Navigasyona gerek yok bela bizi bulur

316 26 121
                                    

Daha saatler önce kahkahalar atarak süslediğimiz şehirden oldukça yüksek bir alanda bulunan mekanın önüne döndüğümde ellerim titriyordu, şimdi o kadar kasvetli, o kadar karanlıktı ki havası. Az önce ellerimde tutarken defalarca okuduğum kağıdın üzerindeki o cümleyi aklımdan çıkartamıyordum

Hastaya Meningioma*teşhisi konmuştur.

En altta onun adını görene kadar kağıtların başkasına ait olduğunu düşünmüştüm, böyle bir şeyi benden saklama olasılığı o kadar gerçek dışı gelmişti ki bana. Şimdi yine ona bir şey olmasın diye ayaklarının dibine gelmiştim, ölürdüm bu çocuk için, kalbim kırılırdı, delirirdim, parçalanırdım ama o isterse asla hayır diyemezdim.

"Ryan!"

Üzerine geçirdiği beyaz gömleği yer yer ıslaklıklarla kaplanmıştı ve nizami şekilde siyah pantolonuna sokuşturduğu şekilden tamamen çıkmıştı, yine de parlaklığı gözlerimi alıyordu. Sebastian beni görünce önce birkaç saniye duraksadı belki de tepkimden korkuyordu bilmiyordum, yine de kollarımı onun için açtığımda koşarak bana sığınması yaşanan her şeyi unutturan bir ilaç gibi gelmişti.

"Ne yaptın bakalım ben yokken?"

Elimden geldiğince canımı yakan bu konuya değinmemeye çalıştım, zamanı değildi. Sebastian başını göğsümden kaldırıp ağlamaktan kızarmış gözlerime bakıp gülümsedi ve elini yanağıma bıraktı, acımı dindirmek istiyordu biliyordum, kendi acısından önce beni düşünüyordu. Dokunduğu her yerde çiçekler açtıran çocuk nasıl zehirli sarmaşıklar tarafından boğulabilirdi?

"İrfan abilerle oyun falan oynadık işte, dağılırız sanırım şimdi."

Yüzündeki kırgın ifadeyi görebiliyordum, ona vermek istediğim mükemmel doğum gününü ellerimle mahvetmiştim. Sol bileğimde takılı saate göz attığımda saatin 9.32 olduğunu farketmemle gülümseyip bal küpüme döndüm.

"Daha önümüzde upuzun gece var ne dağılması"

Yemin ederim yüzündeki dargın ifadenin anbean bir gülümsemeye dönüşmesini izlemek o kadar muhteşemdi ki başka hangi manzara bu kadar güzel gözükürdü bilmiyordum. O gülümsemenin nedeni olmak insanın üzerinde müthiş bir gurur bırakıyordu, günlerce ağlattığım çocuğu yıllarca gülümsetmek istiyordum, yapmalıydım da.

"Oğlum hadi içeri gelsenize götünüz dondu burda"

İrfan üstündeki fenerbahçe armalı montuyla kapıdan bize seslendiğinde bir yandan ellerini ovuşturuyordu, havanın buz gibi olduğu aklımıza bile gelmemişti o anda.

"Geliyoruz şimdi"

Kapıdan biraz uzakta olduğumuz için ben de bağırmak zorunda kalmıştım, bir yandan da sebastianın başını göğsüme sıkıştırıp elimle bir kulağını kapatıyordum, fazla ses hastalığını tetikler miydi acaba? Ya da basınç? Aklıma gelen şeyle bir anda sertçe onu bastıran elimi serbest bırakmıştım, her an ona bir şey olur korkusuyla nasıl yaşayacaktım?

Sebastianın titreyen bedenine sağ kolumu sarıp daha fazla üşümemesi için onu içeri yönlendirdim, şimdilik bu konuyu açmanın faydası yoktu daha sonra epeyce konuşacaktık zaten.

"Ryan az dursana bi şey konuşmamız lazım"

İrfan kaş göz hareketleriyle Sebastian hakkında konuşacağımızı belli ederek onu içeri göndermemi istedi, ben de kısa bir gülümsemeyle birazdan yanına geleceğimi söyleyip Sebastianı içerde muhtemelen futbol kavgası yapan grubun yanına yolladım. İstediğim son şey şuan İrfanla sevgilimin beyninde yer edinen tümör hakkında konuşmaktı ama beni yakaladığında bırakmayacağının da farkındaydım. Zaten daha ne kadar kaçacaktık ki bu konudan?

