Yine epey zorlu ve yorucu bir gündü, haftalar süren koşuşturmaca son bir haftadır epeyce artmaktaydı.
Bu son bir haftada hastaneye birçok insan gelmeye başlamıştı. Sanırsam salgın tam olarak gerçekleşmişti. Hepsi de aynı şikayetlerden; kusma, ani kalp atakları, sindirim bozukluğu gibi şeylerden yakınıyorlardı. Kaos ortamı yaratmamak için hastalara ve yakınlarına durumu detaylı bir şekilde anlatmaktan kaçınsakta, bunun bir çözüm olmadığı âşikardı. Elinde sonunda o çürümekte olan organlar iflas edecek ve öleceklerdi. Ben normalde hasta bakım ve muayene bölümünde çalışıyordum ta ki şu haftalar önce gerçekleşen sonun başlangıcının başlamasına kadar... Artık sınırına ulaşan hastalar öncelikli denek olarak kullanılıyordu, ben de bu suçun ortaklarından biriydim. Her şeyin başladığı güne dönersek bir cuma günüydü. Her zaman olduğu gibi mesaim bitmiş, toparlanıyordum. Bir görevli personel odasına girip müdür tarafından çağrıldığımı bildirdi. Eşyalarımı dolapta bırakıp müdür odasının yolunu tuttum. Odaya girdiğimde iki iş arkadaşımı daha gördüm, simâlarına bakınca; onların da aynı şekilde habersiz olduklarına kanaat getirdim. Bu beni bir miktar da olsa rahatlatmıştı. Müdür koltuğu işaret edip koltuğa oturmamı söyledi, oturdum. Çekmecesinden bir zarf çıkarıp okumaya başladı:
" Sun* Hastane Müdürlüğüne
Yan şehirlerinizde sebebi daha tespit edilemeyen bir salgın sebebiyle organ çürümeleri kaynaklı ölümler gerçekleşmektedir. Yetişkinlerde 7-8 , çocuklarda 10-11 güne kadar zaman bırakan ve hızla yayılmakta olan bu salgın hastanenizde görülür ise diye bu iletiyi alınca bir ekip oluşturup salgına kapılmış kişileri denetim altında tutup gözlemleyiniz ve çözüm arayışına çıkıp araştırma yapınız. Gereği dahilinde hastaya yasa dışı olan uygulamaları uygulamanız serbesttir. Hastaları kaos ortamından uzak tutup gizliliğe önem veriniz. Gözlemlerinizi ve alternatif çözümlerinizi ilk ve tek örnekleri ile bize göndermenizi talep ediyoruz."
Müdür derin bir nefes alıp tepkimizi ölçmek istercesine süzdü herkesi. Belliydi ki çoktan okumuştu bu zarfı kendine.
Herkes durgunlaşmış dışarıda yağan yağmur eşliğinde bir sessizlik çökmüştü üzerimize. Fırtınaya yakalanmış fırtına öncesi sessizlikti âdeta. Önce neye tepki vereceğimize şaşmış durumdaydık. Yan şehirlerimizde salgın vardı hem de 1 haftaya yakın bir ömür bırakan, organlarının çürümesine yol açan. Eğer buraya bulaşır ise bu salgın bu sefer de onlara yasa dışı yollar -kısaca denek olarak- kullanacaktık. Bu suç bir yana ya biz de aynı şekilde bu hastalığa yakalanırsak o zaman ne olacaktı... Ben bu düşünce yığınlarının altında ezilirken iş arkadaşım konuşmaya başladı:
"Ve bu ekip biz mi olacağız?" diye bir soru yönelterek şaşkınlığını gizlemek istemediğini belirtti.
Müdür çekingen bir üslup ile karşılık verdi:
"Evet, bu ekip biz olacağız." diye yanıtladı sesinde ağır bir * (ing) Güneş. (ç.n.)kararsızlık, korku ve mahcupluk vardı. Bunu irdelemek istesem de değinilmesi gereken çok daha önemli konulara sahiptik. Ve onu da suçlamak istemiyordum çünkü hepimizi kastetmişti, o da bir emir kuluydu lakin sormadan edemedim:
"Peki, biz niye seçildik ;bu hem kendi canımızla hem de başkalarının canıyla oynan bir kumar âdeta. Bunu kabul
etmek zorunda mıyız ?"
Müdür hiç kimseyle göz teması kurmadan bir süre öylece daldı. Ya yalan arıyordu ya da cümlesini toparlamaya çalışıyordu. Bunu şimdi öğrenecektik:
"Sizin haklarınızı ihlal ediyoruz bunun farkındayız lakin yapabileceğim bir şey yok isimleriniz çoktan gönderildi. Neye göre seçildiğinizi ben de bilmiyorum. Sadece bize belirli talimatlar verildi, onları uyguluyoruz. "
Bu çok bariz bir yalandı çünkü mademki biz bir ekibiz "Sizin haklarınızı ihlal ediyoruz..." gibi bir cümle kurması saçma. Destekleyen unsurlardan bir diğeri ise şu an bize bir kağıt uzattı ve o da dahil herkesin imza atması gerekiyor. Bu sebeple de "...çoktan gönderildi." diye bir olasılık ortadan kalkmış oluyor. Son olarak beden dili sayesinde de tescillenmiş oldu. Ama farkındaydım diğerleri de farkındaydı. Sınırımız bu kadardı daha fazlasını irdeleyemezdik. Müdürün bize uzattığı kağıt ek olarak gizliliğe dair bir sözleşmeydi. Bu bizzat müdür tarafından oluşturulmamıştı. Aynı şekilde o da ekip içerisinde diye geçiyordu. Hepimiz imza attık. İtiraz etsek de hiçbir şey olmayacaktı. Müdürün bunu denediğine neredeyse emindim. O bile başarılı olamamışken ona isyan etmemiz mantıklı değildi. Sonrasında müdür bize ne yapmamız gerektiğini anlatmaya başladı. Bir canın bu duruma düşmesi acı vericiydi. Hasta olan kişilerden gerekli miktarda istediğimiz zaman kan, tükürük vb. istediğimiz şeyi kullanmak için alabiliryorduk. Bunun için onlardan izin almamıza da gerek olmayacaktı ve daha detaylı bir şekilde yapacağımız her şeyi anlattı. Kısaca istediğimiz zaman istediğimizi onlar bir oyuncak edasıyla yapacaktık. Bunu yapmayı gerçekten istemiyordum fakat işi bırakırsam sürdürebileceğim bir yaşamım yoktu. Dave ve Simon da molalar da konuştuğumuz kadarıyla öyleydi. Dave'in sebebi bizimkine kıyasla farklıydı. Biz maddi durumlardan kaynaklı bırakamazdık lakin onun başka bir sebebi vardı bize anlatmamış olsada bunun maddiyat olmadığı kesindi. Her halükarda üçümüz de aynı kefedeydik ve yine doğal seçilimde elenmiştim.Ben bu düşünceler beraberinde yoluma devam ederken arkamdan birisi bana seslendi, bu Simon'dı. Elinde bir kaç sayfa bulunuyordu, onları bana uzattı ve nefesini dizginlemeye çalıştı. Konuşacak hale gelebildiğinde sayfalardan en üstte duranını işaret edip açıklamaya başladı:
"Hatırlıyorsan geçen hafta bir aşıyla uğraşıyordum."
Başımla onaylayarak karşılık verdim ve konuşmaya devam etti:
"Dün bunu kritik durumda olan bir hastaya uyguladım, kağıttan da anlayabileceğin gibi sonuçlar olumlu maalesef ki önceki hasarı onarmaya yaramıyor yinede hasar akışı bununla kısa bir süre içinde duraksıyor ve artık organları çürümüyor."
Bu kadar önemli bir belgeyi ayak üstü okumayıp incelemek istediğimi söyledim. Tek örneğini de yetkililere göndermek durumunda olduğumuz için fotoğrafını çekmekle yetindim.Simon normale kıyasla heyecanından olsa gerek çok enerjik ve ümitli görünüyordu. Çektiğim belgeleri alıp hastanenin yolunu tuttu. Hava hafif eserken rüzgar kulağıma hitaben bir melodi mırıldanıyordu, bu güzel melodi içimde ki ümidi uyandırıp güzel bir son olabileceğini gösterdi bana âdeta.
Yaklaşık bir 15 dakika sonra eve varabildim. Montum yoğun nemden kaynaklı olsa gerek ağırlaşmış ve hafif ıslaktı, kuruması için peteğin üstüne koydum. Karnımda aynı şuan rüzgarın dışarıda bağırdığı gibi açlıktan bağırıyordu. Hastalar şu sıralar çok ağır durumda olduğu için her zaman öğlen yemeğine çıkamıyorduk. Boşluk bulsak bile yediğimizden pek bir şey anladığımız söylenemezdi. Kendime basitçe bir sandviç hazırladım, masaya oturdum. Bi andan yerken bi andan da sonuçları inceliyordum. Bu gerçekten ümit dolu bir sonuçtu. Simon'ında dediği gibi virüsü vücudun içinden atamıyordu lakin onu işlevsiz hale getiriyordu, aşının yapımıyla ilgili de oldukça detaylı bilgi vermişti. Hepsini okumayı tamamladıktan sonra yatağa yöneldim. Başımın acıdığı mi veya ağrıdığı mı ikileminde kendimi sorgularken uykuya teslim olmuştum. Uyandığımda saate bakmamla beraber geç kalıp kalmayacağımı belirten kritik bir dakikada olduğumu fark ettim. Hızlıca hazırlanıp evden dışarı adımımı attım, hızlı tempoda yürürsem tam zamanında orda olacaktım. Etraf soluk görünüyordu, gerek insanlar olsun gerek ağaçlar, evler... Ağacın yapraklarını döktüğü gibi insanlar da renklerini dökmüştü sanki. Bu çevre hastaneye yakındı belki de canları yakınlarının acılarına ve yok oluşlarına katılmıştı. Sadece soğuğun onlara gösterebildiği renklere sahiptiler. Tam da hesapladığım gibi hastaneye vaktinde geldim. Eşyalarımı hızlıca dolaba koyduğum için biraz süreye sahip olmuştum. Bu süre zarfında Simon'ı tebrik edip sonuçlar hakkında konuşmak istedim, etrafı gezindim ama Simon'ı bulamadım. Biraz ötemde Dave'i gördüm yanına gidip belki görmüştür umuduyla, Simon'ı görüp görmediğini sordum. En son dün akşam müdüre evrak vermeye giderken gördüğünü, sabah hiç rastlamadığını söyledi. Teşekkür edip saatim geldiğinden dolayı hastaların yanına döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonun Başlangıcı
ActionDaha önce hiç bir yerde paylaşmayı düşünmemiştim, bu kararım da doğru çıkarım umarım... Hikayem bir salgın ile ilgili zamanla fantastik ve romantiğe de giren bir hikaye olacak. Umarım beğenir ve destek olursunuz.