Bölüm - 2 Kriz

134 31 52
                                    

Merhaba güzel meleklerim.

Çok şey söylemek istiyorum ama söyleyecek bir şey yok, destekleriniz için teşekkür edip yeni bölüme geçiyoruz.

Bol yorum yapmayı ve oylamayı unutmayınn, iyi okumalar <3

___

O gün sabah okula gitmemiştim. Bu ruh halini -sürekli abimle olan ilişkim yüzünden değil tabii ki- çoğu zaman yaşıyordum ve atlatabilmek için ise tercihim yalnız kalmak, kitaplarım arasında kaybolmak ve gün içinde birden fazla kahve oluyordu.

Saysam belki de 100 tane kitabım yoktu. Okuduğum kitabı bir daha baştan okumak, beni yeni bir kitap alıp okumaktan daha fazla mutlu ediyordu. O saysam 100 tane olmayacak kitapları ise ya tesadüfen karşıma çıkan kitap reklamlarından -konusunu beğenirsem eğer- ya da sadece ve sadece Emma'nın önerisi üzerine alıyordum, zevkine güveniyordum. Ki zaten liseden önce odamda bilgisayarımla uğraşmaktan beni kurtarıp kitap okuma alışkanlığını kazandıran da kendisiydi.

Abimi yaşanan olaydan yaklaşık 40 dakika sonra mutfağa kahvaltı yapmak için indiğimde işe giderken görmüştüm. Resmi giyinmiyordu pek, takım elbise giydiğini -düğün ve törenler dışında- pek görmemiştim. Bugün ise bej rengi italyan kesim bir pantolon, ne yazlık ne de kışlık olan beyaz bir gömlek giymişti. Ardından kahverengi kabanıyla, beyaz spor ayakkabılarını giyip çıktı. Yine beni görmedi, bakmadığı için görmedi, bakmak istemedi. Ben de üzerine gitmemiştim. Kırgındım, sinirliydi ya da o da kırgındı bilmiyorum. Şu an susmaktaki amacım bunların üzerine tekrar olumsuz bir şey eklenmemesiydi.

**

Kısa süre sonra annem kahvaltı hazırlamak için uyanmış, mutfağa gelmişti. Ben de çoktan tabağımı bitirmiş masada oturmaya devam edip düşüncelere dalıyordum ara ara. Siyah askılı geceliğinin üzerine rastgele bir hırka alıp giymişti. Doğallığını asla bozmadığı gece karası saçlarını da kıskaç tokayla yarım toplamıştı. Önce yanıma gelip saçlarıma bir öpücük kondurdu. Hiç konuşmadan ise buzdolabına yöneldi.

"Anne bugün saçlarımı boyar mısın?" Dedim. Başından beri hep ona boyatıyordum.. Kuaföre gitmeyi sevmiyordum. Kesmek istediğim zaman, ki bu da genelde uçları oluyordu uzun saç sevdiğim için, kendim makasla alıyordum. Boyama kısmını da dediğim gibi annem yapıyordu.

"Olur anneciğim, bugün dışarıya çıkacaktım zaten işlerim var. Alırım boyayı. Yine aynı renge mi boyayacağız?" Bana doğru dönmüş yüzüme bakıyordu. Elimdeki bardağı portakal suyunu içmek için ağzıma götürürken başımı salladım. "Peki" dedi.

**

Kahvaltımı yapıp odama geçtim. Masamın üzerinde duran beyaz kulaklığımı ve kitaplığımdan rastgele bir kitap alıp yatağıma uzandım. En sevdiğim anlardan birini yaşamak için ise kulaklığımı telefona bağlayıp bir müzik açtım, sesi sona kadar getirdim.

Annem çoğu zaman müzik sesinin dışarıya geldiğini ve kulaklarıma zarar verebileceğini söyler. Müzik düşüncelerimi iyileştiriyor anne.

Gözlerimi kitaba çevirdim, ilk sayfadaki kelebek baskısına. Ömrü kitap kadar uzun olamayan turuncu kanatlı kelebek baskısına. Sayfaları çevirirken onu duydum. Kafamın içinde attığı adımları, sesini. Fısıldıyordu. Kulaklarıma dolan müziği o tatlı sesiyle bana söylüyordu.

Alice, gel, hadi. Ayağa kalk lütfen. Islanıyorsun. Geç oldu, gel.
Buradan çıkmalıyız. Karanlıktan kurtulmalıyız. Anlamıyor musun?

Gözlerim kitapla olan sohbetine devam ederken satırlarda onu hayal ettim. Beni öptüğünü, bel boşluğumda olan elini. Ellerimin daha fazla dokunmakta ısrar ettiği çıplak sırtını... Dudakları kulağıma doğru yaklaşırken yanağıma bir buse kondurdu. Ardından 'Çok seviyorum' diyen sesi çınladı beynimde. En tatlı çınlama, en çekici çınlama, en aşık çınlama. 'Seni çok seviyorum.'

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 06 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kalabalıkta Tek KişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin