GİRİŞ

153 12 28
                                    

"İyi günler sayın seyirciler, ben Semih Çağkır..."

Kulağıma gelen haber sesiyle yavaşça gözlerimi açtım. Uykulu gözlerimi televizyona doğru çevirip haberlere bakmaya başladım. Bu haftaki üçüncü kayıp vakasıydı ve hepsi bizim mahallemizdendi. Bunları bir kenara bırakıp yattığım yerden doğruldum ve mutfağa ilerledim.

Mutfakta sakladığım atıştırmalıkların olduğu dolabı açıp içindeki poşeti elime aldım ve tezgâha koydum. Poşet, olması gerekenden daha hafifti. Poşeti açıp içine bir göz attım ve gözlerim şaşkınlıkla açıldı.

Atıştırmalıklarım nerede?

İçinde sadece çay yanında yenen bisküvilerden vardı ve bayatlamışlardı. Yüzümü buruşturup poşeti eski yerine koydum.

Sinirli bir şekilde mutfaktan çıkarken kapının çaldığını duydum ve oraya doğru koştum.

"Geldim!"

Kapıyı hızlıca açtım fakat gelen kişi kapıya dayanmış olacaktı ki ben kapıyı açtığım anda yere yığıldı. Gelenin kardeşim olduğunu görünce gülmeye başladım.

"Ne gülüyorsun?" dedi sinirli bir şekilde. Gülmekten karnım ağrımıştı fakat onun düşen hali aklıma geldikçe gülmemi durduramıyordum. Ayağa kalktı ve bana somurtmaya devam etti.

"Gülmeyi keser misin? Sinir bozucu oluyorsun abla!"

Çantasını yere bıraktı ve ayakkabısı bağlarken konuştu. "Dalganı da geçtiğine göre benim halledecek işlerim var. Hadi görüşürüz." Ayakkabısı bağladıktan sonra ayağa kalktı ve ilerlemeye başladı. Hızla kolunu tuttum. "Hop hop hop nereye ağam? Daha soracak sorularım var."

Bana döndü ve ela gözleriyle bana baktı. "Saçma bir şey sorarsan cevaplamadan giderim." Dedi.

"Atıştırmalıklarımı sen mi yedin? Bak doğruyu söyle dövmeyeceğim." Tabi ki de yediyse dövecektim. Kafasının arkasını kaşıdı ve derin bir nefes aldı. "Ben yedim." Ardından hızlıca ekledi. "Sakın bana yaklaşma!"

Sinirle kaşlarımı çattım. "Ne hakla yersin benim kıymetlilerimi boş küme!" dedim ve elime onu dövebilecek bir şey aradım. Döveceğimi fark edince koşmaya başladı. "Yalancı kadın!"

"Ben demedim mi sana o poşete dokunulmayacak diye maydanoz kafa!" O, bu lakaptan hoşlanmıyordu bu yüzden ona böyle sesleniyordum.

Kaşları hızla çatıldı ve yanıma ilerlemeye başladı. Benim üstünlüğüm buraya kadardı diğer yarışmacılara başarılar dilerim. Tam önümde durduğunda boyu yüzünden kafamı kaldırmak zorunda kalmıştım. "Bana şöyle seslenme demiştim abla." Kızıyormuş gibi yapıyordu çünkü bana kızarmıyordu. Kıyamıyordu bana ablasının gülü.

"Tamam ama sana bu takma isim uyuyor bence. Baksana saçlarına kıvır kıvır." Gözlerini devirdi ve "Saçmalama." Dedi

Dudağımı büktüm fakat fikrinin değişmediğini öğrenince yapmayı bıraktım. "Sen nereye gidiyordun bu arada?"

"Karşı evde bir tane yaşlı teyze var, ona yardım edeceğim." Ellerimi yanaklarına koydum ve sıkmaya başladım. "Aferin çocuğuma sen git yardım et bari." Yüzünü buruşturup ellerimi yanaklarından çekti.

Saçlarını düzeltti ve aniden yüzünde muzip bir gülümseme oluştu. "Bence sende gelmelisin." Kaşlarımı şaşkınlıkla kaldırdım ve koltuğu gösterdim. "Ben burada yatma gibi bir lüksüm varken seninle mi geleyim? Yok daha neler."

YASAKLI ORMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin