Bu kitabı yazmaya başladığımda yeni yeni anlıyordum insan olduğumu. Sahip olduğum tüm aklı ve kalbi, tüm bu bedeni ve ruhu. Bir yanım hep yazmak için çırpınıyordu ve ben sadece köşelerde yazdım. Bu ruhuma zarar verdi, zira üşürken hırkanızı giymemekle aynı şeydi. En azından bana öyle hissettirdi.
Duyguların katil olduğu bu acımasız dünyada insanların içlerini okumaya çokça odaklandım. Anlamaya çalıştığım tüm bu hisler, onlardan çok benim canımı yaktı. Anlayamadıklarımsa kafamda dönüp dolaşan dondurucu soğuklar olarak kaldı.
Çok kitap okudum. Ancak ne nedir, önsöz nasıl yazılır bilmem ben. Sanatın yalnızca içimizi döktüklerimiz olduğunu düşünüyor ve hissediyorum. Her birimiz sanatçı doğduk, kalplerimizle sanatla öleceğiz ve ben içimdekilerle, günlüklerimdekilerle birilerine yağmur olmadan ölmek istemiyorum.
İnsanlar, yaralılar ve ölümlüler. Ben de insanım. Fakat ruhum bir serçeninkine sıkışmış, gitmiş... Bu yüzdendir ki benim bedenim bu dünyaya bunca zaman ait hissetmemiş.
Mutlaka herkesin olur beğenmediği bir mısrası, tarafı... Herkes tarafından sevilmesi değil bunu yazmamın amacı. Bu dünyayı anlayabilir miyim, anlayamazsam bile ayak uydurabilir miyim?
Cevabını alır almaz, uçup gideceğim.
Ocağın ikisi, 2024
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bu, baharı son görüşüm
Poetry"sonra bir gün, kendimle ilgili her şeyimi sildiğimi ve sadece ölümü beklediğimi fark ettim. portrelerimi siyaha boyadım, üzerlerine serçeler çizdim. en küçük ışıkta bile yıldızları gören ben, birden yıldızlardan koptum ve tüm ilhamını orada unuttum...