Oylarımızı atalım lütfen🤍
Peyda
"Mektubunuz var Gökçe Hatun"
Yanıma hızlıca gelip parşömeni verip gitmişti. Parşömenin kurdelesinin dışında kalan yerde bir isim yazıyordu.
Şehzade Mehmet.
Elimle hatunun gitmesi için elimi salladığımda hızlıca odayı terk etmişti.
Nihayet kendimle baş başa kalmıştım.
Parşömenin kurdelesini açtığımda okumaya başlamıştım.
"Gökçe."
Duyduğum seslenme ile parşömeni hemen sakladım ve arkama döndüm.
Gelen Halenur'du.
Parşömeni hızlıca halının altına sıkıştırıp kalktım ve Halenur'a sarıldım. Oda ayrıca bana sarılmıştı.
Halenur benim çocukluk arkadaşımdı lakin Mısır'da ikamet ettiğinden dolayı neredeyse hiç görüşemiyorduk. Bana karşı bir abla gibiydi benden 3 yaş büyüktü. Her derdimi her sevincimi dinler beraber çözüm bulurduk. Her haliyle sırdaşımdı.
"Hoş geldin Halenur. Benim geldiğinden haberim yoktu olsaydı seni karşılardım."
Heyecanla Halenur'la konuşurken onu elimle minderlere doğru ilerlettim.
"İnan benim de geleceğimden haberim yoktu. Bir anda babam geldi dediki kalk Kafkasya'ya gidiyoruz. Şok oldum."
Dışarı doğru bağırarak şerbet istedim. O sırada Halenur'la oturmuştuk.
"Neyse beni boşver neler oldu bu bir yılda?"
"Çok bir şey olmadı biliyorsun normal hayatım. Sabah kalk dışarı çık yemek ye yat yani."
"Çıkar sen ağzındaki baklayı bir."
"Ne baklası ya?"
"Bir şey saklıyorsun sen ben seni gözünden tanırım."
"Ne gibi bir şey saklıyor muşum?"
"Orasını sen bileceksin ben bilemem akıl okuyamıyorum hoş."
Halbuki sakladığım bir şey yoktu söylemediğim vardı ama sakladığım yoktu.
—————-
Topkapı Sarayı, Şehzade MehmetYeni bir güne gözlerimi açmıştım. Dün Mihrimah ile olan sohbetimden sonra Mihrimah odasına gitmişti ben ise bir süre daha balkonda kalıp odama gitmiştim. Şu an ise ağabeyimle kahvaltı etmek için onun odasına gidiyordum.
Adımlarım ezbere bildiğim odaya doğru götürdü beni girdiğimde muhafızlar eğilirken abim yer masasının önünde bağdaş kurmuş oturuyordu. Elinde ki parşömen büyük ihtimalle bir mektuptu. Çok sorgulamadan abimin yanına doğru ilerledim.
Abim beni fark ettiğinde başını bana doğru çevirdi ve gülümsedi.
"Hoş geldin Mehmet gel otur."
Abime ben de gülümseyip onun karşısına oturdum.
"Ne okuyordun?"
"Gökçe'nin mektubunu."
Duyduğum isim ile tüm dikkatimi abime verirken benim Gökçe'yi bilip bilmediğimi bilmediğini hatırladım.
"Yani Gökçe derken, Gökçe Hatun kuzenim. Tanışmışsınızdır sizi kurtarmıştı hatta illa tanışmışsınızdır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh-u Revan
Historical FictionKafkas bir kız olan Gökçe Hatun. Osmanlı tarafından yönetilen Kafkasya bölgesinin binevi prensesiydi. Kafkasyaya avlanmaya gelen şehzade ve padişahın pusuya düşürülmesiyle onları kurtarmıştı. Kaderlerinin birleşeceğini her ikiside bilmiyordu. --