Munis
Oylarımızı ve yorumlarınızı unutmayınn❤️
——Şehzade Mehmet ve Mihrimah Sultan
Dizlerimi kırıp eğilirken bunu bir tek ben değil herkes yapmıştı. O sırada ise Mihrimah sultan ve Mehmet benim yanıma gelmişlerdi bile.
Nergis yanımdan uzaklaşırken haremdeki cariyeleri attığı kaçamak bakışları üstümde hissediyordum.
"Gökçe Hatun nereden gelirsin gece gece?"
"Mahidevran Sultanımızın odasından sultanım."
Biz konuşurken Mehmet hala sessizliğini koruyordu. Mihrimah Sultan bizim tanışmadığımızı düşünecek olacakki bizi tanıştırmıştı.
Elleriyle abisini gösterdi.
"Ağabeyim Şehzade Mehmet. Ağabey Mahidevran Sultanın yeğeni Gökçe Hatun."Sanki hiç tanışmamışız gibi birbirimize baş selamı verdik.
"O zaman ben sizi yolunuzdan alı koymayayım. Sultanım Şehzadem."
Eğilerek oradan gitmiştim.Ne sandıysam zaten. Bak gene tanışmamışız gibi oldu. Halenur'da dedi.
Yüzüme nasıl baktığını hatırladıkça sinirleniyordum. Sanki beni hiç görmemiş gibi yüzümü incelemişti.
Sinirim geçmediği için balkona çıktığımda soğuk mermeri tuttum ve karşımdaki denize bakmaya başladım. Ne beklediğimi bile bilmiyordum.
Ben hala denizi incelerken içeri Sümbül Ağa girmişti.
"Gökçe Hatun, bir isteğiniz var mı diye sormak istemiştim."
"Var Sümbül Ağa. Nergis hatun onu buraya çağırır mısın?"
"Allah Allah saygıda bir kusur mu etti yoksa?"
"Hayır hayır."
Sümbül ağa bana cevap vermemiş ve eğilerek odadan çıkmıştı. Yerde üç minder gördüğümde minderin yanına gitmiş ve üzerine oturmuştum. Nergisi beklerken Mahidevran Sultanın bana verdiği bilekliği inceliyordum.
Masmavi bir renkte olan kolye ince detaylıydı. Gümüş renklerle süslenmiş mavi rengin elması parlıyordu.
Bu kolyeyi kesinlikle mavi elbisemle giyecektim.
Ben bunları düşünürken içeri Nergis'in girdiğini duymamıştım bile. Başımı çevirdiğimde Nergis eğilmişti.
"Gel Nergis." Elimle yanımdaki minderi göstermiştim. Çekinik bir tavırla tanıma gelip oturmuştu.
"Bugün hava çok iç karartıcı değil mi?"
"Bence bir şey değişmemiş her gün gibi."
"Bilemiyorum bana mı öyle geliyor lakin buraya geldiğimde nefessizlikten öleceğimi düşünmüştüm. Kafkasya çok ferah bir havaya sahip ondandır."
"Hiç gitmedim lakin gitmek isterim."
Kısa süren sessizliği ben bozmuştum.
"Ee Nergis haremde havadisler neler?"
"Pek bir şey yok. Yeni bir kaç hatun gelmiş. Lakin birini bir görseniz Gökçe Hatun. Allah affetsin şeytan gibi."
"Çirkin mi?"
"Hayır aksine çok güzel. Lakin gözleri o kadar sinsiki kesinlikle buraya gelmesinin bir amacı var. Zorla falan gelmemiştir."
"Adını öğrendin mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh-u Revan
Historical FictionKafkas bir kız olan Gökçe Hatun. Osmanlı tarafından yönetilen Kafkasya bölgesinin binevi prensesiydi. Kafkasyaya avlanmaya gelen şehzade ve padişahın pusuya düşürülmesiyle onları kurtarmıştı. Kaderlerinin birleşeceğini her ikiside bilmiyordu. --