3

2.3K 392 375
                                    

İşine başlayalı yaklaşık sekiz ay olmuştu. Artık kendi evini tutmanın vakti gelmişti. Bulduğu ev küçük, tek kişilik bir evdi.

Jisung eşyalarını toplamayı bitirip, kapıya yöneldi. Felix ve Chan ona aşağı kadar yardım etti.

"Gerçekten çok minnettarım hyung, en kısa zamanda borcumu ödeyeceğim."

diyerek Chan'a doğru eğildi Jisung.

"Unutma , hala senin patronunum. Kuralları ben koyarım, borç falan yok."

"Ama-"

"Aması falan yok Han."

"Hyung... Teşekkür ederim."

Felix'le de vedalaştıktan sonra yeni evine gitmek için onlardan ayrılmıştı.

***

"Az kaldı, seni bulacağım anne."

İçinde, eskiden çekilmiş bir aile fotoğrafı olan çerçeveyi koymuştu en son.

Ceketini alıp dışarı çıktı, elindeki kağıtta yazan adresi bulmak için.

Yoldan geçen ilk kişiyi durdurdu.

"Pardon, bakar mısınız?"

Adam kulaklığını çıkartıp Jisung'a döndü.

"Tabii."

Jisung elindeki kağıdı kendinden birkaç yaş büyük görünen adama uzattı.

"Buralarda yabancıyım, bu adrese gitmem gerekiyor ama nasıl gideceğim bilmiyorum. Rica etsem, yardımcı olur musunuz?"

Adam şaşkınlıkla baktı kağıda, birkaç kez kontrol etti.

"Burası benim evim, siz kimi arıyorsunuz?"

diye sordu Jisung'a.

"Annemi... Annemi arıyorum."

"Bayan Han'ı mı? Kiracım olur kendisi, isterseniz birlikte gidelim."

Jisung aldığı cevabı atlatmaya çalışıyordu, hiçbir şey demedi.

"Beyefendi?"

Kafasını kaldırıp dolu gözleriyle baktı Jisung, karşısında ona merakla bakan adama.

"Gidelim... Gidelim, lütfen."

"Arabam şurada, beni takip edin."

Adam eliyle işaret ettiği yine doğru gitmeye başladı, Jisung'da peşinden hiçbir şey demeden onu takip ediyordu.

Arabaya bindiklerinde emniyet kemerini taktı ve sürücü koltuğunda oturan adama döndü.

"Adınızı öğrenebilir miyim acaba?"

"Minho, Lee Minho."

Ortam bir süre sessizleşti.

"Sizin adınız nedir?"

diye sordu Minho.

"Han Jisung."

"Güzel bir ismin varmış."

Jisung'un kalbinin neden bu kadar hızlı attığına anlam veremiyordu.

"Teşekkür ederim, sizinki de öyle."

demişti sadece.

Bir süre sonra eve, Jisung'un annesinin yaşadığı yere geldiler. Jisung arabadan inmedi, eve bakakaldı öylece.

Hazır değildi, hiç hazır değildi. Annesi ne cevap verecek, bilmiyordu. Onu kovabilirdi, ona olan nefretini kusabilirdi. Ya da tam tersi ona sarılabilir, saçlarını okşayabilirdi. Jisung ilk seçenekten korkuyordu.

"Bay Han, inmeyecek misiniz?"

"Üzgünüm, dalmışım."

dedikten sonra indi. Minho üst katta oturuyordu, Bayan Han ise alt katta.

"Bayan Han burada yaşıyor."

Eliyle önüne geldikleri evi gösterdi Minho. Jisung kafasını eğerek teşekkür etti ona, Minho'da aynı şekilde başını eğdikten sonra kendi evine gitmek için merdivenlerden çıkmaya başladı.

Derin bir nefes aldıktan sonra zile bastı. Kapıyı açan kadın, Jisung'a baktı fakat onu tanımadı.

"Kimsiniz?"

Jisung gözlerinin dolmasına engel olamadı.

"Anne... Benim, Han... Han Jisung."

dedi masumca. Kadın kaşlarını çattı ve öfkeyle baktı oğluna.

"Sen- Senden kurtulamayacak mıyım ben?!"

Minho tam eve girecekken aşağıdan geren bağırma sesiyle duraksadı.

"Anne-"

"Anne deme bana! O aptal yetimhaneye neden verdim sanıyorsun seni? Senin- Senin yüzünden kocam beni terk etti. Defolup git diye, bıraktım seni oraya! Neden- Senden nefret ettiğim halde, neden geldin?!"

"Onca yıl... Onca yıl seni bulmak için çalıştım! Hiç bilmediğim bir şehre geldim, bir iş buldum, belki sen beni seversin diye geldim anne... Belki saçlarımı okşarsın, bana sarılırsın, yıllardır çektiğim anne özlemini dindirirsin diye geldim! Lütfen anne... Lütfen..."

Yukarıdan olanları dinleyen Minho, yavaş yavaş aşağı inmeye başladı.

Jisung bağırıyor, ağlıyor, nefes alamıyordu.

"Geldiğin gibi geri git o zaman."

deyip kapıyı Jisung'un yüzüne sertçe kapattı kadın.

Bir insan nasıl bu kadar vicdansız olabilirdi, hem de kendi oğluna karşı. Beş yaşındaki bir çocuk ne yapabilirdi, ne suç işleyebilirdi? Jisung o zaman ki gibi hala çok küçüktü, büyüyememişti.

"ÇOK ŞEY İSTEMEDİM, SADECE- SADECE BENİ SEVİN İSTEDİM! NEDEN ANNE? NEDEN? NEDEN BENİ SEVMİYORSUN?!"

Jisung yere çöküp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

Tükenmişti artık. Yılların doldurduğu gözyaşlarını bırakmıştı çünkü tutacak gücü yoktu.

Minho aşağı indi, Jisung'un tam önüne geldiğinde yere diz çöktü. Islak gözleriyle kendisine bakan çocuğa baktı.

Jisung kafasını karşısındaki adamın omzuna koydu ve ona sarıldı.

Hyunjin'den sonra ilk defa birine isteyerek sarılmıştı.

"Ben... Ben sadece beni sevmesini istemiştim..."

dedi zoraki. Minho, kendisine sarılan çocuğun saçlarını okşamaya başladı. Hiçbir şey demeden öylece omzunda ağlamasına izin verdi.

oy vermeyi unutmayinn!💘

Little BoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin