KAMER: 2

3.1K 307 28
                                    

Merhabalar, uzun bir aradan sonra. Yeni kitabımıza vaktim oldukça sık sık bölüm eklemeye çalışacağım destekleriniz için çok teşekkürler. Oy ve yorumlarınızı görürsem mutlu olurum keyifli okumalar :)

"Bunları duvara yaslayıver, vallahi belim koptu daha mutfakta dolusuyla iş var biliyorsun." demişti orta yaşlardaki kadın Kamer'e doğru bakarken. Yıkanması gereken bir kaç halı vardı ve Kamer'le birlikte arka bahçede onları yıkamışlardı ama bugün o kadar yoğun bir gündü ki kadının koşturmaktan beli ağrımıştı. Çok kişi olmasına rağmen konağın işlerini yetiştirmekte zorlanıyorlardı çünkü bu konakta neredeyse her gün misafir ağırlanıyordu ve çok büyük bir konaktı.

"Olur Sultan abla, ben hallederim merak etme." diye cevaplamıştı Kamer güler bir yüzle. Kamer büyümüş, büyüdükçe de güzelliğine güzellik katılmıştı. Konaktaki herkes onu çok severdi, dudaklarından kelimeler değilde ballar çıkardı sanki. Sakin tavırları ve uslu bir kız oluşu herkesi gülümsetirdi. Sadegül hanım ve Atilla beyin kızı Derin ile beraber büyümüşler aynı okula da aynı sınıfa da beraber gitmişlerdi. Derin çok hareketli bir kızdı, bazen öfkeli çıkışları olurdu ama bu  şımarıklığı hayat farklılıklarından dolayı böyleydi. Derin bu konağın sahinin kızıyken, Kamer onların çalışanıydı ailesiyle birlikte. Yine de bu iki kız birbirini çok severdi. 18.Yaşına ilk giren Derin olmuştu. Kamer ise bir hafta sonra girecekti. Liseyi bitirmişler, üniversite  hayalleri kurmaya başlamışlardı. Derin üniversiteye gitmek istiyor ve özel dersler alıyordu, öğrendiği her şeyi Kamer'e de anlatmaya çalışıyordu Ancak Kamer'in bu isteği sadece bir hayal olarak kalacak gibiydi çünkü ailesinin buna durumu yetmiyordu. Kamer de bunu bildiği için ailesine hiç üniversiteye gitmek istediğinden bahsetmemişti.

"Annen mutfakta koşturuyordur şimdi, gidip biraz ona bakayım." diyerek oradan ayrılmıştı Sultan. Bugün sabah ezanından beri tüm konak ayaktaydı. Herkes tuhaf duygular içindeydi. Çünkü Şafak hapisten bir hafta önce çıkmış ve bugün de konağa döneceği haberini ailesine göndermişti. O kara günden sonra babası Atilla bey yüreğinde bir yangınla yaşamıştı. 11 yıl olmuştu, o kara günden bu güne tam 11 yıl geçmişti. Şafak'ın gençliği hapiste geçmişti, 18 yaşında girdiği hapisten 29 yaşında çıkmıştı. Sebebini sadece o ve Kamer biliyordu. Atilla bey oğlunun bir cinayet işlemesini kabullenemiyordu. O gece ne olmuştu ve Şafak'ın birini öldürecek kadar gözünü ne karartmıştı kimse bilmiyordu.

Aynı gece topun peşinden koşarken düşüp başını yaralayan Derin, o gece olanları hiçbir zaman hatırlayamamıştı. Başını sertçe vurmasının etkisiyle geçici bir hafıza kaybı yaşamış ancak hafızasını geri kazandığında o geceye dair hiçbir şey hatırlayamamıştı. Sadece karanlık bir orman hatırlıyordu ve o renkli topu. Bir de can arkadaşı Kamer'i.

Kamer, yerdeki halıyı güçlükle tutup duvara doğru kaldırmaya çalışırken kaşları çatılmıştı, bu halı neden bu kadar ağırdı böyle? Bir süre uğraştıktan sonra halıyı duvara doğru kaldırmayı başarabilmişti. Halı yıkarken ıslanan elbisesinin etekleri yere sürtüyor ve kumaş üzerine yapışıyordu. Uzun saçlarının örgüsü dağınık bir şekilde arkaya doğru atılmıştı, bir kaç tutam saçı güzel yüzüne doğru dökülmüştü. Yanakları al aldı, halının ağırlığı onu zorluyordu çünkü cılız ve minyon bir kızdı.

Halıyı kaldırıp duvara doğru yasladığında geriye doğru bir kaç adım atmış ve derin bir nefes alıp gülümsemişti. Evet, halıya meydan okumak gibi bir gülüştü belki ama o bundan hoşnuttu. Halıya sen mi büyüksün ben mi bakışları atarken, halının sen değil ben büyüğüm der gibi tekrar öne doğru düşmesini görünce Kamer'in gözleri şaşkınlıkla büyümüştü. Halı çok büyüktü ve çok ağırdı, ıslak olduğu için daha da ağır bir hal almıştı bu yüzden Kamer'in onu tutabilmesinin imkanı yoktu ama tutamazsa da çamurlu tarafa doğru düşecekti, Sultan abla bu sefer ona çok kızardı çünkü bu halıyı yıkamaları iki saat sürmüştü ve herkesin çok işi vardı. Kamer çaresizce ellerini son hızla çamura doğru düşecek olan halıya doğru uzatsa da taşıyamayacağını çok iyi biliyordu ama biri ondan önce davranmış ve elini uzatıp halıyı tutmuş, duvara doğru yaslamıştı.

Kamer, önce duvara doğru yaslanan halıya ardından da yavaşça arkasına dönüp halıyı tutan kişiye şaşkınlıkla bakmıştı. Beklemediği anda gelen bu yardım onu mutlu etmiş ve büyük bir dertten kurtarmıştı.

"Teşekkür ederim." demişti dudaklarındaki gülümsemeyle karşısındaki adama bakarken. Gözleri sanki bu adama aşinaymış gibiydi ama onu tanımamıştı. Siyah gözlerle kendisine doğru bakan adam yabancı değildi, onu görünce tuhaf bir şekilde hızlanan kalbi neden korkuya kapılmıştı bilmiyordu. Dalgalı siyah saçları vardı, siyah gözleriyle uyum içindeydiler ancak hiçbir duygu belirtisi yoktu yüzünde. Ne Kamer'in teşekkürüne karşılık vermişti ne de gülümsemesine. Kamer'in yanından geçip gitmişti.

Kamer, bir kaç saniye arkasından baksa da hakkında daha fazla düşünmemiş ve halıya doğru dönmüştü. Sanki rüzgar daha soğuk esiyordu artık, içine bir korku yerleşmişti. Bir an önce evine gitmek istiyordu. Zihni bu korkuyla sarsılırken hızlı adımlarla yürümek istemişti ki, halıya takılan ayağı halıyı da onu da düşürmüştü. Kamer, korkarak halıya doğru baktığında derin bir iç geçirmişti, neyse ki kendisi çamurların içine düşse de halı temiz yere doğru düşmüştü. Gözleri çekingenlikle yürümeye devam eden adama doğru yönelmişti Kamer'in, Şafak duyduğu seslerle yavaşça arkasına doğru baktığında yere yığılmış olan halıyı ve çamura bulanmış olan Kamer'i görmüştü.

Kamer, sanki içinden ettiği duaları duymuş gibi kendisine doğru dönen adamı görünce mahcubiyetle parmağını halıya doğru uzatmış ve çekinerek yardım etmesi için işaret etmişti. Hiç yardımsever birine de benzemiyordu karşısındaki adam ama başka şansı da yoktu. Şafak kendisine halıyı işaret eden Kamer'e bakarken soğukkanlı bir tavırla omuz silkmiş ve halıya doğru ilerleyip kaldırmış, tekrar duvara yaslamıştı. Bu sırada Kamer de olduğu yerden kalkmıştı, sanki halı yıkarken ıslandığı yetmiyormuş gibi şimdi de üstü başı çamur içinde kalmıştı.

"Teşekkür ederim," demişti Kamer ikinci kez kendisine yardım eden bu adama. 

Şafak, Kamer'in dinlerken gözlerini ondan hiç ayırmamıştı ancak bir kaç saniye ıslanan üzerine bakmıştı. Bu kız halı mı yıkamıştı yoksa halı mı bu kızı yıkamıştı belli değildi. Kız arkasını dönüp giderken saçlarından kayıp düşen toka saçlarının savrulmasına neden olmuştu. Saçlarının rüzgarla yaydığı o güzel koku Şafak'ın burnuna dolarken, Kamer evine doğru gidiyordu.

"Bekle."

Şafak'ın tok sesi duyulduğunda Kamer'in adımları önce yavaşlamış, ardından durmuştu. Evi oldukça arka tarafta kalıyordu ve üşümüştü, bir an önce gidebilmek için acele etmişti. Kamer olduğu yerde durup adama doğru döndüğünde onun kendisine doğru geldiğini görmüştü. Adımlarını atarken üzerindeki siyah ceketi çıkarıp eline almıştı Şafak. Kızın yanına ulaştığında elindeki ceketi omuzlarına doğru bırakıp önünü birleştirmiş ve Kamerin'in buz gibi olan elini tutup ceketi tutması için cekete doğru götürmüştü.

Kamer'in kalbi hala adını koyamadığı bir korkuyla atmaya devam ediyordu, donup kalmıştı sanki, nefes alışverişi durmuş gibiydi. Gözlerini bile kırpmadan karşısında duran adama bakıyordu, o siyah gözler tanıdıktı. Çok tanıdık.

"Kamer, kızım!"

Kamer, adını duyar duymaz elini adamın elinden çekmek istemişti ama Şafak bırakmamıştı. Daha doğrusu bırakamamıştı ancak Kamer'in ikinci kez elini geriye doğru çekmek istemesiyle kendine gelmiş ve yavaşça bırakmıştı.

"Gidebilirsin." demişti soğuk bir sesle, ardından Kamerin'in arkasını dönüp cekete sarılarak gidişini izlemişti.

KAMER  (Köy serisi III)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin