sabah gözlerimi açtığım da burnuma dolan güzel kokuyla gülümsedim ister istemez. gözlerimi açtığım da yabancı bir odayla karşılaştım. yatakta doğrulduğum da yan tarafım da tekli koltukta uyuyan zanioloyu gördüm. burası onun odası olmalıydı. burnuma gelen koku da onun kokusuydu.
ayaklarımı yere değdirerek oturduğum da zaniolo da gözlerini açmış uyku sersemi bir şekilde bana bakıyordu. "günaydın." dedim gülümseyerek
o da doğrularak eliyle yüzünü sıvazladıktan sonra "günaydın." dedi esnerken.
"niye orda uyudun? tutlmuştur her yerin." dedim
kafasını iki yana sallayarak "dalmışım, sen rahat uyudun mu?" dedi ayağa kalkarak
bende ayağa kalktığım da "uyudum uyudum." dedim memnun çıkan sesimle
banyoya geldiğimiz de "ilk önce sen gir." dedi zaniolo kapıyı açarak
kısa bir gülümseme verdikten sonra içeri girerek kapıyı kapattım. aynada yüzüme baktığım da dağılmış gözüküyordum. elimi yüzümü soğuk suyla yıkayarak açıldım biraz da olsa. son olarak saçlarımı elimle şekillendirdikten sonra kapıyı açarak çıktım.
dümdüz ilerlediğim de direkt olarak salona çıkmıştım zaten. zaniolo amerikan mutfak olan mutfakta bir şeyler yapıyordu. onun yanına ilerlediğim de "sen otur şurda, ben geliyorum hemen." dedi koltukları işaret ederek.
kafamı salladığım da hızlıca banyoya gitti. yaklaşık bir on dakika içinde geri geldiğin de üstünü değiştirmişti. "sana da rahat bir şeyler vereyim mi?" dedi bana bakarak
kafamı iki yana salladığım da "gerek yok, sağol yine de." dedim
salondan mutfağa geçtiğin de bende mutfağa doğru ilerledim. tezgahın arkasında duran tabureye oturarak dirseklerimi masaya yasladım. zaniolo bir şeyler yaparken onu izlemeye başladım.
"yardım ister misin?" dedim dikkatini çekerek
kafasını bana çevirerek "ben halledicem sen otur sadece." dedi gülümseyerek sonda da göz kırpmıştı. ne kadar karizmatik durduğunu farkında mıydı acaba? karşıma her gün erik gibi bir zaniolo çıkmadığı için kendimi onu izlemeye bıraktım.
bir süre sonra her şey hazırdı ve zaniolo çaylarımızı koyarak hemen karşıma oturdu. yemeye başladığımız da "afiyet olsun." dedi
bende ona aynı şekilde karşılık verdiğim de sessizliğe gömülmüştük. "dün için özür dilerim." dedim suçlu çıkan sesimle
kaşları çatıldığın da "ne için özür diliyorsun?" dedi
"uğraştırdım seni." dedim omuz silkerek
"saçmalama ne uğraştırması? ben halimden memnunum gayet." dedi o da omuz silktiğin de
bu tavırlarını gülümsediğim de "eski sevgilin hakkında bir gelişme var mı?" dedim arkama yaslanarak çayımı yudumluyordum.
bir kaç saniye sessizlikten sonra "bana yazdığın gün yazdı, benimle konuşmak istediğini söyledi." dedi
istemeden biraz doğrulduğum da içimde ki sıkıntıya anlam verememiştim. "ee ne konuştunuz?" dedim sorarak
kaşlarını çatarak bana baktı ve "ne mi konuştuk? konuşmadık, konuşsaydık bile konuşacak bir şeyimiz kalmadığını konuşabilirdik sadece." dedi net çıkan ses tonuyla. bu konuda oldukça ciddiydi ve asla ama asla yumuşama göstermiyordu.
"bir şey sorabilir miyim?" dedim meraklı ses tonumla
kafasını salladığın da o da sadece çayını yudumluyordu artık. dikkatle beni izlerken "özlüyor musun onu?" dedim eski sevgilisinden bahsederken. ismini bilmiyordum.