Güven Veriyorsun.

30 4 0
                                    

Seonghwa

Bir kaç gün içerisinde toparlanmış ve yeni evime taşınmıştım. Şimdi ise dersim olduğu için üniversiteye yürüyordum. Özellikle üniversiteye yakın diye bu daireyi seçmiştim zaten. 

Bir kaç dakikaya vardıktan sonra dersimin olduğu amfiye geçip arkada bir yere oturdum. Dersin başlamasına biraz daha zaman olduğu için masanın üzerine yatıp gözlerimi kapattım. Bu taşınma süreci içerisinde hem kafede çalıştığım hem seçmelere çalıştığım hem de Hongjoong'un olmamasına alışamadığım için ne kadar yorgun olsam da sürekli ağlıyor ve uyuyamıyorum.

Ben öylesine yatarken yanımda bir hareketlenme hissettim. Ne olduğunu anlamak için bakınca karşımda turuncu saçlı gülümseyen birisi vardı. 

"Selam."

"Selam."

"Rahatsız ettiysem kusura bakma. Ben Minho. Yatay geçişle yeni transfer oldum sayılır. Sınıfa girince de seni tek başına böyle yatarken görünce seninle tanışmak istedim."

Şuan çok şaşkındım. Çünkü okulda umursanan biri değildim ve tek konuştuğum kişi Hongjoong'du. Okulun bir kısmı da eşcinsel olduğumuz için konuşmuyordu bizimle genel olarak. Şimdiyse cidden şaşkındım ve cidden eminim ki bu şaşkınlığım yüzüme yansımıştı. Çünkü Minho anlamamış bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Oh, çok özür dilerim. Ben Seonghwa ve bu aralar pek iyi değilim de bu yüzden dalgınlığımdan dolayı kusura bakma."

"Yok, sorun değil de neden şaşırdığını anlayamadım."

"Ben eşcinselim. Çoğu kişi yargılıyor bunu. Bu yüzden de sevgilimle birbirimizden başka kimseyle iletişimimiz yoktu."

"Bu konuda benim açımdan bir sıkıntı yok. Ben de eşcinselim ama neden geçmiş zaman kullandığını anlamadım."

"Çünkü bir kaç gün önce ayrıldık. Daha doğrusu terk edildim."

Yavaşça gözlerimin yanmaya başladığını hissettim. Bunu bize neden yaptın Hongjoong demek istiyordum ama o gitmişti. Onu unutmalıydım sonuçta bunu o seçti.

"Oh, üzgünüm ama istersen anlatabilirsin. Yeni tanıştığımız için anlatmak istemezsen de eğer sorun değil."

O bunları söyledikten sonra iyi birisiyle tanıştığımı anladım. Zaten birisine yaslanıp içimi dökmek, ağlamak istiyordum. Bu yüzden buruk bir tebessüm yerleştirdim yüzüme.

"Güven veriyorsun Minho ve buna cidden ihtiyacım var."

"Buna sevindim ama anlatmadan önce sana bir soru soracağım. O kişiyi tanıyor muyum?"

"Bilmiyorum. Seninle yeni tanışıyoruz ama onu tanıman için bir kaç gün öncesinden gelmen lazımdı. O kişi Hongjoong'tu."

"Cidden mi? Ben yaklaşık bir hafta önce geldim ama pek açılamadım ve onu görmüştüm. Neyse sen anlat."

"Öncelikle ben idol olmak istiyorum. Bu benim küçüklükten beri hayalim ve annemin ölmeden önce hayalinden vazgeçme demesinden dolayı hep çalıştım. Ama bunun için çok çalışmama rağmen şuana kadar katıldığım hiçbir seçmeyi geçemedim. Hongjoong'la da neredeyse 3 yıldır beraberdik ve o bu zamana kadar hep yanımdaydı. Ama bir kaç gün önce bana idol olma hevesinden bıktım, zaten bir şey beceremiyorsun, yetersizsin diye bağırarak evden gitti. Sonrasında da ben uyurken gelip eşyalarını almış ve evin anahtarını bırakmış. Ondan sonra da ben başka bir yere taşındım. Böyle yani."

"Anladım. Umarım en kısa zamanda tekrar mutluluğa kavuşursun."

