Yan evden gelen seslerle Jungkook, bir kaç dakikalık kestirmesinden uyandı. Sonunda biraz uyuyabilmişti. Elindeki kitabı masanın üstüne fırlatıp balkona çıktı.
Yoongi'nin evinde arkadaşları olmalıydı. Jungkook, merakla onları izledi. Bunlar eski dostlarıydı. Hoseok, Namjoon'la cips paketlerini açıyordu. Jin ve Yoongi ise içkileri hazırlıyordu. Jin ve Hoseok'un kahkahaları her yerden duyulabilecek seviyedeydi. Yanlarında saçları mor olan bir kız vardı. Jungkook, bu kızı tanımadığına emindi. Taehyung ile Jimin, Yoongi'nin çiçeklerini suluyorlardı. Jungkook'un tam da tahmin ettiği gibi.
Laf arasında Jimin'in ağzından kızın ismini duymuştu, 'Ryujin'
Jungkook, onları izlemekten büyük zevk alıyordu. Yoongi ile bakışları kesiştiğinde duraksadı. Bu bakışları mor saçlı kızda görmüştü.
Jungkook, yan evin bahçesinde ki eski dostlarına seslendi. "Biraz sessiz olur musunuz? Uyuyamıyorum!" Bir sessizlik çöküp, tüm bakışlar Jungkook'a dönmüştü.
Taehyung, yutkundu. Birazdan sevgilisi burada olacaktı. Jungkook'un yan evde olması onu germişti.
Ortamdaki sessizlik sinir bozucuydu. Ryujin, bu durumdan rahatsızdı. "Sende gelsene!" Herkesin bakışları Ryujin'e dönmüştü, şaşkınlıkla bakıyorlardı. Namjoon, Ryujin'in hafifçe omuzuna vurmuştu. Fısıldayarak, "Sen kafayı mı yedin?" demişti.
Jungkook'un reddedeceği bir teklif değildi. Ama rahatsızlık vermek istemezdi. "Arkadaşların pek memnun olmaz!" Ryujin, kıkırdadı. "Hayır gayet memnun olurlar! Hadi sende aşağı gel!" Ryujin'in olanları bilmediği belliydi. Arkadaş edinmek istiyordu.
Jungkook, kesinlikle aşağıya inecekti. "Peki, geliyorum!" Taehyung, korkuyordu. Jimin, zaten ısınamadığı Ryujin'e iyice kıl olmuştu. Herkes yargılayıcı bakışlarla Ryujin'e bakıyordu. Ryujin, kıkırdadı.
"Ben tekila için limonları getiririm!" Bahçeden içeriye, mutfağa doğru yürüdü. Jin, ortamın gerginliğinde gülmeye başlamıştı. Hoseok'ta ona eşlik ediyordu. Taehyung, aksine çok stresliydi. Parmak etlerini soymaya başlamıştı bile. Eline telefonunu alıp, Jungkook'a mesaj attı.
-
taehyung:
sakın gelmejungkook:
parfümümü bile sıktım amataehyung:
gelme
o seni tanımıyorjungkook:
tanışırız
belki de iyi arkadaş olacağıztaehyung:
senin gibi biriyle kimse arkadaş olmazjungkook:
görüldütaehyung:
gelme diyorsam gelme
istenmediğin yere neden ısrarla geliyorsun?jungkook:
ben çıkıyorum evden
30 saniyeye oradayımtaehyung:
gelme diyorum
erkek arkadaşım da burada olacakjungkook:
görüldü
bak şimdi daha ilgi çekici oldutaehyung:
görüldü-
Jungkook, gelmişti.
Bogum, Taehyung'un tişörtünün içinden belini okşuyordu. Jungkook, bakışlarını bir saniye olsun Bogum'un elinden çekmiyordu. Bogum, bu durumun farkındaydı. Gittikçe Taehyung'a daha çok yaklaşıyor, arada bir Taehyung'un kulağına fısıldıyor ve yanağından öpücük çalıyordu.
Ryujin, Bogum'un kız kardeşiydi. Taehyung'un bu kadar tolerans göstermesinin tek sebebi buydu.
Jungkook, sinirlerinin son sularındaydı. Çenesini sıkıyor, kaşlarını çatıyor ve dilini yanağında gezdiriyordu. Taehyung ise Jungkook'un bakışlarından dolayı garip hissediyordu.
Ortam oldukça gergindi. Yoongi ile Ryujin oldukça derin bir sohbetin içine dalmış, gidiyorlardı. Jimin ise Ryujin'e oldukça sinirliydi. Genellikle Yoongi'nin dikkati hep Jimin'in üzerinde olurdu. Fakat Ryujin Yoongi'yi çalmıştı. Yoongi, sürekli onunla ilgileniyordu.
Ryujin, "Hadi şişe çevirelim!" demişti. Hoseok ise "Doğruyu söylemek istemeyen, içer." Herkes onaylamıştı, Taehyung hariç. Bogum, onu ikna etmeye çalışıyordu.
Fakat, kimse Jungkook ile konuşmuyordu. Onun tek yaptığı Taehyung'u izlemekti.
Taehyung bugün de çok güzeldi. Saçları dağınıktı. Göğsünde ki kolye ışıl ışıl parlıyordu. Kolyenin hikayesini sadece Jungkook biliyordu.
"Güzelim, mızıkçılık yapma! Oyna işte!" Bogum, Taehyung'a sürekli ısrar ediyordu. Taehyung, bu durumdan muzdaripti. "İstemiyorum, Bogum." Taehyung'un canı sıkılmıştı. Belliydi.
"Hadi ama-"
"İstemiyorum, dedi." Jungkook, tüm hırsını Bogum'dan çıkarabilirdi. Dudağında ki piercing ile oynuyordu. Taehyung, böyle bir gerginlik yaşanacağından emindi ve Bogum'un geri durmayacağına da.
"Seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum." dedi, Taehyung. Jungkook, aşağılayıcı bakışlarını Bogum'a atmaya başlamıştı. Bu genellikle fırtına öncesi sessizlikti.
Yoongi, bu bakışları iyi biliyordu. O yüzden ortamın gerginliğini dağıtmak için bardağını havaya kaldırdı. "Şerefe!" Namjoon, bu anı beklermişcesine bardağını hemen havaya kaldırdı. Jimin ve Jin'de öyle. Ryujin, "Jungkook?" Bakışlarını, Bogum'dan çekip Ryujin'e döndü. "Sesin güzelmiş?" Jungkook, onaylarcasına başını salladı. Sinirini kusamadığı için gözleri dolmuştu.
"Bizim için şarkı söyler misin?" Jungkook, bakışlarını tekrar Taehyung'a çevirdi. Taehyung ona buraya gelmemesini söylemişti. Kendisi ısrar etmişti o yüzden acısını çekiyordu.
"Ben gitsem iyi olur." demişti, Jungkook. Sandalyeden kalktı ve hızlı adımlarla bahçeden çıktı. Herkes Jungkook'un gidişini izliyordu. Jungkook artık kendini Taehyung'un yanına bile ait hissetmiyordu.
İşte o an ilk kez ağlamaya başlamıştı. Evinin yolunda daha içeriye girmeden hıçkırıklarını dışarıya bıraktı. Jungkook'un ağlamasını çok nadir görürdünüz.
Taehyung, derin bir nefes aldı. Jungkook'un burada olmaması gerekiyordu. Defalarca söylemişti.
Jungkook ile bir kaç kez göz göze gelmişlerdi. Geldiğinden beri bakışları Taehyung'un üzerindeydi. Bogum ise sanki bile bile ona daha çok yakınlaşıyordu.
Oldukça sıcaklamıştı. Bogum'un kolunun altından çıkıp, "Ben yüzümü yıkayıp geleceğim."
-
vay amkk
cok tessekkur ediyooorumm
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heavenly
Fanfictionjungkook, yaptığı seçimlerin getireceği sonuçlardan habersizdi. © mielria 161223 - 140224 - tamamlandı.