megumi
günaydınn
gojoyla işim bitince yazarım takılırız olur mu?megumi
yuuji
napıyonmegumi
yuuji
🤨megumi
nerdesin ya sabahtan beri
yurda mı geçsem seni mi beklesem aradayım
sinemaya gittiysen bile bitmiş olmalı
yemek yiyorsun dimi
napsam yamegumi
ARIYORUM AÇSANA
of—
megumi
yuuji nerdenobara
yedim
ıyyy
yesem kusardım kesinmegumi
kugisaki
gerildim
uzatmasannobara
noldu lan
bilmiyorum nerde
ben makiyleyim
ama sinema falan diyordu
okkotsuyla gitmiştir belkimegumi
tamam sağ ol—
megumi
selam
yuuji seninle mi acabayuta
hayırr bir şey mi oldumegumi
yok hayır
sorun yok sağ ol—
megumi
senin bu kadar uzun süre telefonuna bakmadığını hiç görmedim
endişelenmeye başlıyorum
neyse çevrede yemek yiyebileceğin yerleri dolanayım bari—
her zaman gittikleri sinemanın çevresindeki yemek yerlerine sırayla girip çıkan siyah saçlı çocuğun sinirleri iyice gerilmeye başlamıştı. hem rastgele restoranlara girip etrafa bakıp çıktığı için maruz kaldığı garip bakışlardan bunalmış hem de arkadaşına saatlerdir ulaşamadığı için korkmaya başlamıştı. artık pes etmek üzereyken girdiği son restoranda kapıyı açtığı gibi karşısında gördüğü manzara yerine mıhlanmasına sebep olmuştu.
yuuji, karşısında siyah saçlı oğlanın hiç tanımadığı bir çocukla yemek yerken kahkahalara boğulmuştu. her zamanki gibi yüksek bir enerjiyle ve heyecanla konuşan yuuji, normalde megumi'nin izlemeyi en sevdiği şeyken şimdi karşısındaki çocuğun seyrediyor olması sinirlerini hepten bozmuştu. onun bu halleri megumi'nin kalbini ısıtmaya sebep olan çok az şeyden biriydi ve paylaşmak istemediğinden bir kez daha emin olmuştu.
"yuuji?" sesi beklediğinden daha sert çıktığında cümlenin ortasında susuveren yuuji hafif bir şaşkınlıkla ona bakakalmıştı. karşısındaki nazik görünüşlü çocuğun da bakışları üzerine döndüğünde ona bakmasa bile hafifçe gerilediğini görmüştü çocuğun. istemeden onu korkuttuğu için kendini biraz suçlu hissetti.
"megumi? ne arıyorsun burda? hojomla takılmayacak mıydın?" tüm ilgisi megumi'ye dönmüş olan yuuji'nin gözlerinin içindeki parıltı artmıştı sanki.
"seni arıyorum iki saattir." sıktığı dişlerinin arasından konuştu megumi, kendi bile niye bu kadar sinirlendiğini bilmiyordu. yuuji hızla telefonuna bakıp ona döndü ve yavru köpek bakışlarıyla bakmaya başladı istemsizce. onun bu mahçup hâli megumi'nin gerilmiş yüz hatlarının gevşemesine, bakışlarının yumuşamasına sebep oldu. normalde duygularını göstermede pek iyi olmayan megumi'yi bu çocuğun böylesine uç noktalara sürükleyebilmesi çok büyüleyiciydi.
"özür dilerim, görmemişim! endişelendin mi? ama iyi ki geldin! otursana." elinden tutup yanındaki sandalyeye oturttu onu. "yemek yedin mi?"
"yedim."
"junpei, bu megumi. megumi, junpei bizim okula yeni geldi. annesiyle kalıyor o yüzden yurtta değil ama yine de çok yakın arkadaş olduk, dimi?"
"evet." nazikçe gülümsedi junpei denen çocuk. "memnun oldum megumi, yuujii senden çok bahsetti."
neden birbirlerine isimleriyle sesleniyorlardı?
"ben de." daha fazla bir şey demedi megumi. yuuji onun bu hallerine alışık olsa da o gün biraz kasten yapıyor gibiydi ve arkadaşının yanlış anlamasından korkmuştu.
"kızgın mısın bana?"
"değilim." dese de megumi, yalan olduğunu junpei bile alayabiliyordu. yine de kimse uzatmadı.
"sabah filme birlikte gittik de sonrasında telefonumu odak modundan çıkarmayı unutmuşum. film çok güzeldi diye konuşmaya dalmışız. junpei de benim gibi bu seriyi çok seviyor, bu film ekstra iyiydi bir de." yuuji susunca junpei, onu onaylayan mırıltılar çıkardı. "siz neler yaptınız? junpei, megumi gojo hocanın bir nevi oğlu gibi biliyor musun? araları da çok iyi."
"çok tatlıymış."
"alışveriş yaptık." bakışlarını kaçırdı megumi, aslında yuuji'ye bir hediye almıştı ama o an verecek kadar rahat hissetmiyordu kendini. hatta yuuji'yi tutup ordan çıkartmak ve yurda geri dönmek istiyordu. bu yüzden sıkıntıyla iç çektiğinde iyice istenmediğini hisseden junpei hafifçe dudaklarını büzmüştü. tam bir şey demek üzereyken yuuji araya girdi.
"megumi, gel sana yiyecek bir şeyler alalım." kolundan tutup yerinden kaldırdı onu yuuji. masadan biraz uzaklaştıklarında konuşmaya başladı. "bak, bana kızdığını anlıyorum ama junpei'ye biraz kaba davranmıyor musun?"
"hesap soracak konumda değilsin bence şu an." megumi'nin sesi her zaman olduğundan soğuk çıkmıştı.
"hesap sormuyorum zaten. bana olan sinirini ona yansıtma lütfen, biz de yurtta rahat rahat konuşuruz." yuuji sesini olabildiğince kısık tutmaya çalışıyordu.
"ya o kim ki? ne ara bu kadar yakın oldunuz da bana bir mesaj bile yazamayacak kadar daldın? neden bana onun için hesap soruyorsun?" neden bu kadar sinirlendiğini hâlâ anlayamamış olan megumi, o an için düşünemeden konuşuyordu.
"dediğim gibi hesap sormuyorum. of, şu an anlaşabilecek gibi değiliz. yurda geçince konuşsak olmaz mı?" yuuji'nin de sinirleri bozulmaya başladıysa da sakin olmaya çalışıyordu. hem haksız olduğunu biliyordu hem de junpei duyup yanlış anlasın istemiyordu. en önemlisi de onun için en önemli insanlardan biri olan, çok hoşlandığı arkadaşını kırmak istemiyordu. sakinleşince konuşmanın daha sağlıklı olacağını düşünüyordu.
"iyi, ben yurda geçiyorum o zaman." dediği gibi cevap beklemeden mekandan çıktı ve kapanan kapıya bakakalan yuuji'yi arkasında bıraktı megumi.
—
ay bebek bebek tartışmaları nihilistten sonra çok şirin geliyor bana 🥺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sapphire stones | itafushi
Fanfictionyuuji, megumi'ye aşk itirafı yaptığını düşünüyordu. megumi'nin ise bu konuda en ufak fikri yoktu. [texting] -i'd sell my own bones for sapphire stones 'cause blue is your favorite color☆ -01.12.2023