dört

87 13 10
                                    

"Alkış seslerini duyabiliyor musun? Gerçekten bayıldılar!"

Oyunları bittikten sonra oyuncular kulise gittiğinde bile alkış sesi kesilmemişti.

"Baya iyi iş çıkardın Jake, gerçekten çok beğenildi."

"Partnerim sen olmasan bu kadar iyi olmazdı." diyerek partneri Kazuha'ya göz kırptı Jake.

"Akşam müsait misin? Bunu kutlamamız gerek, seni yemeğe götürmeme izin ver."

"Memnuniyetle." dedi Jake gülümseyerek.

O sırada kulise Jake'in menajerinin girmesi konuşmalarını kesmişti.

"Rahatsız ettiysem kusura bakmayın. Jaeyun Bey, bir beyefendi sizinle görüşmek istiyor. Dışarı çıkmasını istiyorum ama baya ısrarcı."

Jake birkaç saniye kim olabileceğini düşündü. Jay ya da Heeseung olsa menajeri onları tanırdı zaten, bu kadar ısrarcı başka kim olabilirdi ki?

"Çağır içeri, gelsin."

Kazuha çantasını koluna taktıktan sonra Jake'e döndü. "Ben çıkıyorum, akşam görüşürüz." Jake kıza gülümseyerek karşılık verdi. Menajeri ve Kazuha odadan çıkarken gelen kişinin kim olabileceğini düşündü. Sonra aklına gelen kişiyle masaya vurdu. "Kahretsin! Nolur o olmasın." Kapı açıldığında arkasını döndü. Ne yazık ki aklına gelen kişi gelmişti. Sunghoon'du.

"Jake-"

"Ne işin var senin burda? Beni nereden buldun?"

"Nolur konuşmamıza izin ver, yalvarırım."

"Sunghoon," dedi Jake dişlerini sıkarak. "Defol buradan."

"Beni dinlemen gerek."

"Sana bu hakkı verdiğimde kullansaydın Sunghoon. Defolup gitmezsen ağzını burnunu kıracağım."

"Lütfen böyle yapma Jake." Sunghoon'un sesi ağlamaklı çıkmıştı. O ana kadar Sunghoon'un yüzüne bakmayan Jake Sunghoon'un suratına baktığında dopdolu olan gözlerini görmüştü.

"Heeseung bitti sıra bana mı geldi Sunghoon? Beni ve arkadaşımı rahat bırak, bir haltı düzelteceğin yok."

"Arkadaşını önemsediğin falan yok ki, o kadar umrunda olsaydı benden vazgeçerdi-" Sunghoon sözünü tamamlayamamıştı çünkü Jake öfkesine engel olamayıp yüzüne sert bir yumruk atmıştı.

"Öldüreceğim seni Sunghoon, böyle patavatsızça konuşan ağzını kıracağım." Dengesini kaybeden çocuğun üstüne atladı ve düşmesine sebep oldu. "Sen mi vardın lan yanında? Neler yaşadık biz haberin var mı orospu çocuğu? Çok mu kolay yıllar sonra ortaya çıkıp böyle sikim sikim konuşmak? Ne zannediyosun kendini şerefsiz?" Sunghoon'un yüzünü yumruklamaya devam ederken yüzü kıpkırmızıydı. Sunghoon tepki vermiyordu, kanlar akan suratıyla ve gözünden süzülen birkaç damlayla çoktan hakettiği bu dayağa teslim olmuştu. "Sana bi daha bakar mıyım sandın Sungoon? Bir daha aynı hatayı yapar mıyım sandın? Hayatımın en orta yerine sıçtın, adam akıllı kimseyi sevemedim senin yüzünden. Hepsi senin yüzünden Sunghoon, hepsi senin yüzünden! Benim de, Heeseung'ın da hayatını mahvettin! Umarım en kısa zamanda geberip gidersin de senden kurtuluruz!"

En sonunda Sunghoon Jake'i bileğinden tutmuştu. "Jake" dedi fısıltıyla karışık. "Dur artık."

Jake birkaç saniye çocuğun suratına baktı. Sonra ayağa kalktı. Sinirden titriyordu ve kendini kontrol etmekte zorlanıyordu. Birkaç dakika daha Sunghoon'la aynı havayı solursa elinden geri dönüşü olmayan bir kaza çıkacağını düşündü.

"Bir daha bana, kardeşime ya da Heeseung'a gözükme. Aksi takdirde sadece yüzünü dağıtmakla kalmam." Kapıyı çarparak çıkmadan önce duyduğu tek şey Sunghoon'un özür dilemesiydi. Yumruklarını sıkmaya devam ederken bulunduğu tiyatro binasından hızlı adımlarla dışarı çıktı. Birkaç sokak ötede olan Jay'in bürosuna koşarken gözyaşlarının akmasına izin verdi. Çok suçlu hissediyordu kendini. Onun yüzünden olmuş olabilir miydi ki her şey? Eğer vazgeçseydi Sunghoon'dan, Heeseung daha mutlu olabilir miydi?

when you love someone, heehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin