I

37 8 11
                                    

Hayata iki kez baştan başlarız; ilkinde tertemiz bir buse, ikincisinde kanlar içinde. Aldığımız yaralar yepyeni yaşamımızın ortasına itiverir hepimizi ancak bu sefer sarıp sarmalayan bir kundağa almaz kimse bizi.

Ben kanayarak doğdum.

Bir beyaz şakayık çiçeği gibi cennet bahçesinde koparılmış yerde yatarken, sessizce bir yaprağım yere düştü ve buna da "kan" dediler. Onu taşırken nefesim, kokladıklarında sanat olan parçam, düştüğünde pis, döküldüğünde intihar oldu. Ardından tüm güzelliğimi kaybettim ve adıma da "insan" dediler. İnsanken güzel değildim hiç. Henüz uçamayan bir bedende yıllarımı geçirmem istendiğinde, mağdur tarlakuşum da ruhuma doldu, öttü sessizce. Dünyanın güzelliklerine öttü, durdu... Baş döndürücü şekilde güzel olan bu dünyada hep özgür olacağıma inandım. Küçükken okunan masallar, aşk hikayeleri, her biri bende gerçekti ve içimde yaşattım onları. Parıl parıl parlayan gökyüzü, ışıltılı nehirler, yemyeşil ovalar, hepsi kalbime kazınmıştı artık. Buraya aitim sanmıştım çoktan.

Güzellik, gözlerimi kapatmama rağmen içimde kalbimi sıcacık yapıyordu. Ait olduğumu sandığım dünya, sadece güzel gözükmüyor, ayrıca güzel hissettiriyordu.
Tıpkı yapraklarım dökülmeden önce cennet bahçesinin hissettirdiği gibi.

Bir yabancı bana bir keresinde bana, "Günün birinde sadece ölümü bekleyeceksin," demişti. O yaşımda anlamıştım. Yaşıtım başka birisi olsaydı o belki bunu anlayamaz, yalanlayabilirdi ancak ben anladım. Yalnızca sanki kederin kokusunu aldım o kelimelerinden. Ölümü beklemek... Bunu yalnızca bu dünyada sevdikleri ve bir mutluluğu olmayanlar yapmaz mıydı?
Dünya güzeldi nasılsa. Tek bir kusuru olmayan ormanlara, girdiğinizde bir sürü hazine bulacağınız okyanuslara sahipti. İnsanları vardı. Duyguları olan, onlarla bir geçmiş ve bir gelecek kurabileceğiniz insanları.

Fakat ki her biri bu duygulara sahipken, küçücük şeyler dolayısıyla hepsi bunu unuttu. İnsan olmak nedir, unuttular.

Ben ne olduğunu unutmuş bir dünyada, savaşın ortasında bir nilüfer çiçeği gibi açtım. Daha açmadan kirlenen yapraklarımı dökmemek için çok uğraştım. Birkaçı döküldü, canımı yaktılar. Cennete şükrettim.

Artık birkaç parçam yok. Bir bütün değilim ve cennete gitsem de olamayacağım. Kaybettiklerim, en masum parçalarımdı zira.

Beni onlar olmadan da temiz görebilecek biri olur muydu? Kalbime saçılan umutların tek sebebi gözlerimi parıldatan bu dünya ve karşıma çıkmış şiirler gibi güzel avuç kadar insandı.

Umut, canımı yakacak kadar güzeldi.

bu, baharı son görüşümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin