Derin kırmızı olduğunda ben orada olmayacağım tıpkı ruhun gibi
"Peter, tatlım kalk artık! " diye tatlı bir şekilde bağıran teyzesinin sesi ile gözlerini kırpıştırmaya başlayan Peter sadece beş dakika daha istiyordu. Güneşin yükseldiğini ve havanın aydınlandığının farkında olsada uyku onun gibi bir beyine ödüldü. Zira bu kadar çalışmak dahi olan biri için oldukça yorucu olabiliyordu.
Kafası birkaç dakika kalkıp geri yastığa düşüyordu ama kalkması gerektiğini bildiğinden ilk başta ayaklarını sarkıtarak sonra sürünerek yataktan kalktı. Hafif kambur ve bir zombi gibi dururken hafif kapalı göz kapaklarını altından etrafa bakındı. Ne mi yapıyordu? Bugün giymek için dünden hazırladığı kıyafetleri arıyordu. Dolabının önündeki saldalyeye gitti. Dolaptaki canavarlardan korktuğu için küçük iken sandalyeyi oraya koyardı. Artık bir alışkanlıktı onu yan bir şekilde oraya yerleştirir ve üstüne yarın için kıyafetlerini koyardı. Bir genç için aşırı düzenli olabilirdi ama bir yetişkin için değil. Ne kadar sorumluluk alabilirse o kadar hızlı olgunlaşabileceğini sanan bir çocuk için oldukça mantıklıydı.Hiçbir zaman şatafatlı giyinmemişti. Yinede görünüşüne önem verirdi. Bunun için yapması gereken hiç birşey yoktu. Ortalama gelire sahip bir aile olduklarından kıyafetleri almak için koydukları kriter asla marka olmamıştı. Önemli olan fiyat ve duruma uygun olmasıydı. Kıyafetlerini seçmeye başladığında ise her zaman için uygun olabilecekleri seçerdi. Yani ne resmi olurdu ne de aşırı salaş olurdu. Saçları için yapması gereken pek birşey yoktu. Hani bazı insanların saçları taranmasada düzgün ve şekilli durur ya, Peter'da o insanlardandı. Sadece eli ile şekil verir ve dışarı çıkardı. Sivilce problemi yoktu. Bir yıl önce birkaç tane olmuş sonra durmuştu. Fiziksel forma gelinirse onun amcası bir polisdi. Pazar sabahları özellikli olmak üzere hergün onu mutlaka düzenli spor için parka götürürdü. Dediğim gibi orta gelirli bir aile. Amcası orada öğretilen herşeyi akademide zaten gördüğünü iddia etmişti. Peter'ın başka seçeneği yoktu ve bir eğitmendense amcasını tercih ederdi. Yani uzun sözün kısası ortalama bir kas kütlesi vardı.
Pantolonunun düğmelerini bağladı. Saçını eliyle hafifçe düzeltti ve kapıyı açıp dışarı çıktı. Güzel, krep kokusu burnuna doldu. Her pazartesi halası onun için yapardı. Sanırım bu pazartesilerini daha çekici yapma şekliydi.
Mutfağa doğru ilerledi. Küçük bir apartman dairesi idi. Mutfak ile salon aynı odadaydı. Küçük bir 'L' şeklinde mutfak vardı. Salon ise bir üçlü kanepe ve koltuktan ibaret bir oturma takımına sahipti. Sehpanın üstündeki bilim ve magazin dergileri karışık dururdu. Hep geceden kalma kahve bardakları bulunurdu. Dünkü gazete her zaman koltuğun kolunda bugünün gazetesinin altında bulunurdu. Televizyon sadece akşamları açılırdı. Zirâ sevgili amcası televizyondaki programları hiç sevmezdi.
Evdeki en büyük camın orada ve ebeveyin odasındaki yangın merdiveni saksılar ve çiçeklerle bezenmişti.Teyzesine doğru yürüdü ve onun yanağına küçük bir öpücük kondurdu.
"Biliyorsun, işin zaten yorucu her pazartesi sabahı daha erken kalkıp bunu yapmana gerek yok."
May yeni bir işe başlamıştı. Normalde evde Peter ile kalmak için hemşirelik yapmıyor ya da herhangi bir yerde çalışmıyordu. Lakin son zamanlarda parasal durumları biraz zarar görmeye başlamıştı. Fazladan bir gider ortaya çıkmıştı. Bunu onların konuşmalarından duyabiliyordu. Pek iyi sır tutamazlardı ama duyabildiği tek şey bu ve onun hakkında olmasıydı. Sormak istiyordu ama çekinceleri vardı. Zaten onların ona bakma gibi bir zorunluluğu yoktu. Buna karşın ona altı yaşından beri bakıyorlardı. Annesi ile babası öldüğünden beri...Yüzü biraz asılmış olmalı çünkü teyzesi ona endişe ile bakıyordu.
"Pete, canım hasta mı oldun? Eğer öyleyse bugün okula gitmen gerekmiyor. " teyzesinin Cümlesinin bittiğini birkaç saniye sonra fark etmeye karar veren kahramanımız. Aptalca düşüncelerden çıkıp ki bunun sonu yetimhaneye verilme korkusuna yönelmişti. "Ah, hayır. Sadece matematik sınavı." diye yalan söylemek en iyi seçimmiş gibi gelmişti.
"Sen öyle diyorsan." dedi May ama inanmadığı belliydi. Hiç iyi yalan söyleyemiyordu. Masaya oturdu. Teyzesi direkt önüne bir tabak koydu. Bitirmesi uzun sürmemiş. Son zamanlarda çok acıkıyordu ama bunu söylememişti. Yük olmak istemiyordu.
Tabağı bitince direkt olarak kalkmaya yeltendi. Daha teşekkür edemeden bir tabak daha önüne konuldu. Aç olmadığını söyleyecekti.
"Hayır evlat sakın aç olmadığını söyleme bu anlaşılabilir. Hiçbir zaman duygularını saklıyamadın ve böyle masum olman çok tatlı. "
"Ama May geç kalıcağım." saat özellikle sınav haftaları onun aleyhine işlerdi.
"Hayır geç almıyacaksın. Bu kadar hızlı yerken değil. Şimdi bitir onları." dedi. Küçük bir göz kırpmasını üstüne ekledi. Tabağı bitirmesi bir iki dakikasını aldı. Hızlı olma çabası yüzünden bağcıklarını neredeyse yanlış ağlıyordu. Daha önce olmamış birşey değildi. May ile birlikte asansöre bindi. Çıkış kapısına ulaştıklarında merdivenleri indiler ve farklı yönlere gitmeden önce Peter, May' e görüşürüz dedi. Ve son bir aydır olduğu gibi farklı yollara gittiler."Dostum, geç kalıcaktın. Üstelik koştuğun halde. "
"Otobüse yetişemedim. Oysaki erken çıkmıştım." nefes nefese konuşuyordu. Otobüs yine onu almadan gitmişti. Saatlerin erkene alındığını nereden bilebilirdi. Çoğu kişi onu gibi geç kalmıştı.
"Biliyorum, Pete bana da oldu. Alarm çalmamış. Boşver. Çalıştın mı? Ya da bu soru çok saçma sen kesin çalıştın.
Bu arada yeni bir lego seti aldım yarın gel. Birleştirmesi çok keyifli olucak,
dostum. "
Ned onun en iyi arkadaşıydı. Aslında tek arkadaşıydı. Diğerleri sadece sınav dönemi ona küçük yalakalıklar yapardı. Ya da Flash gibi hiçbir şey yapmazlardı.
Zil sesi duyulduğunda direkt sınıfa koştular. Matematik öğretmenleri çok katıydı. Genellikle ondan sonra girenleri bahaneleri ne olursa olsun ne derse ne de sınıfa alırdı.
Sıraya geçti kalemlerini çıkardı. Zihninden bininci kez formülleri ve olası soru köklerini ve onların çözümlerini geçirdi. Dudakları küçük fısıltıların hareketleri ile kıpırdıyordu.
Dış dünyadan tamamen kopmuştu. Kafasına kağıttan bir topu yiyene kadar. Kafasını çevirdi ve potansiyel olarak cevabı kesinlikle bildiği problemine baktı.
"Hey, Patlak Parker bana birkaç cevabı verirsin değil mi? Yoksa sana neden bana cevapları vermen gerektiğini anlatırım. "
Yine Flash ve onun iğrenç alaycı sesiydi. Ned mi? Şey o sinirle bakıyordu. MJ kafasını kitabının üstünden hafifi kaldırmış. Gözleri gözüküyordu sadece. Meraklı bir kedi gibi gözüküyordu. Kesin defterine çizmek için kriz içinde olan bir insan suratı arıyordu. Peter ise sadece ofladı ve "Tamam cevapların birkaçını veririm ama hepsi değil. Ceza almak istemiyorum."
Flash sinirli bir şekilde kafasını salladı. Peter ise daha fazla muhatap olmak istemediği için önüne döndü.
Öğretmenin gelmesi iki dakikasını almıştı. Kağıdı dağıtması bir dakika kağıdı teslim etmesi ise beş dakika. Kağıdı öğretmene teslim ettiğinde o gururlu parıltı adamın gözlerinden okunuyordu. Sonra öne eğildi ve "Çıkışta kalın Bay Parker size bireşeyden bahsetmeliyim." sonra omzunu sıktı ve gitmesini söyledi.
Peter döndü. Zil çalana kadar dakikalarca bekledi. Sonra diğerlerinin çıkmasını bekledi. Ned'e gitmesini ve geliceğini söyledi. Flash'ın bakışlarından kaçınd ve bekledi. Sonra öğretmeninin yanına gitti. Evet, efendim ne için çağırmıştınız? "diye kısaca sordu. Sözü kısa kesiceğim." Staja katılmanı istiyorum evlat. Sadece bende değil. Sen ve birkaç öğrenciyi daha yazdırdık. Sende biliyorsun bazıları torpilli ama sen ve senin gibiler okulumuzun adını iyi bir şekilde tanıtıyorsunuz. Bu yüzden ısrar kabul etmiyorum. Senin için en fazla otuz dakika sürer. Bundan bir ay sonra bugün sakın unutma. Tamam mı? İşte sonra görüşürüz. "
Cevap beklemeden çıkıp gitti. Ned onu karşı duvara yaslanmış bekliyordu. Neydi diye sordu yürürken. Ah sadece staja katılmak için sınava girmemi istiyor." dedi.
Ned heyecanla "Katılacaksın dimi? Ah, dostum. Bu çok iyi sen para konusunda biraz sıkışık olduğunuzu söylemiyor muydun? İşte fırsat stajyerlerede para veriyorlar. Bu yaş için maaş almak iyidir." diyip dirseğiyle dürttü. Peter sadece birkaç saniye düşündü." Evet aslında mantıklı hem amcalarda mutlu olur." dedi safça.Tam okuldan çıkıyorlardı ki telefonu çaldı. Şaşırmıştı onu genelde sadece ailesi arardı ve onlar bu saatte oldukça meşguldü. Muhtemelen unuttukları birşeyi yapmasını söyleyeceklerdi. Hafif bir merak ile gülümsedi. Telefon May'den idi. Kulağına götürdü.
" Efend-."
Küçük ağlak sesler duyuldu. Telefondan çıkan sesleri sadece Ned duyabilecek bir dinleyiciydi. Ve ona göre hayra alamet değildi. Peter'ın suratı yavaşça şoktan sinire sonra üzüntüye ve kızgınlığa sonra yine üzüntüye büründü. Telefon kayıp elinden düşüp zemine çarptığında çatlayıp kırıldı. Onunla beraber gözünden bir yaşta dışarı çıkıp yere düştü.
Ned'e bakmadan "Gitmem gerek." diyip. Koşmaya başladı. Ned mi ne yaptı? Telefon çalınmasın diye. Yerden alıp. Peter'ın arkasından bön bön baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Örümcek
FanfictionAnlık kararlar hayatı etkiler. Aldığınız kararlar hayatınızı ve çoklu everenleri. Ben hayalimdeki evreni yazıcağım. Ve söyleyeyim örümcek tek bir güce sahip olmayacak.