﹏
Lee Heeseung
Her zaman bahanelere tutunan biri olmuştum. Küçüklüğümden beri hep bahanelerle yaşamıştım. Bunu kendime benimsemiş ve yaşamayı bahaneyle bütünleştirmiştim.
Ama bu bahanelerin altında hep gerçekler yatmıştı ve yatıyordu da. Bir kaç dakika önce Nishimura Riki ile onu kendime aşık etme bahanesiyle konuşmuş ve deli gibi ağlamıştım.
Bahsettiğim her şey gerçekti. Evet rakibimdi ve ona çoktan bir sürü koz vermiştim. Belki de babamdan yiyeceğim ikinci tokada çoktan hazırlanmam gerekiyordu. Belki şimdi belki de beş gün sonra ama yiyecektim o tokadı bunu biliyordum.
Ağlamaktan şişmiş ve ağrıyan gözlerimle sadece oturuyordum. Nishimura Riki'ye gitmesi için özel yerimin konumunu atmış ve öylece oturuyordum. Geç kalırsam beni orada öldürür ve cesedimi güzelce saklayabilir diye düşünmeden edemedim.
Sonunda yatağa yapışan kalçamı kaldırıp güzel bir kıyafet bakındım. Kaykay sürerken rüzgarın tenime değmesine bayılıyor ve bunu engelleyen eşofmanlardan nefret ediyordum. Hoş bir iki eşofmandan başka eşofmanım yoktu, giyinmiyordum da.
Elime, kendime fazlasıyla uzun gelen sıfır kol ve sıfır kolun altından biraz görünen, dizlerimin fazlasıyla yukarısında biten siyah şort aldım. Üzerimdeki ayıcıklı -evet böyle şeylere bayılıyordum- pijama takımını çıkarıp şortumu ve sıfır kollumu giyindim.
Aynadan kendime baktığımda cidden yaşayan bir ölüden farkım olmadığını düşündüm. Fiziğim güzel olabilirdi ama kesinlikle ölü bile benden daha yapılıydı.
Göz altlarımda gözümü gezdirip iğrenç görüntüye kusmak istedim. Son 2 haftada hem ağlamaktan hem de uykusuzluktan oluşan büyük halkalara karşı kusmak istedim.
Çekmecemden eskiden asla kullanmadığım süs olarak duran ama artık her dakika kullandığım kapatıcımı alıp göz altlarıma sürdüm. Kapatıcıyı güzelce dağıttıktan sonra böyle daha iyi olduğuna karar verdim.
Aynı çekmecede bulunan çilekli lip balmı dudaklarıma sürdükten sonra kendime bakıp güzelliğim karşısında aptalca sırıttım. Cidden egoistin tekiydim ve egolu olmayı da hakediyordum.
Ne kadar uyumadığını bilsemde babamın uyuyor olmasını umarak her şeyimi aldıktan sonra odamdan sessizce çıkıp minik adımlarla merdivenlerden inmeye başladım.
Salonun önünden geçtim ve kapıya ulaştığımda arkamdan duyduğum sesle yerimde sıçradım. " Nereye Heeseung? " gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve arkamı döndüm.
Kaşlarını kaldırmış sorunun cevabını bekleyen bedene ve onun yanında elbise tarzı geceliği ile duran anneme karşı rahat bir omuz silktim. " Hongjoong buluşmak istedi. " babam gözlerini üzerimde ve elimde tuttuğum telefonum ile cüzdanımda gezdirdi. Annem ise koluna sarılmış sadece duruyordu.
" Kaykay yok, alkol yok, Nish Group yok, Hongjoong ile biraz hava alacağız. Morali bozuk. Bilirsin şımartılmış bir çocuk ve ailesiyle kavga etmiş. O hep benim yanımdaydı. " Sadece kafasını sallayıp mavi geceliği ile salona döndü. Annem de bir süre beni izleyip peşinden gitti.
Kapıyı açtığımda ise arkamdan tek söylediği şey "Kulağıma farklı bir şey gelmesin Heeseung. " dı. Önceden ' Dikkat et, geç kalma, haberdar et, aradığımda aç. ' gibi cümleler kurarken şimdi bunu demesi tekrardan burnumun sızlaması ve göz pınarlarımın yaşla dolmasına sebep oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dionysus, heeki
FanfictionBirine sarılıp ağlamaya ihtiyacım vardı. Bu biri rakibim Nishimura Riki olsa bile. ↗︎ 12.07.23 ' HeeKi.