İrfan kolunu omzuma atıp beni bahçedeki sık dizilmiş çam ağaçlarına yönlendirirken bakışlarım bomboş bir şekilde ormanlık alandaydı, ne düşünmem gerektiğini bile bilmiyordum, beynim buz tutmuştu adeta.

"Sen önce konuş bir Sebayla, öyle para falan sıkıntısı varsa aramızda hallederiz. Araştırdın mı hiç nasıl bir şeymiş?"

Omzumu patpatladığında belki de ilk defa onlar gibi insanlarla arkadaş olmaktan bu kadar gurur duymuştum, onlar olmadan üç adım bile atamazdım kesinlikle.

"İyi huylu olduğunu okudum, cerrahi operasyonla halledilebiliyormuş ama Sebastian'ın hastane korkusu var. Nasıl ikna edeceğimi bilmiyorum."

Sebastianın da çok iyi bir çocukluk geçirmediğinin farkındaydım, her ne kadar bu konu hakkında çok şey konuşmamış olsak da annesi kanserden vefat ettiğinden beri hastanelerden itinayla nefret ettiğini biliyordum, panik atakları da o zamanlardan kalmaydı zaten. Durum böyleyken onu ameliyat olmaya ikna etmek fazlasıyla zorlayıcı olacaktı.

"Ne yapalım oğlum bile bile ölümünü mü izleyeceğiz çocuğun? Sen konuşur ikna edersin onu."

Umarım, diye geçirdim içimden ancak söyleme gereği duymadım. Fazla uzaklaştığımızı farkeden İrfan da geldiğimiz yolu çok daha hızlı bir şekilde geri arşınlatmıştı bana zaten.

"Beyler körebe mi oynasak lan"

"Üç yaşında mısın amına koyayım"

Altay İrfanın hevesini kursağında bıraktığında onun ölümcül bakışlarına maruz kalmıştı, tabii biz o sırada katıla katıla gülmekle meşguldük.

"Kalk lan şerefsiz ilk ebe sensin"

"Siktir git lan oynamam ben"

"Sana soran mı oldu yarrak kafa"

İrfan Altaydan çokça kısa olmasına rağmen çocuğun üstüne atlayıp elindeki birkaç saat önce Sebastianın gözlerini saran kumaş parçasını gelişigüzel bağladığında Sebastian sırıtarak ayağa kalkmış, Altaya seslenerek onu gıcık etmeye başlamıştı.

Bense oturduğum köşede onlara gülümsüyordum, aklımda olan tek şey ise belki de bu anımızın son mutlu olduğumuz an oluşuydu.

"Lan kar yağıyor!"

Bu akşam daha fazla olayı kaldıramayacağımın farkındalığıyla ayağa kalkıp arkamdaki cama yapıştığımda gerçekten de fırtına şeklinde yağan karı farketmiştim.

"Mahsur kaldık"

Ferdi aramızda muhtemelen şuanda aklını kullanabilen tek kişiydi ve dediği şeyde de sonuna kadar haklıydı. Kesinlikle mahsur kalmıştık ve nedense bu kadar belanın bizi bulduğuna hiç şaşırmamıştım.

Bilmem kaç asır sonra yeni bölüm🤩🤩🤩 Mert Hakan yerine İrfan karakterini koyduğumu ikinci kez belirtiyorum, ilk bölümdeki isimleri değiştirmedim çünkü mertle bağlantılı şakalar vardı.

Birdahaki yüzyılda görüşürüz🫡😘😘

Meningioma*
Beyni saran zarlardan kaynaklanan, yavaş büyüyen ve çoğu iyi huylu olan tümörlerdir. Beynin içinden kaynaklanmadığı için teknik olarak beyin tümörü olmasalar da büyümeleriyle beraber beynin üzerinde baskı yaratarak bir takım belirtilere sebep olurlar.

Civciv ve Timsah Masali | Ryan Kent, Sebastian SzymanskiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin