyormuş gibi bahsetmesi şaşkınlık sırasının bana geçmesine neden olmuştu. " Uyanmak mi? Ondan hala yaşıyormuş gibi bahsesiyorsun" dedim aynı zamanda içimden gerçekten öyle olmasını dileyerek.. Öyle birşey imkânsızdı işte ama biz insanoğlu umudumuz bitti mi sanki kendimizde artık bitermisiz gibi hissettiğimizden öyle boş bulunmustum işte bir an.. Brian " Ben Amanda nin gerçekten öldüğüne inanmak istemiyorum Hayley. O bu kadar kolay pes edecek biri değildir. Bunu en iyi sen biliyorsun" dedi. Bitkin ve yorgun haline rağmen hala muhteşem gözükmeyi beceren bu adama bakarak " Evet öyle.. Ama gerçekleşmesi imkânsız bir umuda bağlanmakta pek sağlıklı bir yol değil" dedim.. Elinde duran telefonumu bana uzatarak içime işleyen o gülümsemesi ile " Hayat her an ne olacağı hiç belli olmayan bir muamma Hayley. Mucizelerden asla ümidini kesme" diyerek ayağa kalktı. "Hadi seni de eve bırakayim çok kötü gözüküyorsun. Babam yolda buraya geliyor. Annemin hiçbirşeyden haberi yok daha onun yanında olmak istiyorum. Sende dinlenmeye çok ihtiyacın var." başımı iki elinin arasına alarak " Hem Amanda da tam böyle yapmanın isterdi değil mi? " dedi. Son cümlesiyle beni ikna etmeyi başarmıştı zaten.. Kazadan bu yana ilk defa nasıl göründüğümu önemseyerek. Ellerinden kurtulup iki elimle kızıl saçlarmi arkaya doğru savurarak gozlerimi silip Brian ile bir taksiye doğru yürürken " Aynen.. Tamda böyle yapmamı isterdi " dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Kanatları Serisi : Dönüşüm
FantasyAmanda Morgan 19 yasında Boston da ailesi ve arkadaşlari ile guzel bir hayati olan, okulda son derece popülerliği olan mükemmel bir hayatı vardı taaa ki o geceye kadar.. Nefret ettiği Erin in yeniden arkadaş olma partisi verdiği o geceye kadar.. Çok...