"Ha siktir ya! Şaka yapıyor olmalısın Kumsal!" dediğimde sinirden dört dönüyordum adeta. Ufak bir hatamdan dolayı aptal bellekler neden hep benim başıma kalıyordu ki?!
"Hey Yaman biraz sakin ol. O kadar sorun edilecek bir görev değil. Hem sen alanında uzman bir ajan değil misin? Senin için çocuk oyuncağı bir görev olmalı." dediğinde tüm sinirimi ondan çıkartmamak için kendimi zor tutuyordum.
"Sorun da bu ya. Ben profesyonel bir ajanım? Neden bana böyle aptalca görevler verip duruyorlar?!"
Kumsal gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı ve kafasını bana çevirdi. "Bak benim yapabileceğim bir şey yok tamam mı? Neden bana köpürüp duracağına Hakan'a gidip sormuyorsun?" Bu kadın resmen benim sabrımı sınıyordu.
"Belki de haklısın! Hemen şimdi gidip o herifle konuşacağım." dediğimde arkamdan gelen öksürük sesi ile irkildim. Siktir! Bu Hakan değilse ben de neyim!
"Bir sorun mu var Yaman? Lütfen ofisimde konuşalım."
Bu adam benimle dalga mı geçiyordu?! Beynim, bütün sinirlerime adamın suratının ortasına yumruğu geçirmem için emir veriyordu. Ama ne yazık ki bunu yapamazdım.
Eskiden kaybedilemeyecek kadar önemli bir ajan olsam da son olaylardan sonra buradaki herhangi bir ajan konumunda olduğumu biliyordum.. Gözlerimi Kumsal'a çevirdim. Benim için üzüldüğünü belli edercesine yeşilimsi mavi gözleri ile masum masum bana bakıyordu.
Kumsal ile tanıştığımızda 8 yaşlarındaydık. İstihbarat bizi ailemizden uzaklaştırıp eğitmeye başlayana dek ikimizde normal bir çocukluk geçiriyorduk. Gerçi ailemiz, yetiştirilmemiz için bizi istihabarata verdi de denebilir. Bu bir tür gelenekti sanırım. Ajan çocukları da ajan olmalıydı. Ailelerimiz oldukça yakın olduğundan bizde küçüklükten itibaren yan yana büyümüştük.
Kumsal'ın bize geldiği bir seferde James Bond filmi izliyorduk. Filmi izlerken ona ilerde çok iyi bir ajan olacağımı söylemiştim. O da benimle "Tabii bak şuan oldun." diyerek dalga geçmişti. Kim bilebilirdi ki ikimizin de aynı ekipte ajan olacağını?
Ekibin başına yeni gelen Hakan'ın ofisine girdiğimde etrafa göz attım. Önceki ekip liderimiz olan Ayaz'dan oldukça farklı bir zevki vardı. Çoğunlukla gri tonlarında mobilyalar seçmişti. Gri rengini sevsem de o an griden nefret etme kararı almıştım.
"Lütfen otur" diyerek karşısındaki koltuğu gösterdiğinde bir diğer koltuğa oturdum. Arkama iyice yaslanarak ondan korkmadığımı göstermek istiyordum. Yıllardır bu istihbaratta görev alıyordum ve artık profesyonel bir ajandım. Tabii herkesin zaafları ve yenilgileri vardır..
Kalın ama bir o kadar da yumuşak olan sesi ile konuşmaya başladığında duruşumu dikleştirdim.
"Bak Yaman, benden haz etmediğini biliyorum. Ki duygularımızın karşılıklı olduğuna da emin olabilirsin. Fakat iş başka sosyal hayat başka öyle değil mi? Son hatandan sonra bu konuda pek emin olamıyorum tabii." diyerek imalı bir bakış attı.
Boynumdaki damarların belirginleştiğini hissettim. Beni çok yanlış bir yerden vuruyordu. Ama artık hislerimi kullanmama konusunda eski halime dönmüştüm. Yani beni kontrolden çıkartmaya çalışıyorsa da çıkmayacaktım.
Her ne kadar istemesem de "Pekala yapacağım. " dediğimde Hakan başını sallayarak "Senin gibi bir ajanı kaybetmek istemiyorum Yaman. Fakat bazen işleri çok zorlaştırıyorsun." dediğinde sesindeki tehdit tonunu hissedebiliyordum. Bir noktada bu salak adam ekibin lideriydi. Ve onu dinlemek zorundaydım.
Hızlıca ofisten çıkarak Kumsal'ın yanına gittim. Gülerek "Haddini bildirdin mi?" diye sordu. Sinirli bir bakış atmamla "Peki, peki ben bir şey sormadım." demesi bir oldu. Önüme bir kahve bardağı bıraktıktan sonra masanın karşısındaki panoya doğru ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Kalpler Görevi
Romanceİhanete uğramış, zaafına yenik düşmüş bir adam.. İhanet ettiği andan itibaren kendinden ve yaptıklarından nefret eden bir kadın.. İhanetin affı olur muydu? Soğumuş kalpler tekrar ısınabilir miydi? Aşk her şeyi çözebilir miydi..