Bölüm 1 -Alice

244 53 184
                                    

Selaam, bu bölümü yüksek ihtimalle yılbaşı gecesinde okuyorsunuz ama ben 27 aralıkta yazıyorum. Yeni yılınız kutlu olsun melekler, en güzel aşklar, en güzel arkadaşlıklar, en güzel günler sizlerin olsun, yazarınız sizi çok seviyor, size çok teşekkür ediyor.

Bol yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın <3

Buraya da kendinizi ifade eden bir emoji bırakmanızı rica ediyorum.

İyi okumalarr.

___

   "Abini uyandırır mısın, tatlım?" Dedi annem babamın kahvesini doldururken. Kahvaltı yapacaktık ve okula gidecektim, Matteo her sabah önce Emma'yı daha sonra beni alıyordu. Babam ne kadar servise başvurmak istese de reddetmiştim, her sabah insanların sorgulayıcı ya da iğrenç olduğumu söyleyen bakışlarına katlanamıyordum. Okula ise herkesten önce gitmek, teneffüslerde oturduğum sıradan bile kalkmamak, çıkışta ise en son olarak inmek başlıca tercihlerimdi.

   "Kovuyor odasından, ya da hiç dinlemiyor anne beni. Biliyorsun." Merdivenlerden çoktan inmiştim, masadaki yerime oturdum, her sabah yediğim tabak vardı yine karşımda. Az tuzlu omlet, 3 tane badem, 5 tane zeytin ve bir parça peynir. Başka bir şey yemiyorum, badem yerine ceviz ya da omlet yerine haşlanmış yumurta istemiyorum. Çünkü, omlete tuz 1 defalığa mahsus olsa da fazla koyulursa, ben ölebilirim. Her şey an meselesi.

   Önce babamın başlamasını bekledim, annem abimi uyandırmak için gitti ve babam kahvesinden bir yudum aldı. Ardından ben de kahvaltımı yapmaya başladım, ortalama 8 dakika içinde tabağımı bitirdim, montumu giydim, botlarımı ayağıma geçirdim ve dışarıya çıktım. Matteo ve Emma gelmek üzereydi, birazdan burada olurlardı ki oldular da. Arka koltuğa geçip "Günaydın" dedim samimi bir ses tonuyla. Matteo başını sallayarak, Emma ise çalan şarkıya eşlik ederek bana baktı ve göz kırptı. 4 şarkı dinledik, 4. şarkı bittiğinde okuldaydık, kimseye görünmemeye çalışarak -ki zaten çok fazla kişi de yoktu- arabadan indim ve koşar adımlarla kapıdan içeri girip sınıfa yöneldim, her zamanki gibi cam kenarındaki sıra grubundan yine cam hizasındaki sıraya oturdum, yanıma da Emma. Matteo ise gitti, kantine, onu beklemeye.

   O, yani Riccardo. Sevgilim değil ve onu seviyorum. Fakat kalbimle değil, kafamın içinde. Kalbimle seversem kırılır, o benim kafamda yaşıyor ve ben böyle daha mutluyum, aşk acısı çekmem gereken bir durum yok. Tek sorun onun bana karşı olan ya da olmayan hisleri. Kendisinin sadece adını biliyorum, o da benim sınıftaki sessiz ve korkak bir kız olduğumu düşünüyor, doğru da düşünüyor. Tek kelime bile konuşmadık. Ben onu kendimden bir parça yapmışken onun benden haberi bile yok.

   Emma'yla ders çalışmaya çoktan başlamışken sınıftaki diğer öğrenciler de yavaş yavaş geliyordu. Bu yıl son yılımızdı, üniversite sınavlarına hazırlanıyordum ve haliyle günlerim pek de boş geçmiyordu, aslında belirli bir hedefim yoktu. Buna rağmen bu kadar hırslı ve fazla çalışmama sebep olan şey ise sosyalleşemiyor olmam, onun sebebi ise insanlardan çekinmem, onun sebebi ise, Abim...

   Çocukluğumdan hatta belki de bebekliğimden itibaren bir defa bile ihmal edilmedim, ailem her ne istediysem aldı, kısıtlanmadım istediğim saatte dışarı çıkma gibi bir şansım vardı fakat ben böyle oldum. Ailem benimle ne kadar ilgilendiyse abim benden o kadar nefret etti, hala da ediyor. Nedeni hakkında bir fikrim yok ve sanırım olmayacak da. Kendimce yorumladığım şey sorununun aslında benimle olmaması. Çünkü sorunu benimle olsaydı annemle babama karşı kırgın bakmazdı, eve sadece gece uyumak için gelmezdi, işi dışında sürekli kız arkadaşının yanında olmazdı. Yakında nikahı olacakmış, bundan annemle babamın haberi yok, ben ise tesadüfen telefon konuşmasında duydum. Umarım birkaç hafta içinde elinde evlilik cüzdanıyla karşımıza çıkıp annemle babamın kalbine indirmez.

Kalabalıkta Tek KişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin