1. KAYKAY

112 12 24
                                    

"Hadi beni yine sev, beni deli deli sev

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Hadi beni yine sev, beni deli deli sev."

"Beni yine yeni yeni yeniden sev."*

Kulaklığımda çalan şarkının sesini yükselttim ve aynada başımda topuz yaptığım saçıma son bir kez göz attım. Kaşımın hemen üstündeki kuru kan tortusunu kaşıdığımda kabuk bağlayan yara açılmış tekrardan kanamaya başlamıştı bile. Dudağımın üstündeki yarayı sürekli yalamamdan bahsetmek istemiyordum bile. Yerdeki sırt çantamı aldım ve son kez sprey boyalarımı kontrol ettim. Eksik yoktu.

"Ahu, çıkıyor musun?"

İçeriden gelen sesle başımı kapı pervazındaki ablama çevirdim. "Evet tatlım, dün yarım bıraktığım grafittiye devam etmem gerekiyor," dediğimde ablam gülümseyerek bana yaklaştı ve omzumdaki çantayı düzletti. "Nezarethanedeki saatlerini özledin bakıyorum?"

Dün biraz olaylara karışmıştım tabii...

"Eh, polisler yakışıklı olsaydı buna imzamı çakardım ama hayır, özlemedim."

Bana gülümsedi ve yanağımdan aldığı makasla içeri döndü. Tabii bağırmayı ihmal etmedi. "Akşam sekizden önce evde ol, biliyorsun Savaş gelecek!" diye tekrar hatırlattı. Ona cevap vermeden ayakkabılığın yanındaki kaykayımı aldım ve kapıyı açtım. Binadan çıktığım gibi kaykayı yere koydum ve üzerine çıktım. Hafifçe ittirdiğim kaykayımla ilerlerken bir yandan da yoldan geçen insanları izliyordum. Kaldırımın hemen kenarındaki asfaltta ilerliyordum.

Sanki hiçbir tarafa ait değilmişim gibi.

Ne kaldırımdan ilerliyordum ne de tam yolda gidiyordum. Tekerleklerim vardı ama gaza basamıyordum. Ya da tekerleklerden vazgeçip kaldırımda yürüyordum. Arafta kalmışcasına gidiyordum, ta kii bir trafik ışığı görene kadar. Bir karar beni bekliyordu. Durmalı mıyım yoksa gitmeli miyim?

İşte şu aralar verdiğim savaş buydu.

Şimdilik yavaşlamayı seçtim ve yeşil ışıkta ilerleyen araçlara inat karşıya koşan bazı yaşlı amcalar ve diğer yetişkinlerde gözlerim takıldı. Sarı ışığı gören araçlardan bazıları ise gaza bastı ve son dakikalarda beklemekten kurtuldu. Kırmızıya dahil olanlarla diğer yayaları izlerken karşıdan karşıya geçen birisi gözüme takılmıştı. Kaldırımın en kenarında, telefonuyla uğraşan fakat yaya geçidinde fütursuzca bekleyen bir adamdı. Gözlerindeki siyah gözlük tam bir güneş gözlüğü gibi duruyordu, üstündeki beyaz tişörtün altındaki bol kot pantolonu, onu tutan siyah kemeriyle aynı renkti.

O da çok geçmeden diğer yayalara katılırken yere vurduğu beyaz bastonu ile merakımı giderdim. Görme engelliydi. Telefonunu tutmaya devam ediyor ve bir şeyler dinlediği belli oluyordu. Karşıdan karşıya sonunda geçtiğini gördüğümdeyse tektar önüme baktım ve telefonumda çalan birkaç şarkıyı geçtim. Sevdiğim bir şarkı olan Seni Kalbimden Kovdum** denk gelince telefonumu hızla üstümdeki hırkamın cebine attım ve yeşil ışıkla beraber kavşağı döndüm.

BEYAZ BASTONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin