Kara kedi avazı çıktığı kadar miyavlıyordu. Beomgyu endişeyle koşarak miyavlayan kedinin yanına gitti. Sönmüş sobanın üstündeki suyun üzerinden tüten renkli duman kediyi korkuttuğu içindi bu curcuna. "Seni yaramaz kedi! Batırmışsın her yeri." Eliyle dumanı yellerken kedinin yaptığı dağınıklığa bakıyordu. Dökülen kuru papatyalar, ayçiçeği yaprakları ve çubuk tarçınların yanında şifa iksirleri de her yere saçılmıştı. Suyun içindeki iksir şişeleri kedinin bir şeyler karıştırdığının açık bir kanıtıydı.
Kedi ona bir şeyler göstermek ister gibi pencereye çıkıp miyavlamaya devam etti.
Penceresinden açıkça görülen gölün yanında bir arbede yaşanıyordu. Avcılar, dokuz kuyrukluya saldırıyordu. Beomgyu içindeki öfkenin taşmasına izin verdi. Hışımla evinden çıkarken gölün yanındaki avcılar onu fark etmemişti bile, dokuz kuyrukluyu tekmelemekle meşguldüler. "Tilkiyi rahat bırakın!" Tilkiye vuran adamların dikkati Beomgyu'ya kaydığında tilki acı içinde uluyordu.
"Ne yapabilirsin ki? Onun insanları yiyen bir dokuz kuyruklu olduğu bariz ortada." Adamlar ukala bir tavırla yaptıklarının iyi bir şey olduğunu savunuyordu.
"Size tilkiyi rahat bırakın dedim!" Beomgyu bir kez daha tekrarladı.
"Gel de kurtar o zaman bu zavallı tilkiyi." Adamlar dövülmekten hareket edemeyen tilkiyi göle atıp Beomgyu'nun üstüne yürümeye başladılar. Beomgyu'nun gözleri öfkeyle beyaza döndü. Kısa sürede trans haline geçen cadının ellerinden dumanlar tütmeye başladı. Gördüklerinden korkan avcılar geri geri kaçmaya başladılar.
Zayıf olanın üstüne yürüyüp boğazına yapıştı Beomgyu. Parmak boğumları onun boğazını sıkmaktan beyazladı. Üstelik adamın tenini de yakıyordu. Boğazından tutulup havalanan adam acıyla ses çıkarmaya çalışırken yanındaki arkadaşı arkasına bile bakmadan oradan topukladı. Cadının elindeki adam bir umut onun bileğine tutunup kurtulmak için çırpınıyordu.
"Beomgyu, yardım et!" Suyun içindeki tilki yardım çığlığı atarken kendine geldi Beomgyu. Nerdeyse ölmekte olan adamı bir ağacın dibine fırlattıktan sonra yerdeki sopayı alarak tilkinin yardımına koştu. Bir şekilde tilkiyi suyun dışına çekmeyi başardığında tilki baygın bir hâlde uzandı çimlerin üstüne.
Beomgyu onun başında korkuyla oturuyordu. Tilkinin yaralarına dokundu nazikçe. Yaralarının hepsi derindi. Acımasız insanlar ona zarar vermeyen bu canlıya nasıl kıyabilmişlerdi? Tilki, o dokundukça acıdan inliyordu. Ellerinin onu yaktığını fark ettiğinde hızla geri çekildi Beomgyu. Ondan birkaç adım uzakta dizlerinin üstünde oturarak onun başında bekledi. Bütün çaresizliği içinde bir umut kendisinden yardım dilenen bu tilkiye tek bir yardımı bile dokunmuyordu o an fakat tilki inatla dokuz kuyruğunu da onun için sallıyordu.
Çaresizlik içinde gözlerinden süzülen yaşlarını duyabilecek birileri mutlaka olmalıydı. Büyü yapabilmesine rağmen onu unutan tanrılarına dua ederdi her zaman. İkisinin de yardıma, ilahi bir güce ihtiyacı vardı.
Tilkiye dokunmamaya çalışarak onun yaralarına büyüler fısıldadı. Beomgyu güçsüz ve unutulmuş bir cadı olduğu için büyüleri hiçbir işe yaramadı. "Lütfen, lütfen biri gelsin. O çok acı çekiyor. Beni umursamıyorsunuz ama onun size ihtiyacı var. Lütfen tanrılar ona yardım edin!" Çarpık bir şekilde başında oturuyor ve ağlayarak yalvarıyordu sadece. Tanrıların bu iki günahkara yardım etmeyeceğinden emindi. İkisi de kendi cehennemini yaşıyordu.
Onu orada ölüme terk etmesi gerektiğini anladı Beomgyu. Göz yaşları içinde, arkasına bakmadan ağır adımlarla evine ilerledi. Yaralı bir tilkiye bile yardım edemeyen aciz bir cadı olduğu için ağladı en çok o gece. Hiçbir mumu yakmadı, acısı depreşmesin diye camdan dışarı bile bakmadı, kedisiyle konuşmadı, yemek yemedi. Ertesi sabah gün doğana kadar yatağının içinde ağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cadı ve tilkisi | beomjun ✓
Fanfictionyeşil cadı beomgyu ve dokuz kuyruklu tilki yeonjun. // angst.