"Umarım."

"Bir de idol olmak istiyorum dedin ya istersen san yardımcı olabilirim. Hatta beraber de çalışabiliriz. Çünkü ben de idol olmak istiyorum ve yakın zamanda seçmelere katılacağım."

"Cidden mi çok sevinirim ve umarım geçersin seçmeleri."

"Umarım ve illaki bir stüdyoda çalışıyorsundur değil mi?"

"Evet ***** stüdyosunda."

"Gerçekten mi ben de oraya geçtim. Normalde ***** stüdyosundaydım ama okul değiştirince onu da değiştirmek zorunda kaldım."

"O zaman daha çok beraber çalışırız."

"Aynen öyle"

Dedikten sonra Minho ,profesör gelmiş ve derse başlamıştı. Bu yüzden biz de susmuş dersi dinlemeye başlamıştık. Umarım Minho'yla iyi bir arkadaşlığımız olur. Çünkü o gerçekten iyi birisi gibi.

-

Derslerden sonra stüdyoya doğru yürüyorduk. Buraya bazen Hongjoong da geliyordu ama buradan ayrılmayacaktım. Çünkü burası Seul'un en iyi stüdyolarından biriydi ve ben Hongjoong gitti diye bu imkanımdan da vazgeçmek istemiyordum. 

Minho'yla içeri girdikten sonra çantalarımızı kenara bırakmış ve çalışmaya başlamıştık. İkimiz de birbirimize yardımcı oluyorduk. Ben ona vokal konusunda ve yüksek notaya çıkmasında yardım etmeye çalışıyordum. O da rap ve dans konusunda yardım ediyordu. 

Onunla daha yeni tanışmış olmamıza rağmen sanki çok önceden beri tanışıyormuşuz gibi hissediyorum. Bunun sebebi belki de Hongjoong'tu. Çünkü o gittikten sonra bir arkadaşa, yanımda olacak birisine ihtiyaç duymaya başladım. Belki de bu yüzdendi.

Bir süre daha çalıştıktan sonra Minho yorulduğu için dinleniyordu, bense dans ediyordum ama az bir zaman sonra nefesimin kesilmeye, bacaklarımın artık beni taşıyamadığını hissetmeye başladım. Aynı zamanda başım da dönüyordu. Sesler gittikçe duyulmamaya, görüntü de bulanıklaşmaya başladı. Bayılmadan önce duyduğum son şey ise Minho'nun bana seslenmesiydi.

-

Yavaş yavaş gözlerimi açmaya başlamıştım. Tam olarak ayıldığımda etrafa bakıp nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Sanırım hastanedeydim. İlk başta ne olduğunu anlayamasam da sonradan bayıldığımı hatırladım. Kafamı sağ tarafa çevirince başını eğmiş bir şekilde oturan Minho'yu fark ettim. 

"Minho." 

Sesim çok güçsüz çıkmıştı. Yine de o beni duymuş, kafasını kaldırmıştı.

"Seonghwa. İyi misin? Bir anda bayıldın ne olduğunu anlamadım."

"Ben de neden bilmiyorum."

"Peki. Sen bekle hemen doktoru çağırayım ben."

Ben onayladıktan sonra Minho odadan çıkıp doktorun yanına gitti. Bir kaç dakika sonra yanında doktorla beraber dönmüştü. Doktor bir kez muayene ettikten sonra konuşmaya başladı.

"Aşırı yorgunluktan bayılmışsınız. Ancak bu bir hastalık olarak vücudunuza yerleşmiş gibi gözüküyor. Bu yüzden kendinizi çok fazla yormamalısınız. Çok yorulursanız nefesiniz kesilebilir, başınız dönebilir veya aşırı yorgunlukta bugün ki yaşadığınız gibi bayılabilirsiniz."

"Peki. Olabildiğince dikkat etmeye çalışacağım. Taburcu olabilir miyim?"

"Evet. Olabilirsiniz."

Dedikten sonra odadan çıktı doktor. Minho da çıkış işlemlerini halledeceğini söyleyip gitmişti. Ben de o sırada hazırlandım. Sonrasında da eve gittim.

Did You Never Believe Me? | SeongjoongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin