4

52 7 4
                                    

"Bana benim hakkımda sana anlatılan her şeyi anlat"

Her şeyi en ince ayrıntısına kadar öğrenmek istiyordum. Ve bu işte bana yardımcı olabilecek tek kişi oydu.

   ~

"Tamam anlatacağım. Ama önce kantine gitmemiz gerek biliyorsun değil mi?"

  Kolumdan tutarak kantine sürükledi. İçeri girdik. Kantin doluydu. Herkesin bize baktığını fark edince minhonun elini kolumdan çektim. Daha fazla dikkat çekmek istemiyordum

   Sıraya girdik ve beklemeye başladık. Sıra bize geldiğinde ise kantinciden bir tost istemiştim.

   Kantinci tostumu hazırlayıp uzattı. Ve tam o sırada bir şey hatırladım.

Yanımda para yoktu.

Ceplerime baktım bir şey bulurum umuduyla ama yoktu işte.

Ne yapacağımı bilmiyordum ve kantinci parayı vermem için bekliyordu.

Sonra yanımdan bir kol uzandığını hissettim ve kolun sahibine baktım. Yine Minho.

Parasını ödedi ve bir şey dememe izin vermeden tostu elime uzattı ve kantinin çıkışına ilerledi. Arkasından onu takip ettim.

Boş sınıflardan birine girdik ve en arka sırasına oturdu. Sonra karşısına oturmam için işaret verdi. Oturdum.

"Şimdi ne öğrenmek istersin?"

"Bildiğin her şeyi."

"Peki."

Masada biraz doğruldum. Doğrudan yüzüne baktım. Yüzü gerçekten kusursuzdu. Muhtemelen okuldaki en iyi yüz onundu. Eşi benzeri yoktu ama estetik gibi de durmuyordu. Ailesi hem zengin hemde yüzü çok güzel. Eminim güzel bir hayatı vardır.

"Jisung, dinliyor musun?"

Sesini duyunca sıçradım. Onu düşünmekten dinleyememiştim.

"Üzgünüm... Sen devam et."

Hafifçe gözlerini devirir gibi oldu. Ama konuşmaya devam etti.

"Tamam... Okula gelmediğin günden iki gün öncesinden  başlayacağım. Cumartesi günü. Bende bilmiyordum ama bana da bir arkadaşım söyledi. Fotoğraflarını itiraf sayfasına atmışlar. İtiraf sayfasının sahibi her türlü ısrarıma rağmen atan kişiyi söylemedi. Ama olay patladı ve bazıları sana..." Derin nefes aldı sanırım devamını getiremiyordu.

Hafifçe başımı salladım.

"Anladım." Tostumdan zoraki ısırık aldım. Çünkü devlet suçu işlemişim gibi bakıyordu.

Yine midem bulanmaya başladı.

"Peki sen?"  Dedim hafif boğuk bir sesle.

"Sen inanmış mıydın?"

"Tek bir kırıntım bile inanmadı. İnan bana, pek gerçekçi gelemeyebilir. Biliyordum. Senin öyle biri olmadığını biliyordum. Buna tüm kalbimle inanmıştım. Ama biliyorsun insanlar bir şeye inandılar mı ondan vazgeçmeleri çok zor. Özellikle ellerinde kanıt niteliğinde bir fotoğraf olunca."

Anlar şekilde başımı salladım. Sözleri çok samimiydi. Bir şekilde ona inanmam için beni çeken bir şeyler vardı.

"Başka soracak sorun yoksa yemeğini ye de gidelim"

Others And You// Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin