Fotoğraftakiler Elis ve Barış :) Yorum yazıp vote verirseniz çok mutlu olacağım.İyi okumalar...
-"Burda mı okuyorsun? Daha önce seni görmemiştim." dedi gözlerimin içine bakarken.Şaşkınlığımdan kurtulmaya çalışıp cevap verdim:
-"Yeniyim.İlk günüm."
-"Hangi bölüm?"
-"Hukuk." dedim sesimi kendiden emin çıkması için zorlayarak.Aslında durumda anormal olan bir şey yoktu ama benim alışkın olmadığım bu ortam,üstüne o ve arkadaşlarının "aşırı" yakışıklılığı işin içine girince biraz sersemlemiştim.
-"Se-" demeye kalmadan kelimelerin ağzıma tıkılmasına neden olan bir ses duydum.
-"Doruk!" diye koşarak çimen göze sarıldı,esmer ve uzun kestane rengi saçları olan bir kız.Mankenlerden aşağı kalır bir yanı yoktu.Ben kadar bacakları vardı resmen.Leylek familyasından olabilir diye geçirdim içimden.Gülmemi bastırmaya çalışırken ufak bir ses çıktı ağzımdan.Gözleri bir saniye benle buluşup devirerek çimen göze döndü.
-"Çok özlemişim.İlk gün senfonisi başlamadan kaçalım.Hem ilk gün çömezler içindir." dedi ben yokmuşum gibi davranırken.Yüzüne yayılan gülümseyle çimen gözün kulağına bir şey fısıldadı.
-"Peki Naz.Sen kazandın." dedi kolunu boynuna atıp kızı kendisine çekti Doruk.Adı buymuş demek.
-"Görüşürüz." dedi bana dönüp.Sonunda birini beni hatırlamasına sevinmiştim.
-"Güle güle." diye mırıldandım sessizce.Doruk,sevgili Naz ve arkadaşları giderken Elis kolumu dürtmeye başlamıştı bile.
-"O neydi şimdi." dedi eliyle saçlarını karıştırırken."Aman neyse onu boşver,o taşı nerden tanıyorsun ona gel." diye ekledi elini beline koymuş bir vaziyette.
-"Hiç öyle bakma,bir şey yok.Adını bile az önce öğrendim.Yazın karşılaşmıştık.Yüzümü hatırladığına bile inanamıyorum."
-"Hımm.Sen şunu baştan anlat bakayım." dedi koluma girip beni okulun girişine doğru çekerken.Ben hikayeyi anlatırken bir yandan da okulu gezmeye başlamıştık.Devasa büyüklükte ve Ortaçağ'dan kalma gibi görünen avizelerle süslenmiş konferans salonlarından,son teknoloji ürünlerle dolu amfiler arasında mekik dokurken koca binanın her karışını gezmiştik.
İlk bir hafta koşuşturmacayla geçerken biz de yeni okulumuza alışmaya çalışıyorduk.Elis halinden gayet memnundu,arkadaş edinmeye başlamıştı bile.Ben de okulun dev kütüphanesinde kendime kaybolma izni vermiştim.Son derece modern ve aynı zamanda da klasik dönem esintisi barındıran tasarımıyla insanı büyüleyen bu yerden çıkmak benim için neredeyse imkansızdı.Elis olmasa geceleri burda yatıp kalkardım.Bunun dışında ilk hafta değişik bir şey olmadı. Kendime onu düşündüğüm için kızsamda çimen göz bu hafta okulda yoktu.Neden düşündüğümü ben de bilmiyordum ama arada yeşil gözleri gözümün önüne geliyordu.İkinci haftanın ilk günü Hukuk bölümü başkanı Prof. Dr. Köksaloğlu'ndan bir mail aldım.Derslerin nasıl ve ne zaman yapılacağı yazıyordu.Ertesi sabah saat 8'de olan derse yetişmek için kendimi hazırlanırken buldum.Elis'de kalkmış kahvaltı hazırlıyordu.
"İlk dersin ve asla siyahlar içinde gitmene izin vermem." dedi Elis.
-"Peki bu sefer izin veriyorum." dedim bıkkın bir şekilde.Belki bir defa yapmasına izin verirsem artık beni rahat bırakırdı.
-"Ama asla pembe ve türevleri olmaz." diye baştan uyardım o sinsi sırıtışını görünce.Kafasını salladı.Odasına geçince direkt küçük dolabını açıp gece mavisi bir elbise çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Gölgesinde
RomanceKaranlık yaklaşıyordu.Kapkara bir duman gibi etrafı sarmaya başlamıştı.Ondan kaçmak ya da kurtulabilmek imkansızdı.Sadece gecenin sessizliğinde etrafı ele geçirmesine şahit olurdunuz.Ne durdurabilir ne de geciktirebilirdiniz.Tamamen bir teslim oluşl...