Vacations - Young
Hayat maratonu gariptir çoğu zaman, bir o kadar da yorucu. Boş kalplere oksijen gibi dolan yalnızlık, rahat bırakmaz fâni bedenleri. Fakat görünmeyen bir yol daha vardır, hani, elinizi uzatsanız kıvrımlarınız temas eder, gökyüzüne yükseliverirsiniz ya, aynen bu durumda, cennete muammâ olur ruhunuz. Kendinizi kaybettiğiniz durumlar olur, ellerinizin tutmadığı, gözlerinizin görmediği, kulaklarınızın duymadığı imtihanlar, kalbinizi sanrıya tâbi tutar. Uzuvlarınız cevapsız kalır yardım nidâlarınıza,
çaresizlik sonsuzluğa,
sonsuzluk yolunuza serilir.Yaş sekiz, soğuk betona çökmüş, öylece ağlayan minik bir çocuğum şimdi. Bedenim çelimsiz, dizlerimde sıyrıklar var, şâyet yerde çığlık atarken olmuş bunca iz. Önümde dil döken onca insanı duymuyor kulaklarım, algımı yitirmişim, kaybolmuşum. Telefon çalıyor, daha anlamsız geliyor artık tınısı. Yerdeki gözlerimi önümdeki bedene çeviriyorum, yüzü buruşuyor, yutkunuyor derince, burnunu da çekiyor bir kez. Beni buluyor gözleri, biliyorum üçüncü kez kaybediyorum babamı. Hıçkırmaya mecalim kalmamış artık, bir insanın kalbi kaç kez durabilir? Anlayamıyorum. Duruyormuş işte, biliyorum. Acıyan gözlerim kapanıyor yavaşça, karanlıkla baş başa kalıyorum, ne kadar geçtiğini bilmeden.
Elimde hissettiğim keskin acıyla bilincim yerine geliyor, damarıma batırılan iğneyle buluşuyor gözlerim, iğnelerden delicesine korkarım o'ysa, umursamıyorum bu defa. Abimi görüyorum, gözleri dolu, ama parlıyorlar. Dudaklarında umut dolu bir gülümseme ile bakıyor bana, "Jeongin." diyor, bir damla yaş düşüyor yanağına, "başardı, yaşıyor." Bu defa benim kalbim duruyor adeta, tenimde hissediyorum yaşları, ama üzüntüden değil bu defa, mutluluktan, gururdan dökülüyorlar.
Yaş on yedi, kendimdeyim şimdi.
Annemin tanıdık çığlığıyla yerimden kalktım hızla, ışığı yaktığımda babamın sararmış tenine şokla baktım, gözlerinde aynı ifade yoktu bu defa, sekiz yaşında, sabit tutamadığı bakışları git demiyordu bana, gel diyordu, yardım istiyordu. Titreyen ellerimle anahtarı aradım, kapıya kartı zar zor geçirdiğimde içeriye dolan oksijenle babamın öksürüğünü işitmem bir oldu. Aptal Jeongin, n'aptın sen? dedim içimden, babamı buraya, bu denli nemli bir ortama getirmek hata iken atak geçirmesine sebep olmuştum, babam kendine gelirken annem yere çöküp derin nefesler vermişti, o sırada Beomgyu'nun kapımızda belirmesi de bir olmuştu. Hızla yanımıza ulaşıp nolduğunu sorduğunda annem babamın atak geçirdiğini söyledi. Beomgyu şok içinde bakarken titreyen ellerimi tutup sakin olmam gerektiği hakkında cümlelerini sıralarken burnumu çektim.
Yarım saat geçmişti belki, bilmiyordum. Babam kendine gelmişti, annem ise ona kızıyordu, haplarını içmeyip bira içtiğinden dolayı. halbuki bira yasaktı ona, haplarını da içmeyince bünyesi kaldırmamış kısaca, nefes alamamasına sebep olmuş. Beomgyu omzumu sıvazlarken kuzenini aradı, sağlık görevlisi olduğundan dolayı bilgi aldı. Kuzeni, babamın sabah ilaçlarını tok karnına mutlaka alması ve bir süre asitli içeceklerden, alkol içeren besinlerden tüketmemesi gerektiğini söylemişti. Kısa bir süre üzerimizdeki gerginlik devam ettiğinde Beomgyu kalma konusunda inat etse de odasına gönderip yatmasını söyledim, annem ve babam da yattığında n'olur n'olmaz uyanık durmaya karar verip tavanı izlemeye başladım. Bir anlığına sekiz yaşıma dönmenin verdiği kötü his vardı içimde, gözümden bir kaç yaş süzüldü. Lâkin ne kadar çabalasam da, düşünürken uyuyakalmıştım.
Gözüme vuran ışıkla uyandığımda annemin kahvaltı için hazırlandığını gördüm, babam da uyanmıştı fakat hâlâ yataktaydı. Ona bakıp, "daha iyi misin?" dediğimde başını sallayıp gülümsedi, o sırada annem ikimizi de kahvaltıya inmek için kaldırmaya çalışıyor, kıyafetleri katlıyordu. Kalkıp yatağı topladığımda üzerimi giyindim. Bugün olacak tekne turuna katılmamaya karar vermiştik, her ne kadar babam gitmemiz konusunda dil dökse de bugünlük yanında durma konusunda fikrimiz netti, daha sonra benim gitmem gerektiğini söylemişti fakat ikisini bugünlük tek bırakmak istemediğimden kabul etmedim. Zaten babam da, en sonunda kapının çalmasıyla inat etmeyi bırakmıştı. Terliklerimi giyip kapıyı açtığımda Yeonjun ve Beomgyu'nun kapıda beni beklediğini görmüştüm. Annemlerin de çıkmasıyla odayı kitleyip servis alanına gittik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
art deco,, hyunin
Randomkayıp bir dalgayım, denizinde savrulan. belki bir kalıntıyım, derinlerine hâpsolan. Jeongin, hevessiz gittiği tatilin her şeyi değiştireceğinden habersizdi.