Bölüm şarkısı: Wicked- AVIVABiliyorum ficin çoğu bölümünde Aviva'nın şarkılarını uydurdum ama ne yapabilirim çok uyuyorlar....
Felix:
Burası Hyunjin ile birlikte kaybolduğumuz yere benziyordu..
O gün ne olduğunu öğrenmemin zamanı gelmiştide geçiyordu bile...
Tek bir sorun vardı, öğrenebilmek için elimde yeterli kaynak yoktu..
Bizim cinde tutturmuş kendin bul diye. Bulamıyorum işte kıt mısın? Ne diye uzatıyorsun...
Neyse bu cin nasıl olsa... Ağzım ve burnumun yer değişmesini istemiyorum.
Holün sağ kısmındaki merdivenden çıkmaya başladım. Yukarıda uzunca bir koridor vardı. Koridorun sonundaysa bir kapı vardı. Kapının arkasında beni büyük bir şey bekliyordu... O şeyin ne olduğunu öğrenmek için yanıp tutuşuyordum ama bir o kadarda korkuyordumda...
Sonuç olarak kapıdan geçtiğimi söylememe gerek yok sanırım?
Kapıdan geçtiğimde kendimi kafeteryada bulmayı beklemiyordum.
Kafeteryanın bir köşesinde onları gördüm, Hyunjin, Jeongin, Changbin, Minho, Jisung...
Yanlarına gittim, "Sizi tekrardan görmek güzel." dedim gülümseyerek.
Duymadılar.
Yada ben öyle sandım... Bilmiyorum tek bildiğim hiç birinin tepki vermemiş olmasının moralimi bozduğuydu.
Birinin gülüşünü ve ardından gelen sözcükleri duydum, "Kimse bir ruhu duyamaz." diyordu.
Tabii.. Şuan bedenimin içinde değildim ki. İyide kapının açılmasını önleyen bir şeyler vardı. Bedenimle birlikte o kapıdan geçemezdim.
Yoksa geçebilir miydim?
Hyunjin:
Odada otururken yine düşüncelere dalmıştım. Özellikle bugün her zaman olduğumdan daha çok düşünecek şeye sahiptim.
Bu sabah kafeteryada Felix'in sesini duymuştum. Başta ses sahibinin klona ait olduğunu düşündüm ama görünürde kimse yoktu.
Bu demekti ki o ses gerçek Felix'e aitti.
Onun sesini duymanın bile beni heyecanlandıracağını bilemezdim.
Peki neden onu görmemi engellemişti? Kafamda çok fazla soru işareti vardı. Genelde böyle anlarda meditasyon yapar ve kendimi sakinleştirirdim.
Odanın içinde pozisyonumu aldım. Bir ney sesi açtım. Kafamı boşaltırken beklemediğim bir şey oldu.
Buraya daha önceden gelmiştim...
Sanırım Segye'ydi adı.
Beyaz bir masanın etrafında toplanan adamlar... Hiçbirini tanımıyorum ama hepsi çok tanıdık.
Diğerlerinden yaşça büyük olan biri diyorki, "Ne biliyorsan anlat."
"Neden anlatayım?" diye soruyorum. Neyden bahsettiklerini orada bulunduğum ilk andan beri biliyorum...
"Hayatını kurtarmak için." diyor bir diğeri.
"Hayatımdan memnun olduğumu mu sanıyorsun?" diye sordum.
"Kendininki değilse bile onun, Felix'in ki için." dedi az önce konuşan.
"Onun hayatını önemsemiyorum. Beni takip ettiğiniz sürece farkına varmış olmanız gerekiyordu." dedim
Hepsi donmuştu.
"Sen... Nereden.." dedi şokunu atlatmaya çalışan biri.
"Her şeyin farkındaydım. Başından beri doğru zamanın gelmesini bekliyordum sadece. Herneyse... Beni birinin hayatıyla tehtid etmeyin." dedim
"Önemsemiyorsun çünkü? Hayatında sana hep bunu mu fısıldadılar? Onun için mi bu kadar rahatsın? "Her canlı ölür." modundan çık artık. Bir şeylerin değişmesini istiyorsan önce kendini değiştirmelisin." dedi bir kadın.
"Önemsemediğimden değil. Bir şeyleri değiştirmek istemediğimden değil." dedim
"O zaman neden? Gerçekleri inkar etmen onları değiştirmez." dedi.
"Stratejinizi değiştirin. Prometheus'un zihnini bulandıramazsınız çünkü." dedim.
Kimsenin konuşmadığını duyunca devam ettim, "Ne Felix'i ne de beni öldürebilirsiniz. Bunu benim kadar iyi biliyorsunuz. Sizin yaptığınız tek şey kısıtlamak." dedim.
Biri gözlerini devirerek güldü, "Neden bunu yapalım?" diye sordu.
"Bilemem... Bildiklerimi dıymak istiyorsanız Felix'in Segye'ye girmesine izin verin. O buraya geldiğinde her şeyi en başından anlatacağım." dedim.
"Şuan farklı bir evrende. Onu getiremeyiz. Bu senin elinde. Onu buraya sen getireceksin." dedi yaşlı olan.
"Sen bilirsin. Yarın Felix ile birlikte bu salonda olacağız. Yoksa benim ağzımdan tek bir sözcük daha duyamazsınız tekrar Dünya'ya dönmeden önce. Ha bir de.. Lütfen gerçek Felix olsun. Kopyasıyla uğraşmak istemiyorum." dedim arkamı dönüp gitmeden önce...
Felix:
O günün kalanında klonumun haraketlerini izledim. Bana hiç benzemiyordu.
Diğerleri benim olmadığımı anlamış olmalılardı.
Günün sonunda bedenimi boş bulduğum için mutluydum. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım.
⌑
Gözlerimi açtığımda yine okulun yatakhanesindeydim.
Gerçeklik algımı kaybediyordum sanırım. Beynim değişen oksijene alışmamıştı. Sanırım bundan dolayı başım ağrıyordu. Sanki vücuduma iğne batıyor gibiydi.
Ne oluyordu tam olarak?
⫷⫷⫷⫷⫷⫷⫷⫷⫷⫸⫸⫸⫸⫸⫸⫸
Şimdi son kısmı şöyle açıklayayım, Felix'in hissettiklerinin evren değişikliğiyle bir alakası yok.
Özür dilerim aktifliğim düştü. Sınavlar fln derken iyice yoruldum gün içinde.
Bir de 27. veya 28. bölüme konu bulamazsam Hyunjin'in geçmişine değinirim.
Fic ile alakalı merak ettiklerinizi sorabilirsiniz ya da yorum yapın zaten bütün yorumlarınızı atlamadan okuyorum ve cevap vermeye çalışıyorum.
Görüşürüz~
*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANOTHER UNIVERSE |Hyunlix|
RandomFelix sahip olmaması gereken şeylere sahipti. Herkes biliyordu. O çocuk normal değildi. Ama kimse şuana kadar bir şey kanıtlayamamıştı. Çünkü Felix istemiyordu. Özel güçleri vardı Felix'in. Bir gün bu güçleri birine devretmeliydi. Ama o istemiyordu...