Canım okuyucularım MultiMedya'da Eylül&Doruk'un barda dans edişleri var.Bulabildiğim en iyi şey buydu.Geri kalanı hayal gücünüzle tamamlarsınız.İyi okumalar :)
Bu arada Vote vermeyi unutmayın! :*
***
Bütün hafta Doruk'la karşılaşmamak için kütüphanede ya da kampüsün en ücra köşesindeki ağaçların altında vakit geçirmiştim.Kolunu tutarak yaptığım ani çıkış hem onu hem de beni şaşırtmıştı.Bu yüzden fazla etrafta dolaşmamaya karar vermiştim. Hem,insanlardan uzakta daha rahat hareket edebiliyordum.Bir gün gene kütüphanede yeni kitaplar keşfederken,dev kitaplıkların arasında dolaşırken,öğrencilerin fısıltıyla bir şey konuştuklarını duydum.Aslında dinlemek gibi bir niyetim yoktu ama beynim,esmer çocuğun "Doruk" dediğini duyunca kelimeleri çekip almış,kulaklarım benden izinsiz çoktan dinlemeye koyulmuştu.Kendime kızsam da merakıma yenik düşüp oturdukları büyük yuvarlak masaya biraz daha yaklaştım.Rafların arasından,oturdukları masaya göz gezdirdim ve beni farketmediklerinden emin olduktan sonra elime bir kitap alıp inceliyormuş gibi yapmaya başladım.Dört kişiydiler.İki kız iki erkek.
-"Doruk Akman okula geri dönmüş haberiniz var mı?" dedi sarı saçlı kız şaşkın bir şekilde.
-"O babasıyla yurt dışında değil miydi?"
-"Evet yurt dışındaydı ama yazın dönmüş,iki yıldır kaydı donuktu." dedi kalın mercekli gözlükleri olan siyah saçlı çocuk.
-"Türkiye'ye giriş yasağı kalmış olmalı.Yoksa buraya hayatta gelemezdi." dedi sarışın kız sesini iyice kısarak.
Anlamakta biraz zorlanmıştım ama sonra kelimeler zihnimde düzene girerken gözlerim şaşkınlıkla açıldı.Ufak bir panik dalgası vücuduma yayılırken,elimde tuttuğum kitabı yere düşürdüm.Masadaki bütün kafalar birden bana dönünce ne yapacağımı şaşırıp hemen eğildim ve kitabı alıp rafa koydum. Ardında arkama bile bakmadan kütüphaneden çıktım.Açık renge boyanmış geniş ve ferah koridora çıkınca derin bir nefes aldım.Hızlı adımlarla bahçeye çıkıp önüme gelen ilk ağacın gölgesine oturdum ve düşünmeye başladım.
Birine ülkeye giriş yasağı uygulayabilmek için onun ne gibi bir suç işlemiş olması lazımdıki? Adam öldürme,bilişim suçu,dolandırıcılık,kaçakçılık? Yoksa Ebola falan mıydı?
-"Ay yok daha neler,saçmalama Eylül!" diye kendime kızdım sesli bir şekilde.Aslında bunları duyduktan sonra insanların ona açık bir şekilde bakamadıklarını ve ismini bile gizlice telaffuz ettiklerini farkettim.Sınıfta da ona pek yaklaşan yoktu.Sadece Naz,Barış ve diğer bir kaç arkadaşı vardı etrafında.Beni uyarmasının altında farklı bir sebep olduğunu anlamalıydım.O öylesine kötü çocuk değildi,gerçekten tehlikeli olabilirdi.Ama belkide başka Doruk'tan bahsediyorlardı.
Ben düşüncelerime dalmış türlü senaryolar kurarken telefonum "Dünyaya dönme vakti Eylül!" dercesine titremeye başlamıştı.Kotumun arka cebine sıkıştırdığım telefonumu çıkardım ve ekranı kaydırıp gelen mesaja baktım.
-"Nerdesin Eylül'üm söyle yanına geleyim :)" yazmıştı Elis.Dalgın bir şekilde gülümseyip cevap yazdım.Beş dakika sonra okulun kapısında Elis ve yanında da Barış belirdi.Bu çocukta Elis'in peşinden ayrılmıyordu resmen.Beni gördüklerinde elimi kaldırıp selam verdim.Yanıma gelip çimenlerin üzerine oturdular.
-"Eylül'üm,bitanem!" diye şakıdı Elis ve kollarını boynuma dolayıp yanaklarımdan öptü.
-"Hop,noluyor be." dedim gülerken.Bir yandan da Barış'a bakıyordum.Ellerini kaldırmış "Benim bir şeyden haberim yok" der gibi bir bakış attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Gölgesinde
RomanceKaranlık yaklaşıyordu.Kapkara bir duman gibi etrafı sarmaya başlamıştı.Ondan kaçmak ya da kurtulabilmek imkansızdı.Sadece gecenin sessizliğinde etrafı ele geçirmesine şahit olurdunuz.Ne durdurabilir ne de geciktirebilirdiniz.Tamamen bir teslim oluşl...