Lovesong - AdeleKendimi bildim bileli bir yerlere koştum, sabırsızdım ben, neyin ne olduğunu tam anlamıyla sorgulamaz, aklıma düşeni ikinci kez düşünmeden yapıverirdim. Gizlerdim duygularımı, sonuçlar bana zarar verse bile gurur yapar kılımı kıpırdatmazdım.
Duygular anlamsızdı bana göre, birinin sizin ne hissettiğinizi bilmesine gerek yoktu. Şayet bazen kendimiz bile bilemiyorduk hislerimizi. Bir bebeğin hissettiği bedensel acıyı anlayamaması gibi bir durumdu bu. Veya yaşlı bir bireyin son dakikasına kadar duyduğu ızdırabı dile getiremeyip söylemek istediklerini damarlarından akan son kana sızdırmasıyla eşdeğerdi. Son kelimeler asla söylenmez, o son nefesle beraber karışırdı havaya. Cesaretsiz olan ölerken bile kendisine yalan söylerdi.
Gençliğin getirdiği anlaşılma çabasına sahip olmadım mesela hiç, anlaşılacak bir ortamım olmadı çünkü. Ne evde dinlediler beni, ne dışarda. Ben de sustum zamanla. Susmayı öğrendim.
Ömrümün bahçesine çiçekler ekmek istedim, rengarenk, mis kokulu çiçekler. Toprağıma beton döktüler, elim kirlenmesin diye. Ben de kirlenmemek için kaçtım herkesten, böyle öğrendim çünkü.
Tekne denize açılalı neredeyse bir saat olmuş, ara vermek üzere bir koyda durmuştuk. Bu dakikaya kadar sadece arkada oturmuş, derin düşüncelere dalmıştım ama Seungmin'in yanıma gelmesiyle ön tarafa gitmek zorunda kalmıştım. Kollarımı birbiriyle buluşturup diğerlerine baktığımda Yeonjun ve Changbin hiç düşünmeden atlamışlardı. Su oldukça berrak ve temizdi. Fakat yüzme bilmediğimden girmemeyi seçmiş, kenara oturup ayaklarımı suya sokmuştum.
Felix gelmem için inat etse de girmemiştim. Yanımda duran sudan bir yudum alıp elimi saçlarıma atarak karıştırdım.
O sırada omzuma dokunan el ile, elin sahibine bakmak üzere kafamı çevirmiş, Hyunjin'i görünce anlık afallamıştım. Vücudunu ilk defa yakından görüyordum, geniş omuzları, kaslı bir bedeni ve bir çok dövmesi vardı. Dövmelerini daha sonra gizlice incelemeyi kafama koymuştum. O sırada elini uzatıp, "gel, tutarım ben seni, boğulmazsın" demişti.
"İyi burası ya, boşver." dediğimde elimden tutup çekerek zorla denize yönlendirdi.
"Sus ve bir kere de olsa tatilin zevkini çıkar ufaklık, bilmem kaç won para bayıyoruz değil mi?"
İç çekip korkakça denize baktığımda aniden atlayarak beni de çekmiş, refleksle burnumu tutmuş ve suya gömülmüştüm. Gözlerimi sıkıca yumup omuzlarına tutunarak yüzeye çıktığımda belimden tutarak yüzeyde çabasız kalmama yardım etmişti. Suyun fazla derin olmadığına şüphe yoktu ama yine de riske girmek istemiyordum.
Derin nefes alıp verdiğimde gülmüş, ıslak siyah saçlarını tek eliyle geriye atmıştı. Islanmış kirpikleriyle saçları, güneşten hafif kızarmış dudakları ve yanaklarıyla tanrıça gibi gözüktüğünü farkettim.
Kafanı sikeyim Jeongin..
Elimden tutup benden uzaklaştığında tüm yükümü adeta ellerine yüklemiştim, arkaya doğru giderken beni de sürüklüyordu.
"Ayaklarını hafifçe salla, ellerin her zaman suyun içinde olsun, eğer başının yukarısında tutarsan su seni kaldıramaz." dediğinde başımı sallayıp dediğini yaptım. Tek elimi bıraktığında stres yapsam da dediği şeylerle kendi çabamı daha iyi bir şekilde ortaya koyarak suda kaldığımı farketmiştim.
"Aferin sana." dediğinde gülümsemiş, elini bırakmadan kafamı suya daldırıp çıkarmıştım. Gözlerim tuzlu sudan dolayı yanmış, ovalamaya çalışırken boğulacağımı sanıp stres yaparak Hyunjine sokulmuştum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
art deco,, hyunin
De Todokayıp bir dalgayım, denizinde savrulan. belki bir kalıntıyım, derinlerine hâpsolan. Jeongin, hevessiz gittiği tatilin her şeyi değiştireceğinden habersizdi.