KAMER: 4

2.5K 269 36
                                    

Sadegül, oğlunun odasına ilk girdiğinde onu görünce hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı. Oğlunun koca adam oluşunu bile görememişti, bir anne olarak yıllarca oğlunu görmekten mahrum kalmıştı. Onu o yalnızlıktan tutup çıkaramamıştı, kocası izin vermemişti. Herkesin aksine o oğlunu bir cani olarak görmemişti hiçbir zaman, gidip oğluna sarıldığında burnuna dolan kokusu onu en son kokladığı zamanla aynı kokuydu. Şafak annesine kızgın değildi, öfkesi sadece babasınaydı. Kardeşi için yaptığı şeyden pişman değildi, yine yapması gerekse yine yapardı ve bunun sonucunda kaybedeceği insanlar umurunda değildi. O doğru bildiğini yapmıştı.

Kardeşine yaptığı gibi sırtını okşamıştı yavaşça annesinin. Onu sakinleştirmişti, hıçkırıklarının arasından sorduğu soruları cevaplamıştı, iyi olduğunu söylemişti. Hapishanedeyken annesinin gizlice gönderdiği hiçbir avukatı kabul etmemişti, cezası neyse onu yatmıştı.

"Aç mısın oğlum?" diye sorarken yaşlı gözlerle oğluna bakmıştı Sadegül. Oğlu ne kadar da büyümüştü, karakteri hiç değişmemişti. Eskiden ne kadar soğukkanlı duruyorsa yine öyle duruyordu. "Sevdiğin tüm yemekleri yaptılar senin için, ben pek yemek yapmayı bilmem ama ben de yardım ettim. Sen hepsinden yersin diye..."

Şafak, hafif bir gülümsemeyle başını onaylarca sallarken annesine bakmıştı. Annesi hiç değişmemişti. O duru güzelliği hep aynıydı. Babası ne kadar katı biriyse annesi o kadar masum biriydi.

"Duş alıp gelirim." demişti annesine bakmaya devam ederken. Sadegül'ün dudaklarında huzurlu bir ifade oluşurken yüreğindeki korku birden gün yüzüne çıkmıştı.

"Şafak..." derken oğluna doğru bakmıştı, nasıl söyleyeceğini de bilmiyordu. Atilla bey ne kadar öfkeli biriyse oğlu da tıpkı onun gibiydi. Şafak annesine doğru baktığında Sadegül ona doğru yaklaşmış ve karşısında durmuştu.

"Babanı biliyorsun, değil mi?" diye sormuştu Sadegül, "Eğer sana bir şey söylerse canını sıkma, onun hep böyle biri olduğunu unutma olur mu?"

"Endişelenme." diyerek annesinin koluna yavaşça dokunmuştu Şafak. Bu konağa dönüşü de annesi ve kardeşi içindi, herkes bunu çok iyi biliyordu.

Sadegül, oğlunun odasından çıktıktan sonra mutfaktan yemek odasına koşturan kadınların arasına katılmış ve hazırlanan şeylere bakmıştı. Evde adeta bayram havası vardı, çeşit çeşit yemekler yapılmış uzun bir masa kurulmuştu. Derin de mutfakta kurabiye yapıyordu abisi için, Kamer ise sofrayı kurmakta kadınlara yardım ediyordu.

"Sultan, Ayşe," derken iki kadına doğru bakmıştı Sadegül gülümseyerek. "Her şey tam istediğim gibi görünüyor ellerinize sağlık."

"Ne demek Sadegül hanım, bizim görevimiz budur." demişti Sultan gülümseyerek. Ayşe ise gülümsemekle yetinmişti. Bu aileyi o da çok seviyordu ancak tehlikeli yanlarını da bildiği için daha durgundu.

Masa hazır olduğunda Sadegül en baştaki yerin sol tarafına oturmuştu. Derin annesinin yanındaydı, bir süre sonra yemek odasına giren kişi Atilla bey olmuştu. En baştaki yere doğru ilerlerken masaya kısa bir bakış atmıştı. O da oğlunu özlemiş olsa da öfkesi çok büyüktü. Ailesinin adını çıkarmıştı, oğlu katil dedirtmişti herkese. Kardeşinin doğum gününde sebepsizce yapmıştı bunu. Öfkesine bile sahip çıkamamıştı.

Mutfakta çalışan hizmetliler masanın arka tarafında dizilmiş, herhangi bir şeye ihtiyaç olur diye ve servis yapmak için bekliyorlardı. Bu her yemekte böyle olurdu.

Bir kaç dakika sonra yemek odasına giren kişiyle bayramın nedeni görülmüştü. Şafak, siyah gömleğinin kolunu kıvırarak ağır adımlarla salona girdiğinde, hizmetliler kaçamak bakışlarla bakmıştı ona doğru.

KAMER  (Köy serisi III)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin