"Delilik, hassas insanların protestosudur."
-Victor HugoBelki de dilinden bu şarkı düşmez,
Dilin söylese de gönlün hissetmez,Şişenin ucunu bardağa dayayıp hafif devirirken,az kaldığını görmem ile yorgunca sırıttım. Bardakta ki sıvı açık renkti, elime aldıktan sonra havada daireler çizerek bardağın içinde ki dönüşünü izledim. Sonra bir gözümü kısarak yaklaştırıp,bardağın diğer tarafını görmeye çalıştım. Hareketlerimin anlamsız olduğunun farkındaydım.
Normalde görmem gerekenden daha bulanık görünce,omuz silkip tekrar başıma dikerek içtim.
Bilsen bile benim için fark etmez,
Bir tek dileğim var,mutlu ol yeter,Hafif mırıldanarak söylediğim şarkının, en sevdiğim yeri gelirken sesim biraz daha fazla çıktı. Arabesk müzikleri çok severdim,özellikle eski dönem müzikleri dinlemek,söylemek daha keyifliydi her zaman. Normalde sesimi beğenmezdim ama bu şarkıları söylerken beğeniyordum, o yüzden eşlik ederdim.
Benim için söyleyen kişi çok önemliydi, şarkı sözleri bizim söyleyemediklerimiz gibi geliyordu. Bu yüzden söyleyen kişi, geçmişinde başkalarına ne kadar sustuysa o kadar güzel söylüyordu. Yaşanmışlık, kırgınlık, sevinç, gözyaşı, acı her şeyi barındırırlardı seslerinde, siz sadece dinlerken anlardınız neler yaşadıklarını. Bu gece benim rutinlerimden bir tanesiydi, herkes gitmiş bir ben kalmıştım.
Yılbaşı gecesi klasiğimdi bu benim kimse yadırgamazdı, onları gönderdikten sonra bar tarafına gider hoparlörden sevdiğim müziği açar,geç saatlere kadar otururdum. Zihnimin duvarları puslandığında kalkardım, sonra taksi çağırır ve eve giderdim.
Şimdi de o gecelerden biriydi. Başım hafifçe önüme düşerken, şişeyi bir kez daha bardağa dayadım. Bardağa döktükten sonra damla damla şeklinde kaldığını görünce,canım sıkıldı. Şimdi kim kalkıp yeni bir şişe açacaktı?
Bu sefer, daha yavaş içmeye karar verdim. Burada sızıp kalma fikri şu an yorgun,uykulu bedenim için çok cazip bir fikir gibi gelse de çalışanların beni bu şekilde görmesi isteyeceğim son şeydi. Evet güvenlik kameralarını da devre dışı bırakmıştım. Herkesten uzak, yalnız bir dünya da gibi hissetmek istiyordum çünkü. Kimsenin görmediği duymadığı biri olmak, aslında zaten öyleydi. Sayısız canlının var olduğu yaşadığı yer yüzünde bir ben yer edinememiştim, sanki geçerken uğramış gibiydim. Yaşasam yaşayamıyordum, ölsem ölemiyordum.
Bir yudum daha aldım önümde ki kristal bardaktan, artık su gibiydi tadı ne yakıyordu ne de acı geliyordu. Yeterince uyuşmuş olsam da biraz daha dedim,biraz daha içtikten sonra gideceğim.
Bunu sana yazdığımı bilmezsin,
Bir yabancı şarkı gibi dinlersin,Yine bir yandan söylerken,bir yandan ağzıma dayadığım sıvının boğazımdan geçişini hissettim. Yeni bir yıla girdiğimiz için falan içmiyordum, herkes içtiği için de içmiyordum.
Bugün,Emre'nin ölüm yıldönümüydü.
Bugün,katil oluşumun yıldönümüydü.
Bugün,eski Elzem'in ölüm yıldönümüydü.
Elimde buruşturduğum kâğıtta yazanlara gözümü diktim yine. Yazan kişinin de ne çirkin yazısı vardı,onun yazısı ise çok güzeldi.
Her şeyi ona bağladığım için şişeyi kafama geçirecektim, az kalmıştı. Sözlerinden sonra merdivenlerden inmiş, bir daha onu görmemek için saklanmıştım. Herkes gittikten sonra o da gitmişti, kalmaması için o kadar şey yaptıktan sonra gitmesine şaşırmayacaktım tabii.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİSHAKANYA
FantasyVisha Kanya Zehirli Kadın Suikastçi Çünkü Vishakanyaların bir öpücüğü, dokunuşu ve hatta teri ölümcüldür. Eğer sana dokunursa teri öldürebilir. Eğer onunla sevişirsen penisin olgun bir meyve gibi sapından düşer. - Dalhana, Shusruta Samahita Bir doku...