20. ikimiz de eşit derecede bozulmadık mı?

68 8 11
                                    

çalışanlar neden lee jihoon'un her gün şirkette, sette ya da soonyoung-her-neredeyse-orada olduğunu anlayamıyorlardı. onun başkanla yakın ilişkisini ve kwon soonyoung'un da şirket için oldukça önemli birisi olduğunu bildiklerinden tüm durumu buna yordular. esasında jihoon'un kendisi bile bunun üzerine düşünmüyordu, yani dedikoduları umursayacak değildi. işini gücünü bırakmış halde soonyoung'un etrafında dolanmasının ne kadar şaşırtıcı olduğunu ona choi seungcheol hatırlattı.

"ee n'olmuş yani?"

aldığı tek yanıt buydu. jihoon'un nasıl bir cevap vecereceğini bekliyordu ki? gerçekten ondan ne bekliyordu? işte şimdi dayanılmaz bir baş ağrısına sahipti seungcheol. şakaklarını ovuşturmaya ara vermeden "gerçekten bunu sürdüreceksin ha?" diye tersledi onu. neredeyse iki hafta oluyordu ve jihoon allahın her günü şirketteydi.

"başlarda kafamın etini yiyordun. ne oldu? artık kwon soonyoung'la ilgilenmemi istemiyor musun?" jihoon öncesinde gayet açıktı. seungcheol neden tekrara düşüp duruyordu ki?

"dedikodulardan haberin var mı?"

o sıra dağılmış saçlarını toplayan jihoon ona bir bakış dahi atmadan omuz silkti. soonyoung'a yapıştığı doğruydu. yani dedikodular asılsız değillerdi. ancak yapışan tek kişi o değildi. bu neden konuşulmuyordu?

"karakterine o kadar ters davranıyorsun ki... bu değişimin herkes farkında."

o sıra stüdyonun kapısı açıldı, soonyoung içeri girdiğinde önce jihoon'a, sonra seungcheol'e baktı. "noluyor?"

seungcheol gözlerini devirdiğinde ağrısı şiddetlenmişti. "beni o kadar yoruyorsunuz ki..."

"skandalı atlattığımız için mutlu değil misin? çıkışım da harika karşılandı. satışlar tavan yaptı neden böylesin?" her şey gerçekten de seungcheol'ün istediği gibi tıkır tıkır ilerlemişti. hala sıkıntılı oluşu garipti.

jihoon kollarını kavuşturup masaya yaslandı. "satışların umurunda olduğunu düşünmüyorum." sırıttı. "olası yeni skandaldan korkuyor."

soonyoung da durumun farkındaydı, gergin olmadığını söylese yalan olurdu ancak jihoon'a baktığında, onun tüm o kaygısız halini gördüğünde gerginliği uçup gidiyordu. gülmeden edemedi.

çileden çıkmak üzere olan seungcheol sabrının son tanelerine tutunup derin bir nefes aldı. "size ciddi bir soru sorayım, bununla gerçekten sorununuz yok mu?" ikisine de uzunca baktı. "kaldırabilecek misiniz?"

"ne yaşıyorsanız iyi, güzel, bunu desteklediğimi çok iyi biliyorsunuz ama zarar görmenizden endişelendiğimi anlamıyor musunuz?"

jihoon bu muhabbete katlanamıyordu. gözlerini devirip çantasını toparlamaya başladı. soonyoung ise daha düşünceli birine dönüşmüştü. bu samimiyet karşısında seungcheol'ün omzunu tutup kafasını salladı. "hyung artık kendini yıpratma. her şey olacağına varır."

bunu dediğinde jihoon kendini tutamayıp bir kahkaha patlattı. "keşiş gibi konuştun."

"bazen sana tokat atmak istiyorum." dedi seungcheol ona dik dik bakarak. jihoon sadece omuz silkti.

"promosyonları bitene kadar kıçının dibinde mi duracaksın?"

"ya choi seungcheol!" jihoon çatık kaşlarıyla ona döndü. "kim kimin kıçının dibinde?"

soonyoung onların tartışmalarında her zaman en büyük zararı gören kişiydi. aralarından çekilip jihoon'un yanına geçti, hemen koluna girdi. "çok yorgunum gidelim."

gerçekte seungcheol'ün endişelerini anlayabilen tek kişi soonyoung değildi, jihoon da gayet farkındaydı. sadece dırdırlarından sıkılmıştı. bu yüzden çıkışa sürükleniyorken sesini çıkarmadı. en azından stüdyodan çıkana kadar.

hurry, scandals and couple of the year!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin