Jungkook
Taehyung niye kaç gündür
Eve gelmiyorsunTaehyung
Çünkü sana kırgınım
Ve senin yüzünü dahi görmek istemiyorumJungkook
Hadi ama özür dilerim
Sarhoştum sinirliydim ne dediğini bilmiyordumTaehyung
Malesef jk
Herşey o kadar kolay değil
Senin artık sesini duymak, yüzüme dahi görmek istemiyorumJungkook
Sen bensiz yapamazsın kiTaehyung
Neden yapamayayım
Kanım değilsin canım değilsin
Kendini havalı sanan birisin işteJungkook
Taehyung yapma böyleTaehyung
Nasıl yapmayayım
Sahi ya jk sen neden gebermiyorsun?Jungkook
TaehyungTaehyung
Ne var taehyung taehyung
Başımı şişirdinJungkook
Hadi ama gel evimize
İletilemediJungkook
Beni engelledın mi?
İletilemediJungkook
Siktir
İleyilemedi.・。.・゜✭・.・✫・゜・。.
"Beni rahat bırakın" sinirle elinde ki telefonu yere atıp kırarak yanında ki, hizmetlilere karşı konuşmuştu.
"Ama efen-"
"SİZE ÇIKIN DEDİM" Jungkook bu sefer bağıarark onlara çıkmalarını söylemişti. Anne, baba'sı yine kavga ettikleri için yine hizmetliler kafasına üşüşmüştü. Hizmetliler Jungkook'un bağırmasıyla odadan telaşla çıkmışlardı. Kapının önünde odaya girmeyi bekleyen annesi ise şaşırmıştı. Hizmetliler çıktıktan hemen sonra merakla odaya dalmıştı.
"Oğlum bu odanın hali ne? " Jungkook'un annesi gördüğü dağınık odayala gözlerini en beyaz hale getirmişti.
"Anne çık odamdan" Jungkook daha yaşadıklarının sinirini atlatamazken bu gün onu görmeye gelen anne ve babasının kavgasına dayanamıyordu.
"Benimle düzgün konuş Jungkook" Jungkook bir anada sinirle ayağa kalkarak ceketini aldı ve kapıyı tam açıp çıkacakken pek umrunda olmayan ses onu durdurdu.
"Nereye böyle? " Jungkook'un annesi merakla sorarak en bu koca oğlanın nedense tüm sinirlerini bozuyordu.
"Sizin kavgalarınız olmayan bir yere" Jungkook sert bir şekilde kapıyı çarparak odasından sonra ise evinden çıkmıştı. Hızla arabasına atlayarak en doğru bildiği ve güvende hiss ettiği yere gidiyordu. Eski bakıcısı Junye'nin mezarına.
Ona hep 'Jun teyze derdi. Neredeyse tüm çocukluk anılatının içerisine yerleşmiş Jun teyzesi vardı. Ailesi o olmuştu. O zamanlar anne babası kavga ettiğinde kulakkarını kapatacak biri vardı şimdi ise o eller mezardaydı. Kendi başedemiyoru yan odadan gelen gürültütler ile.
Yollar yağmur yüzünden kaygandı. Adeta bu yağmur insanı ölümüe hazırlamak ister gibiydi ancak Jungkook buna da takılmadı. Yollarda tenha gitmesine, arabaların korkusuna da takılmadı.
Aynı hızla devam ederken çoktan bu hayatta ölümlü olduğumuzu hatırlatan yere gelmişti. Bazılarının çocuklarına anlattığı masalın yarim kaldığı, bazıları ise dinledikleri masalın yarım kaldığı o yere gelmişti.
Jun teyzesinin yıllar önce toprağın içine gömülmüş bedenin mezarının önündeydi Jungkook.
Çocukken hiç arkadaşı olmadı jungkook. O duyguyu tatmadı ama en güzel tatlıdan bile güzeldi bu duygunun tadı.
Jun teyzesinin kendisinden 2 yaş küçük bir çocuğu vardı ama onunla da tanışmadı. Arkadaşıyla bahçede kovalamaca oynayamadı. Hep Aile adlandırılan bu hapiste kendinden yaşca büyük insanların kendine bir iğne gibi saplanmış fakat çıkmayan kurallar ile nefes aldı hep.
Aldığı tek bir fazla sevinç kırıntısında dahi hep yerini sopalar aldı . Şimdi ise denizde yanlız yüzme fırsatını bulmış birisi nasıl boğulmaktan korkmasın?
Akşamları sokak ışıkları ile aydınlatılmış şehrin karanlığında boğulan kişi şimdi nasıl ışıktan korkmasın?
Çocuklığunu kurallarla yaşamış birisi kendini bir hayvan gibi hiss eder. Gel dediğinde glen, git dediğinde gide, otur dediğinde oturan birisi hissleri bir şarkının nasıl başlangıcı olabilir?
Görmediği sevgiyi kime nasıl göstereceği mi bilmiyordu, yoksa sevginin değerini?
Jun teyzesi hep yanındaydı küçükken şimdi kendi sesine sahip olunca yanında başka ses kalmadı Jungkook'un.
Mezar taşına yazılmış harfler bir zamanlar acı ile titreyen eller dokunuyordu şimdi. Onu özlediğinde artık gökyüzüne değil de bu mezara bakması gerektiğini bildiği zaman büyümüştü Jungkook.
Elleri ile canından çok sevdiği Jun teyzesinin mezar taşının üstünde ki, tozları sildi Jungkook.
İsanların yanında ki denizi daha çok sevdiğinde ayağa batan sahilde ki, kırık taşlar da üzülmüştü ama kimse taşın ortadan kırıldığı için sivri olduğunu düşünemezdi.İnsanlar gülleri severler ancak dikenlerini gördüklerinde ona ellerini bile sürmezler.
Jungkook'un da içi tam olarak böyleydi. Karanlığın boşluğuna düşmüş bir adet insandı Jungkook.
Jungkook'un gözünden bir yıldız süzülü verdi oan.
"Jungkook" bir ses geldi arkadan. Bir insanın kulağına huzur veren bir ses. Jungkook yavaşca huzurlu sesin sahibine döndü. Onu görmek isteyeceği birisiydi ancak gördüğü kişi onu görmek istemeyecek birisiydi.
"Taehyung senin burada ne işin var? " şaşkınlık kumaşına bürünmüş gözleri hayatını bahşedeceği adam doğru bakıuordu Jungkook'un.
"A-annemin mezarında ne yapıyorsun?" Jungkook'un gözleri daha fazla şaşkınlık kumaşını artırırken olanı anlamsı sanki saatler almış gibiydi.
Yıldızlar geceye, balıklar suya aşkını itiraf etti bu gece....