diğerlerinden farklı bir gündü. soonyoung yedide uyandırıldığında 'beş dakika daha' diye sızlanmamıştı mesela. sanki gözleri kapalı ama uyanık halde saati bekliyormuş gibi jihoon ona seslendiği an doğrulmuş, banyoya koşturmuş ve sonra mutfağa inmişti.
jihoon onun yatakta uyuduğu için keyfinin yerinde olduğunu düşündü. daha fazla didiklemedi çünkü bugün sözleri yazmayı bitirmeleri gerekiyordu ve soonyoung bundan kaytarmak için iyi huylu davranıyor olabilirdi. günler sonunda kendisi de uyuyabildiğinden artık daha rahat hissediyordu ancak iş bitene dek tamamen huzura kavuşamayacaktı.
yatağı toplayıp kahve yapmak için mutfağa indiğinde soonyoung'u bir şeylerle uğraşırken buldu. sonra tezgahtaki kupaları fark etti. kafası karışmış halde bir soonyoung'a bir kupalara bakıyorken soonyoung onu fark etmiş, şiş gözleriyle ona dönmüştü.
"günaydın." uykulu sesiyle söyledi.
"ne yapıyorsun?"
ne yaptığını göstermek istiyormuş gibi gevrek kutusunu havaya kaldırdı. "hangi sütü tercih edersin?"
kendi mutfağıymış gibi rahat olması jihoon'u dehşete düşürmüştü ancak farkında olmadan "fındık." diye yanıtladı onu.
"bence hindistan cevizi daha güzel." yine de jihoon'un kasesine fındık sütünden doldurdu. "neden hayvan sütü kullanmıyorsun?"
"laktoz alerjim var."
soonyoung gözlerini belerterek ona baktı. "o yüzden hiçbir şey yiyemiyorsun..." iç çekti. "sağlık sorunu olduğunu hiç düşünmemiştim. kendi tercihin sanıyordum." özellikle sormasına rağmen seungcheol'ün bir şey söylememiş olmasına biraz bozulmuştu.
diğer yanda jihoon bu boş muhabbete anlam veremiyordu. yine de en azından koreografi bittiği için soonyoung'un saçmalıklarına katlanma kararı alarak hımladı. söylediklerine başka nasıl karşılık vereceğini bilmiyordu.
soonyoung kupayı ve kaseyi jihoon'un önüne koydu. sonra taburelerden birini tezgahın mutfak tarafına çekip tam karşısına oturdu. "bugün sözleri tamamlamaya çalışacağım ama yarına aksarsa çok kızma."
"başladın mı?" jihoon kaşığı kaseye geri bırakıp şaşkınca ona baktı.
esasında soonyoung gece uyuyamamıştı. ne kadar denerse denesin jihoon yanında yattığından uyumak imkansız bir hal almıştı. bu noktada kendinden utanıyordu çünkü neredeyse otuz yaşındaydı ve tüm bunlar için heyecanlanacak zamanları çoktan geride bırakmıştı. en azından düne kadar öyle sanıyordu. daha sonra bunu iyi bir fırsata çevirmek adına duşta gelen ilhamı kovalamayı seçerek yataktan kalkmış ve tüm geceyi stüdyoda geçirmişti.
aptalca sırıttı. beyni her şeyi ayıklayıp jihoon'a anlatamayacak kadar durgundu ve yorgun hissediyordu. "başladım." dedi sadece. daha fazla bir şey dememek için ağzını gevrekle doldurdu.
jihoon hala kocaman açılmış gözleriyle ona bakıyordu. böyle aptal biri nasıl böyle becerilere sahip olabilirdi anlayamıyordu. yine de etkilendiğini kabul etmek zorundaydı. ona karşı azıcık saygı duymaya başlamıştı.
"çok zorlama." diye geveledi. "hala koreografi için ayrılan güne sahipsin." sonra hızla birkaç yudum kahve içti ve gevreği kaşıklamaya geçti.
şimdi şaşkınca bakma sırası soonyoung'daydı. jihoon'un her nasılsa onu zorlamaya devam edeceğini düşünmüştü. şimdi zorlamamasını mı söylüyordu?
"o zaman uyuyabilir miyim?" umutla sordu.
jihoon kaşlarını çatıp "daha ne kadar uyuyacaksın?" diye tersledi onu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hurry, scandals and couple of the year!
Fanficeğlence sektörü değişkendir. kaybetmek ve kazanmak üzerine kurulu zorlu bir mücadeledir.