Gerçek olduğuna bir türlü inanmadığım bir gecenin sabahına uyandığımda havanın böylesine kasvetli olması aklımdaki düşüncelere darbe yapıyordu. Daha dün gece hayatımın en önemli günüydü ve o gecenin sabahında güneşin tüm ihtişamıyla doğmasını bekliyordum, lakin sabah gözlerimi açtığımda güneş yerine koyu kabarık bulutlar ve keskin soğuk rüzgârların Şavıklı köyünü kuşattığını gördüm. Yatağımda doğrulup Liman'ın fotoğrafını aldım ve dakikalarca ne düşündüğümü bilmeden öylece baktım. Yatağımdan çıkarken komodinin üzerindeki beyaz gülü fark ettim. Başımdaki feci ağrının sebebini dün ilk kez içtiğim şaraba bağlasam da bunun pek hayra alamet olmadığını biliyordum. Beyaz gülü alıp kokusunu içime çektim. Dün gece eve gelince derhal kitapların arasına gizlediğim yüzüğü bulmak için kitaplığımı karıştırdım. İlk iki rafı karıştırsam da yüzüğü bulamayınca dün gece gerçekten de rüya görmüş olabilme ihtimalim yüreğime bir ok gibi saplandı. Lakin üçüncü rafta Pukşin'in Yüzbaşının Kızı ve Lev Tolstoy'un Anna Karenina romanlarının arasına sıkışmış yüzüğü bulmamla aklımdaki deli düşüncelerde kaybolup gitti.
Zira yüzüğü bulamasaydım, şu beyaz gülü dahi kendimde olmadığım bir vakit çıkıp köyün bir yerlerinden kopardığımı düşünecektim. Köyde daha önce beyaz gül görmemiştim, ama Reyhan yengelerin bahçesinde yaz kış bin bir çeşit çiçek yetişirdi ve Avrupa'daki hısımları bu güz dikmeleri için beyaz gül getirmiş olabilirlerdi. Tabi Kiraz bana bahçelerini Lesi adındaki o pek ürkünç köpeklerinin koruduğunu söylemişti, ama yine de aklını yitirmiş biri için bir köpekten korkmak yersiz bir endişe gibi geliyordu. Pekâlâ aklımı da yitirmemiştim, dün gece de bir rüya değildi. Gül de yüzük de Liman tarafından bana verilmişti ve ben şu an dünyanın en mesut kadınıydım.
Aklımda terazinin kolları gibi aşağı yukarı inen düşünceler dolanırken kapım çaldı ve kuzenim Çınar rüzgârdan saçları dağılmış bir şekilde başını uzatıp, "Abla, anam seni ekmekliğe bekliyor," dedi. Çınar'ın ellerinin kirinden odun taşıdığını anlamıştım, fakat sabahın bu saatinde ekmek pişirmek nereden icap etmişti bunu anlamamıştım.
Gülü ve yüzüğü görmesin diye ellerimi yorganın altına gizlerken, "Bu saatte ekmek mi yapıyor?" diye sordum.
Çınar burnunu çekip eliyle burnunu kaşıdığında belli belirsiz, "E bu gece seni istemeye gelecekler ya," dediğini zannettim.
Anlamadığımı belirtircesine bir ifade takınmaya çalıştım, ama ne kadar başarılı olabildim bilmiyorum çünkü ifadem üzerine Çınar tek kelime etmedi. Bende elimdekileri yorganın altına bırakıp ayağa kalktım ve "Bu akşam n'olacakmış?" diye sordum.
Çınar, "Cınney ana bugün seni istemeye gelecekmiş, şafakta babama haber vermişler," dedi. Nefes alışverişlerinden sabahtan beri koşuşturduğunu anladım.
Bozuntuya vermeden, "Hemen geliyorum," dedim ve kuzenimi odadan gönderince alelacele hazırlanıp ekmekliğe indim. Liman'ın dün gece evlenme teklif etmesini hatırlıyordum ama beni isteme faslını bugün yapacaklarını tamamen unutmuştum. Aslında bana söylediğini bile hatırlamıyordum.
Akşama kadar bin bir çeşit ekmek ve börek yapıp hazırlandık. Ev temiz olmasına rağmen pek titiz teyzemle tüm evi yeniden temizledik. Nujen, Derya ve Serpil imdadıma yetişmeselerdi isteme saatinde müstakbel kayınvalidemin ve Liman'ın karşısına una ve deterjana bulanmış kıyafetler ve saçım başım dağınık çıkmak zorunda kalacaktım. Üstelik bacak ve kollarımda derman kalmamıştı ve heyecanım beni öldürmek üzereydi.
Akşam olduğunda Cennet ana ve Liman bir kutu fondanla kapımızı çaldılar. Liman'ın babası hayatta olmadığı için beni Cennet ana istedi. Eniştem ben kahveleri dağıttıktan sonra yanıma geldi ve rızamı sordu. O an tüm vücudumu sıcak basmış bayıldı bayılacaktım. Utana sıkıla enişteme Liman ile evlenmeye razı olduğumu söyledim. Büyüklerin elleri öpüldü, börekler yenildi, çaylar içildi, tatlılar yenilip iki gün sonraya nişan kararı alındı. Mutluydum. Yastığa başımı koyduğumda yüzümde tatlı bir tebessüm konaklıyordu. Annemi ve babamı düşündüm. Onlara, "Artık evleniyorum," dedim. "Artık bir aile kuracağım ve sizin gibi mutlu bir yuvam olacak." Penceremi açtım. Soğuk hava odama doldu. Annem yanımdaydı ve yakında kar yağacak babamda usulca yanıma sokulacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVGİLİ MERYEM (Düzenleniyor)
Ficción GeneralBu hikâye, Meryem'in hikâyesi; Anadolu'nun, ailesinin, aşkının ve zamanının hikâyesi... Genç yaşta yaşadığı zorlukların, şahit olduğu gerçeklerin ve küçük bir beldede başlayıp birbirine bağlanan insanların hikâyesi...